Medyada ki Emre ve Yağmur.
Finale son 4 bölüm
•66. Bölüm•
Y
ağmur'un evinin önüne geldiğimde merdivenleri ikişer ikişer basarak hızlı ve büyük adımlar ile merdivenleri çıktım. İçimde kötü bir his vardı ve bu his her saniyede daha da çoğalıyordu.
Kapıya geldiğim sırada kapının hafif açık olduğunu fark ettim. Bu kapı şimdi neden açıktı ki? Aklıma gelen kötü düşüncelerle kapıyı sertçe iterek salona koştum. "Yağmur!" diye bağırdım sesimi duyurabilmek için. Salonda gözlerimi gezdirirken masanın bulunduğu köşede kanlar içinde yatarken bulmuştum Yağmur'u.
Yanına koşarak gidip diz çöktüm. "B-bunu k-kim yaptı sana?" dediğimde yanaklarımdan süzülen yaşlarla birlikte ağlamaya başladım. Elimi yanağına korak tekrar seslendim. "Yağmur beni duyuyor musun?" diye sordum. Gözleri kapalı bir şekilde yerde uzanıyordu. Elimi ensesine doğru atıp göğsüme çektim sevdiğim adamı. Masanın altındaki kana bulanmış bıçağı gördüğümde ağlamam hıçkırık olarak çıkmaya başlamıştı. "Yağmur lütfen bir şey söyle seni de kaybetmeye dayanamam yalvarırım bir şey söyle!" Bedenini kendime daha çok çekerek saçlarından öptüm.
Elimin tekini cebime atıp telefonu aradım. Ceketimin cebinde bulamayınca pantolonun ceplerini yokladım ama onda da yoktu lanet olsun ki. Sinirle yere yumruk atıp yağmuru yavaşça yere bırakıp ayağa kalktım. "Kurtarıcam seni... Seninde gitmene izin vermem." diye cümleler kurarak etrafta Yağmur'un telefonunu aradım. Masanın üzerine, koltukların aralarına,yerlere, dolapların içlerine ve üzerine her yere baktım ama telefon yoktu. Ellerimi saçlarıma atıp çekiştirdim. Lanet olası iki telefonda ortalıkta yoktu.
Yağmur acı ile inlediğinde yanına gidip yere oturdum. Tişörtü kan içinde kalmıştı nereden bıçaklandığı belli olmuyordu. "E-emre," diye bilmişti sadece. "Yağmur telefonun nerde?" diye sordum aceleyle. Ama cevap veremeden tekrar gözleri kapandı. Ayağa kalıp bu sefer Yağmur'u da kolumun altına alıp kapının dışına çıkardım. Karşı dairede birinin olacağını düşünüp kapıyı defalarca yumrukladım. Ama kapıyı açan olmamıştı.
Aklıma gelen o lanet düşüncelerle ağlamam daha da şiddetlenirken asansöre girdik. O sırada tişörtündaki kesilmiş olan yeri gördüğümde direk elimi o tarafa bastırdım. Çok kan kaybetmişti. Bu onu kaybetme... "Böyle bir şey olmayacak, bırakmazsın sen beni biliyorum." dedim düğümlenmiş sesim ile.
Asansör aşağı indiğinde kapı açıldı. Yavaş adımlar ile apartmandan çıkarttım Yağmur'u. Etraflarda kimsecikler yoktu, sessiz ve sakindi sokak. Canımı sıkmaya başlamıştı bu sessizlik. Yağmur yürümekte zorluk çekerken yavaşça yere bıraktım.
"Yardım çağırmam gerekiyor. Lütfen dayan benim için, bizim için dayan sevdiğim." Dudaklarına bir öpücük bırakıp geri çekildim yanaklarımdan yaş damlarken. Gözlerinin içine baktığımda sanki çektiği acıyı hiser gibi olmuştum. Öpücüğüme karşılık olarak acıyla gülümsedi.
Tekrar yola çevirdim başımı gelen geçen varmı diye bu kez de kimseler yoktu. Karşı binanın ışıklarının yandığını gördüğümde kapıya koştum. Kendimi kaybetmiş gibi kapıyı yumruklarken kapı sert bir şekilde açılıp orta yaşlarda bir kadın çıktı. Korktuğu yüzünden okunuyordu kadının.
Kadın bir şey diyeceği sırada lafa girdim. "Y-yalvarırım yardım edin erkek arkadaşım bıçaklandı durumu çok kötü," dedim elimle Yağmur'un olduğu tarafı gösterek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Minik Kuşum [Texting]
Short StoryBilinemeyen numara : Sevgilin olması, sevgilim olmıyacağın anlamına gelmez. Emre : Ben gay falan değilim. Bildiğin düzüm. Emre : O geceyi de unut yaşanmamış sayalım. Bilinmeyen numara : Unutamam. Emre : Neden? Bilinmeyen numara : Hiçbir kızdan ala...