DÜĞÜN GÜNÜ....
"İyi görünüyor muyum kızlar?" Dedi Beyza arkasında duran bi hayli kalabalık genç kız grubuna. Hiçte sandıkları kadar kimsesiz değillermiş. Çok çok o kadar çok sevenleri varmış ki onlar bile bu kadarını tahmin etmemişlerdi. Süheyl Beyza'ya dillere destan bir koca ordu kuracak kadar kalabalık bir düğün yapacağını söylemişti ve söylediğini de yapmıştı. Sosyal medyadan gazetelerden bir çok yerden iki şehit çoçuğunun evleneceğini ve bu mutlu günden kimlerin onlara aile olacağını sormuştu. Ve milletleri kendilerine yakışacak en güzel şekilde cevaplarını vermişlerdi. Düğünden bir gün önce Türkiye'nin dört bir yanından akın akın insan gelmişti evlerine. Hepsi düğünde yanlarında olacaklarını ve ellerinden gelen her şeyi yapacaklarını söylemişti. İkisinin de o an ki mutluluğu kelimelerle tarif edebilebilecek cinsten değildi. Şimdi de Beyzanın evinde kız tarafı erkek tarafının konvoyla gelmesini bekliyordu. Rastgele insanlar kız tarafı erkek taradı diye formalite icabı ayrılmışlardı. Geldikleri zaman şanlı şehitlere borçlarını en güzel şekilde ödemek istediklerini tüm Türkiye'nin onların ailesi olduklarını söylemişlerdi. Odadaki herkes kendince övmeye başlamıştı Beyza'yı.
"Maşallah."
"Çok güzel olmuşsun."
"Harika görünüyorsun."
"Allah nazarlardan saklasın."
Beyza karşısında ilk defa gördüğü ama sanki yıllardır tanıyormuş gibi samimi olduğu insanlara dolu dolu gözlerle baktı. Rabbine binlerce kez şükür etti. Çünkü bu manzara bulunmaz bir manzaraydı. Ve gözleri odanın bir köşesinden onu ağlayarak izleyen Ravza teyzesine kaydı. İçi acıdı bakarken kadının. Aynı zamanda içi gülümsedi. Dostunun biricik kızı hiç göremediği kucağına almadığı biricik kızı gelin oluyordu. Göz göze geldikleri an Beyza zorla tutuğu gözyaşlarını bıraktı.
"Ooo gelin hanım ağlama ama makyajın akacak diyeceğim ama makyajda yapmadın ki. Rabbim seni nazarlardan korusun."
"Hepinize çok çok teşekkür ederim. Kendimizi yapayalnız hissettiğimiz şu zamanda o kadar mutlu ettiniz o kadar büyük bir aile verdiniz ki bize ne desem bilemiyorum."
"Asıl siz bize bu şerefi verdiğiniz için biz teşekkür ederiz. Yoksa bu hak nasıl ödenir." Dedi aralarından biri. Dışarıdan gelen korna, ve asker marşlarıyla herkes pencerelere yöneldi.
Evin önünden sonu görünmeyen bir konvoy vardı. Dışarda adım atacak yer yok her yerde insanlar vardı. Kimisinin elinde meşale kimisinin elinde türk bayrağı herkesin yüzünde ise en içten en samimi bir gülümseme vardı. Dünyanın hiçbir yerinde görünmemiş ve görünmeyecek bir kız alma töreni gerçekleşiyordu şu an bu sokakta. Gelin arabasının üzerinden başlayan tahmini 14-15 arabanın üzerinden geçen kocaman bir Türk bayrağı vardı. Meşaleler sayesinde heryer kırmız beyaza boyanmıştı. Beyza aşağıya bakınca ağlaması daha da artı. Bunca insanı buraya toplayan anneleri ve babalarıydı.
Bunca insanı buraya toplayan sadakati. Gelin arabası evin tam önünde durdu ve içinden sırtında yeşil örtüsüyle Süheyl çıktı. Öyle dik öyle özgüvenli bir şekilde atıyordu ki adımlarını. Çünkü arında koca bir millet vardı. Bunca insan ona öyle bir güven veriyordu ki. Şükür dilinden hiç eksik olmadı gün boyu.
Kızların bazıları güle güle aşağıya indiler. Öyle hemen kız almak olur muydu? Biraz zorlanması gerekiyordu damat beyin değil mi? Sanki hiç zorlanmamış gibi. Sahi şu mutluğu görünce Beyza da Süheylde yaşadıklarını çoktan unutmuşlardı. Kızlar kapıyı çok az açıp;"Kapı sıkışmış damat bey!" Dediler gülerek. Süheyl tam elini cebine atacağı sırada arkasından bir el hızla kolundan tutup Süheyli bir adım geri çekti. Sarp babacan bir gülümsemeyle kapıdaki kızlara yüklü miktarda para verdi. Süheyl şaşkınlık ve minnetle bakıp açılan kapıdan içeri girdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİACZ "SESLENDİRİLDİ"
EspiritualYaşadı... Daha doğrusu yaşamak istedi... Ama bir kaç ufak değişiklikle... Annesinin yaşadığı güzel yanları almak istedi kendine... Babası gibi sadık bir aşık istedi... Ama onlara göre fazla yaralı başlamıştı hayata... Fazla kırık dökük başlamıştı...