"Hissedebiliyor musun?" Dedi beyzanın gözlerine bakarak. Kız kendi acısını yükledi bir omzunun üzerine. Onun da acısını diğer omzuna aldı. Çünkü o da biliyordu. O gidiş o yürüyüş şehadeteydi. İkisi de bunun farkındaydı. Hem bir şey olmamış olsa şimdiye kadar kesinlikle aramış olmaları lazımdı. Telefonlara da cevap vermiyorlardı. Beyza, Süheylin bu acıyla tanışmasını istemiyordu. Zaten yıllarca kendi acısına yarenlik etmişti. Bu yetmemiş miydi?"Nasıl dayandın sen Beyza? Nasıl böyle dik durabildin? Biz hiçbir şey görememişiz bunca zaman. Biz hiç anlayamamışız ki seni. Özür dilerim yüz kere bin kere özür dilerim. Herkes adına kendi adıma özür dilerim. Sen nasıl dayandın?" Dedi ağlarken.
Biliyordu ilk geldiği andan beri biliyordu aslında. Sadece sağa solla koşarak biraz daha geciktirmek istemişti. Ama olmuyordu. Er ya da geç o vakit geliyordu ve gelmişti.
Beyza sarıp sarmalamak istiyordu o ateşte o da yanmak istiyordu. Bu lanet işin sonunda ateş düşecek tüm evlerin ateşini almak istiyordu. Yetimlerin öksüzlerin yerine yetim öksüz kalmak istiyordu bir daha. Babasının yıllarca annesine olan özlemini görmüştü. Tüm eşler yerine özlem çekmek istiyordu. Teselli cümlesi arıyordu Süheyl için ama en iyi o biliyordu bu acının cümlelerinin olmadığını.
Süheyl göz yaşlarını hırsla silerek kalktı çöktüğü yerden. Dimdik bir şekilde durdu.
Beyza içinden 'tıpkı sana yakıştığı gibisin' dedi ona içinden söylediği milyonlarca cümleye bir yenisini daha ekleyerek."Hastahaneye gidelim belki oraya götürmüşlerdir."
Attığı her adımı düşmana korku salacak şekilde attı. Attığı her adımı bu vatan bizim diyerek attı. Bir karış toprağını dahi hainlere kaptırmayız diyerek attı. Her adımı acısını içine gömerek attı.
Kısa bir süreliğine kesilen ateşler tekrar başlamıştı.
"YA ALLAH BİSMİLLAH ALLAHU EKBER!" Nidaları daha da artmıştı. Korkusuz halk silahlarını daha gür şekilde kullanmaya başlamıştı işte. Onların bu gece ki silahı imanlarıydı. İçlerinde büyüttükleri toprak, bayrak sevdasıydı. Dillerinde ki ALLAH lafzıydı silahları.Halkın üzerine kurşun yağmurları yağıyordu ama kimse geri çekilmiyordu. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak bunu gerektirirdi.
Bu toprakların çocuğu olmak bunu gerektirirdi. Türkü, kürdü, lazı, çerkezi tek yürekteki bu gün. Beyza'nın dün gece gördüğü tablo gözünün önüme gelince bir kez daha tüyleri diken diken oldu.
Genç bir adam korku nedir bilmeden koca bir tankın önüne uzanmıştı. O tanklar insanları ezmiş ateşler açmıştı. Pek tabi o adamı da ezip geçebilirlerdi. Ama o koca yürekli insan bir an olsun tereddüt etmeden yatmıştı o tankın önüne. Çok şükür ki bir şey olamamıştı ve bir kez daha bu vatanın evlatlarının gözlerinin ne kadar kara olduğunu göstermişlerdi.Süheylin aniden kolundan tutup çekmesiyle daldığı düşüncelerden sıyrıldı.
"Kamyonun altında mı kalmak niyetin?" Dedi sinirli sesiyle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİACZ "SESLENDİRİLDİ"
EspiritualYaşadı... Daha doğrusu yaşamak istedi... Ama bir kaç ufak değişiklikle... Annesinin yaşadığı güzel yanları almak istedi kendine... Babası gibi sadık bir aşık istedi... Ama onlara göre fazla yaralı başlamıştı hayata... Fazla kırık dökük başlamıştı...