ŞİMDİ HER ŞEY GÜZEL!

2.2K 11 0
                                    

  O kadar gergindim ki parmaklarımın arasına sıkıştırdığım kalemden bir çıtırtı gelince ne kadar kasıldığımı fark ediyorum. Bekleyiş, insan sabrını zirveye çıkaran bir deneyim. Kafanızda olası ihtimalleri evire çevire bir dakikayı saatlerce yaşamak.Eskilerin deyişiyle, çin işkencesi. Ayrıca her adımınızı zorlukla attığınız bir belanın sonuna varmanın sabırsızlığı. Kulağım tetikte, gözüm telefonda. Allahım bu daha ne kadar sürecek? Zaten olanca gücümü tükettim şu güne dek. Son nokta bu kadar gecikmemeli! Önümde duran o malum kitaba, gereken değişik ebatta kestiğim kağıt parçalarına bakarken dalıp gidiyorum. Gidiyorum da nereye?! Önümde normal insan aklının alamayacağı bir görüntü gittikçe netleşiyor. Sanki Onların bilinmeyen aleminin zindan kapıları ağır ağır açılıyor. Korkuyorum desem, o kadar yetersiz kalır ki!. Bu en kötü kabustan daha beter. Neden şimdi bunlar bana sergileniyor?! Bir kere mecburen gittiğim o yerin tekrar gözlerimde canlanması, tüm cesaretimi tüketebilir.

        Yerimde olduğuma, evimde olduğuma eminim ama, yine o simsiyah, yapış yapış ve sürekli hareket eden duvarların arasına hapis edilmiş gibiyim. Gayrı ihtiyari kitaba sarılıyorum, sanki elimden uçup gidecek gibi! En büyük felaket! Başka çıkışım yok! Kontrolümü kaybetmem en büyük yanlış olur. Daha önceki deneyimlerimi hatırlayarak "Evimdeyim! Bu gerçek değil!" diye tekrarlıyorum durmadan. Bir fısıltı gibi durmadan kendime telkindeyim. Gördüklerim bununla da kalmıyor. Yine kemikten, sıska, korkunç görünümlü bir sürü varlık önümde kımıl kımıl. Bir an bu dünyaya dönüyorum, küfreder gibi:

-" Lanet olsun! Gelsin artık şu işaret! Yoksa beni alıp götürecekler!" diye bağırıyorum ama, sesim bana bile yabancı. Boğuk, zor duyulan bir tınıda. Alnımdan gözlerime ve yanaklarına süzülen ter damlacıklarını hissediyorum. Onları elimle silemeyecek kadar bile güçsüz hissediyorum kendimi.O pislik her zaman kendini düşündüğü için belki belgeyi alır almaz işine bakmıştır ama, ne olsa da bunun bir haberi bana ulaşmalı! Gittikçe yaklaştığım cehennemin kenarında durmak çok zor! Tüm o şeyler şimdi yavaş yavaş çevremi sarmaya başlıyor. Kanlı gözler, kanatsı çıkıntılar o kadar yakınımda ki! Beni almaları an meselesi!

       İlk haber sabah geldiğinde nasıl umutlanmıştım. Şimdi gece oluyordu neredeyse ve ikinci beklediğim dönüş hâlâ gelmiyor! Yerimde kıpırdamaya bile yeltenmeden öylesine bekliyorum. Tüm kaslarım mengeneye sıkıştırılmış gibi. Öte yandan artık bitsin diye için için yalvarıyorum. O sürü halindeki şeyler bir adım daha atıyorlar bana doğru, çember daralıyor ve daraldıkça sanki nefes almak güçleşiyor! Hayal meyal, çok derinden duyuyorum mesaj sesini. Nihayet!. Dokunamıyorum telefona ama, ana ekrandaki mesajı okuyabiliyorum:" Abla çok sağ ol!" Ve ikinci emanet sahibini buluyor. Hareket zamanı gelmişti. Elimde duran kalemle yazmak için bir kağıt parçasına eğildiğinde korkunç bir ses duyuluyor. Bu bizim dünyamızdaki hiçbir sese benzemiyor, tarif edemem. Kan dondurucu! Olmayacak şeyler başlıyor bir anda. Fırtınaya benzer bir esinti salonu dolduruyor. Ani bir refleksle önümdeki kitabın ve kağıtların üzerine kapanıyorum. Tek ve son çıkışımı kaybedemem! Bir süre bekliyorum ve esinti gücünü kaybediyor. Ellerim titreyerek kitabın sayfalarını açıyorum, işaretli sayfayı buluyorum. Aynı tarif edildiği gibi yazmaya çalışıyorum. O kadar kötü ki harflerim! Sanki okuma-yazma yeteneğim benden alınmaya çalışılıyor. Israrla kalemi bastıra bastıra devam ediyorum yazmaya. İlk cümle, ikinci ve üçüncü. İlk kağıdın işi bitiyor. İkinciye başlıyorum ama sanki bir şey kolumu geri çekiyor, izin vermiyor yazmama. Kolumu hızla çekmeye çalışıyorum, yok, olmuyor! Göremediğin bir şeyle mücadele içindeyim! O kadar canım yanıyor ki tüm gücümle " Yarabbim!" diye bağırıyorum. Ve görünmez bağlarım kopuyor. Aklıma daha yeni geliyor bildiğim duaları okumak. Karşımda bir cehennem çukuru, ensemde ne olduğunu bilemediğim bir şey! Allahım yardım et bana! 

         Normal bir zamanda on dakikamı almayacak bu yazma işi adeta günlerce sürmüş gibi geliyor bana. Son kağıda elimi attığımda O'nu görüyorum! Daha hâlâ beynimin içinde benimsin diye tısladığını duyuyorum. Canım burnumda zaten! "Asla! Çocuklarımı bırakmam!" Adeta güçlerimiz yarışıyor şu an! Bu kadar kuvvetli olduğumu bilmiyordum! İnanç ve annelik her şeyin üzerinde! Son kağıdın son iki kelimesi! O iki bencilin adları! Büyük bir nefretle kalemi kırarcasına bastıra bastıra yazıyorum o iki lanet ismi! Ömrümdeki akbabalar! Sizin de yapabileceğiniz kötülükler buraya kadar! Kalem elimden düşüyor! Yazdıklarım karşımda açılan cehenneme doğru uçuyor, onların ardından tepemdeki zebani! O adeta kağıtların ardından ok gibi gidip yakalıyor yazdıklarımı. İfadesi pek memnun değil, oldukça öfkeli! Gözlerini bana dikiyor:

-" Seni istiyorum! " diye bağırıyor ama, aynı anda yanında kardeşimi ve eski eşimi görüyorum. Ne olduğunu anlamamış, korku dolu bakışlarla o cehennemde yerlerini alıyorlar! Ömrümce yüzlerindeki dehşet ifadesini unutamayacağımı biliyorum! Yavaş yavaş karşımdaki siyah delik ufalıyor ve sonunda tamamen yok oluyor!  Bittiğine inanamıyorum! Ve en ilginci,bu yaşananın birkaç dakika sürdüğünü sanmış olmam. Kendime gelip etrafıma baktığımda sabah olduğunu görüyorum. Bu da başka bir şaşkınlık. Üzerimdeki tonlarca yük, birkaç aylık azabın ardından gitmişti. Bugün benim yeni hayatımın ilk günü! Kuş gibi hafif yerimden kalkıyorum, bir iki adım atıyorum ki bir mesaj sesi duyuluyor. Donup kalıyorum! Olmadı mı? Beceremedim mı?! Korka korka ardıma dönüp telefonuma bakıyorum:" Benimle kahvaltıya gelir misin?" 

         Hiç beklemediğim bir mesaj. Son yaşananlardan sonra sersemleyen hafızama danışıyorum bu kim diye. Doktor Bey! Gülümsüyorum, yaşama tekrardan başka bir daldan tutunmak da pahasız güzel. Bir an durduktan sonra: " Tamam!" Cevabını yazıyorum. Hayat benim de hakkım. Hem onca yıl hakkım gasp edilmişken! Hazırlanayım bari diye geçiriyorum aklımdan ama,  merak yakama yapışıyor. Bu adam neye benziyordu?! Vaktinde arkadaşımın bana gönderdiği ama, önemsemediğim için silip attığım fotoğrafı arıyorum silinenler kutusunda. Bir yandan da inşaallah oradan da silinmemiştir diye umuyorum.uzun zamandır gereksizleri silmediğim için epey kalabalık, biraz aramak zorunda kalıyorum. Ve buluyorum, alıcı gözüyle inceliyorum:" Hımmmm! Hiç fena değilmiş!" diye düşünüyorum. Yüzümde çapkın bir gülümseme. Neden olmasın? Hep yalnız kalacak değilim ya! Ne giysem diye düşünürken fark ediyorum ki sadece bu tür şeyleri dert etmek ne de güzel! İyi de biz saat kaçt buluşacağız kahvaltı için?! Hızla salona gidip telefonumu alıp yazıyorum:

-" Saat kaçta kahvaltıya gideceğiz ve nerede buluşacağız?"

Tetikte bekliyor gibi anında cevap geliyor:

"- Sen hazır olduğunda, kapının önünde bekliyorum."

İkinci bir şok dalgası, evimin önünde mi?! Neredeyse koşarak balkona çıkıp bakıyorum. Yolun karşısına park etmiş bir araç görüyorum. O da beni fark edip araçtan iniyor. Kumral, parlak saçların çevrelediği yüzünde çocuksu bir gülüşle bana bakıyor. Oooooo! Hem hiç de fena değilmiş! Koşa koşa odama dönüyorum, acele acele hazırlanıyorum. Kim demiş bir şey kötü başlarsa hep kötü gider diye?! Yok yok! Şimdi her şey güzel!

,






DEMONOPHOBİAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin