Bugün üniversitenin ilk günüydü. Beyza heyecandan sabah namazından sonra bir türlü uyuyamamıştı. Uzun bir süre yatakta dönüp durduktan sonra çabasının boşa olduğunu anlayıp çıktı yataktan.
Banyoda da elini yüzünü yıkadıktan sonra tekrar odasına dönüp feracesinin altında rahat olacağına inandığı ince bir şeyler giyip aşağıya indi. Hâlâ okula gitmesine bir saate yakın bir zaman vardı mutfağa geçip yiyecek bir şeyler hazırladı.
Gerçi heyecandan canı hiç bir şey yemek istemiyordu ama ilk günden okula mide bulantısı baş ağrısı çekmeye niyeti yoktu.
Çayın yanına atıştırmalık bir şeyler çıkarıp masaya indirdi. Boş ekmek sepetini görünce olmayan iştahı iyice kaçmıştı. Kimin hali vardı şimdi ekmek almaya. El mecbur feracesini giyip şalını da gelişi güzel bir şekilde bağlayıp çıktı evden.Tam kapıdan çıktığı zaman karşı evinde kapısı açıldı. Her dışarı çıktığı zaman karşı evinde kapısının açılması güzel bir tevafuk muydu artık emin olamıyordu. Süheyller taşınalı neredeyse bir ay olmuştu ve ne zaman Beyza kapıyı açsa omlarında kapısı açılıyordu. Kapıyı çekip önündeki iki üç basamağı hızla indi.
"Günaydın Beyza hâlâ selam sabah yok mu?" Son zamanlarda iyice pişkin bir çocuk olmuştu Süheyl. Beyza kendini uzak tutmaya çalıştıkça Süheyl üzerine geliyordu sanki.
"Günaydın Süheyl abi." O gün mezarlıkta olanlardan sonra araları pekte düzelmiş sayılmazdı. En azından Beyza düzeltmek istemiyordu. Bu şekilde Süheyli unutacağına inanıyordu. Sonuçta sevdiği başka biri vardı ve onu kız kardeşi olarak görüyordu. Bu şekilde devam etmenin hiç bir anlamı yoktu. Sadece Beyza'yı daha çok yıpratıyordu o kadar.
"Hay ben senin abine."
"Bir şey mi dedin Süheyl abi?"
"Hayırdır nereye bu saatte?"
"Ekmek alamaya gidiyorum."
"Bende gidiyorum geç sen eve ben alırım." Ne gerek vardı fırına gitmesine. Sabahları kuyrukta çok oluyordu bir sürü erkek. Üstelik defalarca söylemişti ekmek market işi olunca kendisine söylemesi yeterdi. Ömer ve Muratta vardı evde biri elbet gider alırdı. Ama Beyza işte inatı.
"Çıktım bir kere hem yürümüş olurum biraz iyi geliyor. İstersen ben sizede alırım?"
"Gerek yok gidelim madem birlikte." Diyip yürümeye başladılar. Aralarına bir araba geçecek kadar mesafe vardı. Sabahın serin havası kuş cıvıltılarıyla sessiz sessiz yürüdüler bir süre. Ve sessizliği bozan Süheyl oldu.
"Ee nasıl hissediyorsun. İlk gün heyecanı felan var mı?"
"Var tabi. Mutluyum yeni hayat gibi bir şey sonuçta." Dedi yüzünü hiç o tarafa dönmeden. Süheyl tam bir şey diyecekti ki gördüğü uzun erkek kuyruğuyla kaşları çatıldı.
"Tamam sen daha fazla gelme bekle burda alıp gelirim ben." Diyip Beyza'nın uzattığı parayı görmezden gelerek kuyruktaki yerini aldı. Çok şükür ki içerisi hızlı olduğu için kısa bir sürede sıra ona gelmişti hem ekmek hemde kendileri ve Beyza için poğaça simit alıp parayı ödeyip çıktı fırından. Beyza'nın yanına gelio poşeti ona uzattı.
"Paramı almalıydın." Dedi Beyza da poşeti alırken.
"İki ekmeğin hesabını mı yapalım Beyza."
"Kendi ihtiyaçlarımı kendim görebilirim. Üstelik senden ekmek dışında bir şey isteyende olmadı."
"İyi ver o zaman." Dedi Süheyl de yürümeyi bırakıp poşetini açarak. Beyza bir an şaşırsa da;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİACZ "SESLENDİRİLDİ"
EspiritualYaşadı... Daha doğrusu yaşamak istedi... Ama bir kaç ufak değişiklikle... Annesinin yaşadığı güzel yanları almak istedi kendine... Babası gibi sadık bir aşık istedi... Ama onlara göre fazla yaralı başlamıştı hayata... Fazla kırık dökük başlamıştı...