Okulun kapısından içeri girdiğimde bakışlarımı etrafta gezdirip Yaren'i aramaya başlamıştım.
Banklardan birinde oturduğunu görüp yanına doğru yürürken bakışlarım binanın kapısına kaydı. Doruk bana bakıyordu. Bakışlarımı hızla Yaren'e çevirdim.
Yanına oturduğumda bakışları bana döndü. "Olanları duydum. Canını sıkma."
"Niye canımı sıkayım ki? Sadece seni birazcık öldüreceğim." Yaren gözleri kocaman bir şekilde bana bakarken ayağa kalktı. Omzumda ki çantamı banka bırakıp kaşlarımı çatarak yüzüne baktım.
"Üç saniyen var!" dediğimde Yaren arkasına bakmadan koşmaya başladı. Üç saniyeyi saydıktan sonra peşinden koşmaya başladım.
"Şimdi durursan daha az döveceğim."
"Haa! Bende salaktım." Koşarken nefesim kesilince durup ellerimi dizine koydum.
"Her şeyde iyi olup koşmada sıfırsın." diyen sese baktığımda Ömer olduğunu gördüm. Haline gülerken elinde ki su şişesini uzattı.
"Kendime almıştım. Ama hiç içmedim." Kafamla onaylayıp elinden aldım ve içmeye başladım.
"Dün gelmedin."
"Evet. Biraz halsizdim."
"Şimdi nasılsın?"
"Daha iyiyim." Şişenin kapağını kapatıp bakışlarımı tekrar yüzüne çıkardığımda "Bir takım olaylar olmuş sanırım. Doruk'la aranız iyi mi?" dedi.
"Doruk ne alaka?"
Çenesiyle arkamı gösterip "Doruk baya sinirli ve buraya geliyor." dediğinde omzumun üstünden arkaya bakmıştım. Yumruklarını sıkmış bir şekilde bize doğru geliyordu.
"Ömer? Ne konuşuyorsunuz?" Doruk kaşları çatık bir şekilde Ömer'e bakarken, Ömer bakışlarını benim üzerimde tutup "Ben gideyim. Görüşürüz." dedi.
Ardından okul binasına doğru yürümeye başladı. Bir süre arkasından baktıktan sonra bakışlarımı Doruk'a çevirdim.
"Ne konuştunuz?" Sorusunu tekrarladığında kaşlarımı çatmıştım.
"Bunu sormaya hakkın yok!"
"Neden?"
"Olanları unuttun galiba." dedikten sonra arkamı dönüp binaya yürümeye başladım. Aklıma dün olanlar gelirken kızarmaya başlamıştım.
Doruk'a doğru yaklaşırken kalbimin hızlandığını hissettim. Son bir kez yüzüne bakarken şaşkınlıkla bana bakmaya devam ediyordu. Gözlerimi kapatırken dudaklarımızın birleşmesini bekledim.
Omuzlarımdan tutup beni kendinden uzaklaştırdığında şaşkınlıkla gözlerimi açıp yüzüne baktım.
"Olmaz!" Arkasını dönüp odamdan çıkarken utançla kafamı yere eğmiştim. Yıllarca aklıma gelip utanacağım bir şey yapmıştım.
Dış kapının kapanma sesi geldiğinde kendimi yatağa bırakmıştım. Pişman değildim. Evet ona karşı bir şey hissediyordum. Ama o niye arkasını dönüp gitmişti?
Tuvalete girip yüzüme su vururken derin bir nefes aldım.
"Beste? İyi misin?" Aynadan Rüya'nın yansımasına baktığımda garip bir şekilde yüzüme baktığını gördüm. Kafamı olumlu anlamda sallarken yanıma gelip ellerini yıkadı.
"Pek iyi durmuyorsun. Anlatmak istersen dinlerim." Kaşlarım havaya kalktığında güldü.
"Bazen tanımadığın birine anlatmak iyi gelir. Beni de pek tanıdığın söylenemez."
"Sana pek güvendiğim de söylenemez." Gülmeye devam edince dayanamayıp bende güldüm.
"Haklısın." Omuzlarını silkip tuvaletin kapısına yöneldiğinde "Sorun Doruk." dedim.
Olduğu yerde durup omzunun üstünden bana baktı. "Devamını anlatacaksan kıymetli vaktimi sana ayıracağım."
Gülerken kafamla onayladım. El yıkama yerinde ki kuru yerlerden birine oturup derin bir nefes aldım.
"Kafam karışık. Kafamı karıştıran iki kişi vardı. İkisi de aynı kişi çıktı." Kaşlarını kaldırıp bana bakınca "Gizli numara işleri." dedim.
"En son duygularını itiraf etti. Sarhoşken 'biz neyiz?' diye sordum." derin bir nefes alıp elimi kafama çıkardım ve ovdum.
"O ne dedi?"
"Hatırlamıyorum. Bunu Yaren'e anlatınca 'Öp onu' dedi."
"Sakın yaptım deme." Gülüyordu. Kafamı aşağı yukarı sallayınca kahkaha attı.
"Yaptım. Daha doğrusu yapmaya çalıştım."
"Nasıl yani?"
"Öpmeye çalıştım. Ama o beni kendinden uzaklaştırdı. Kısaca izin vermedi."
"Peki bu konu hakkında düşüncelerin neler?"
"Bilmiyorum. Sanırım sevmiyor yada korktu."
"Sevmediğini düşünmüyorum. Ani olduğu için telaş yapmış olabilir." Kaşlarım havaya kalkarken Rüya'nın dediklerini mantıklı bulmuştum.
"Teşekkür ederim." Elini bana doğru salladıktan sonra "Rica ederim." dedi ve tuvaletten çıktı. Tezgahtan inip aynada son kez kendime baktıktan sonra koridora çıktım.
Köşede ki müdür yardımcısını görünce bakışlarımı ona çevirdim. Umarım yine bahçede ki gülleri koparıp yememiştir. Elini cebine atınca gözlerimi kıstım. Gül yapraklarını çıkarıp boşta ki diğer elini öbür cebine attı. Peçete çıkardığında şaşkınlıkla bakıyordum.
Gül yapraklarını peçeteye koyup sardı ve ağzına yaklaştırıp bir parça kopardı. Ağzım açık müdür yardımcısını izlerken yanında geçen Veli "Hocam yeni tatlar mı?" dedi.
"Evet. Gel sende ye." Veli omuzlarını silkip müdür yardımcısının yanına gitti ve oda güllü peçete sarmasından ısırık aldı. Çiğnedikten bir süre sonra müdür yardımcısına dönüp "Hocam bu muhteşem." dedi.
"Tabi oğlum ne sandın?"
"Hocam bunu piyasaya sürsek mi?" Müdür yardımcısı odasının kapısını açıp eliyle içeriyi gösterince Veli içeriye doğru adım attı. Kapıyı kapatmadan önce de "Tutar mı dersin?" demişti.
Gözlerimi devirip sınıfa doğru yürürken okulun hoparlör sisteminden tiz bir ses yayıldı. Ellerimi hızla kulağıma kapatıp etrafa baktım. Bir süre sonra birinin sesi duyulmaya başladı.
"Ben çok büyük bir eşeğim. Gülay beni affet ne olur. Köpeğin olayım." Kızların garip sesler çıkardığı yöne döndüğümde dikkatle dinleyen kişiyi görüp onun Gülay olduğunu anladım. Çocuk konuşmaya devam edecekti ki sözü yarım kesildi.
"Lan sen baş belası mısın?" Müdür çoktan odayı basmıştı.
"Allah'ım benim günahım ne? Neden bu kadar delinin arasındayım? Şimdi sessiz bir çiftlikte olup hayvanlarla konuşmak vardı."
"Hocam bokunuzu yiyim bırakın. Kız elden gidiyor."
"Gitsin evladım. Bu rezillikten sonra sana bakan kız salaktır."
"Aşığım hocaamm!" Vurma sesi gelince dudaklarımı birbirine bastırdım.
"Hocam yavaş ya kafam acıdı."
"Aşk diyor. Yaşın kaç lan senin. Yürü yürü. Aileni çağırdığım zamanda aşığım dersin." Ardından sesler kesildi. Koridorun başında müdür ve kulağından çektiği bir çocuk gördüğümde odadan çıktıklarını anlamıştım. Çocuk özür dilediği kızın yanından geçerken elleriyle kalp yapıp öpücük attı. Kız gülerken, müdür çocuğun kafasına vurmuştu.
Bu okuldan normal olarak mezun olursam en ufak sıkıntım olmayacaktı. Tabi şuan aklıma takılan tek soru Doruk'u ne yapacaktım?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAYKO LİSE
Novela JuvenilBeste; Derste dedikodu yapan geometri öğretmeninin, Öğrencilere sürekli laf sokan Kasap Ahmet'in, Bahçeye çıkıp öğrencilere çaktırmadığını sanarak gülleri ağzına atan müdür yardımcısının, Edebiyat öğretmeni olup bitkilere takık olduğu için öğrencil...