BÖLÜM 8

186K 8.1K 6.2K
                                    

Keyifli okumalar dilerim🥂

◾◾◾

Tüm benliğime dalga dalga yayılan umutsuzlukla bize doğru gelen Yunus abiye bakakaldım. Düşmüş omuzları, birbirine giren saçları ve her ne kadar ağzı yüzü dağılmış, bir araba dolusu dayak yemiş olsa bile güçlü adımlarının kaldırımda bıraktığı tok seslerini zihnimin ortasında hissettim. Düzgün giden hayatıma ben ne olduğunu anlamadan kocaman bir gök gürültüsü gibi esmiş, dinmeyen fırtınayı kalbime bağıra çağıra yerleştirmişlerdi... Burada suçlu kimdi?

"Yunus," Piraye ablanın titreyen sesiyle kendime gelir gibi gözlerimi kırpıştırdım. Her şey bu günü mü bulmuştu Allah aşkına? Niye kurtulamıyor, çırpındıkça daha çok batıyordum? "Gelsene! Eski nişanlın ve yıllar yılı kalbinde gizli gizli yaşattığın aşkın karşı karşıya. İzlemek keyif verici olsa gerek!" iğneleyiciydi, öfkeliydi ve kinliydi karşımdaki her şeyini kaybetmiş kadın. Saçı başı dağanık, gözleri yılgındı ama içinde cayır cayır yanan ateşler kor gibi yaktı boğazımı... Bu olayın merkezinden olmak istemezdim...

Yunus abi benden, kızıllaşan gözlerini çekip Piraye ablaya boş boş baktı, bu sırada bize 3-4 adım kala durmuştu, Yakup abi de hemen arkasındaydı, bir bana bir de Piraye'ye kuşkulu gözlerle bakıyordu...

"Sen söyledin değil mi Piraye?" dedi ondan beklemediğim normal bir sesle. "Dinçer'e gidip Cennet'i sevdiğimi söyleyen sendin." ismimi söylediğinde dudaklarımın arasından sıkıntılı bir nefes verdim. Dayanamıyordum, ben dayanamıyorum dedikçe her şey daha da karışıyordu birbirine. Piraye abla bir volkan gibi patlamaya hazır ve öfkeliyken Yunus abi, tam tersiydi... Her zaman bildiğim gibiydi, sessizdi, sakindi. Hala inanamıyordum beni sevdiğine, ağzından duymama rağmen bana o kadar uzak geliyordu ki o... Benim gözümde her zaman Piraye ablanın nişanlısı ve bir zamanlar çalıştığım kafenin sahibi olarak kalacaktı.

"Evet ben söyledim!" diye bağırdı yeniden. Bakışlarım ikisi arasında gidip geliyordu. Piraye abla elinde kalan son çeyizini de sinirle Yunus'un yüzüne fırlattı. Suratına çarpan kenarı işlemiş havlu yere düştüğünde Yunus düz bir ifadeyle baktı Piraye'ye... "Bu acıyı göğüslemekten bıktım çünkü! Benimle nişanlıyken Cennet'in aklında, kalbinde olmasından bıktım! Benimle nişanlıyken hala daha Cennet'le ilgili hayal kurmadan bıktım! En yakın arkadaşının aranızda olmasına rağmen senin hala vaz geçmemenden bıktım Yunus! Onun gözlerine baka baka bir şeyler anlatmaya çalışmandan bıktım!" boğazı yırtılacaktı neredeyse, çatallaşan sesi sokakta yankılandı.. Kulaklarımı tıkamak istedim bu çığlık karşısında, ona kızamıyordum. Piraye abla haklıydı, sabırla beklemişti ama sabrı da umudu da bitince her şeyi dökmüştü ortaya... Şüphesiz en ağır yük de benim omuzlarıma yüklenmişti...

"Biliyordun Piraye! Benimle nişanlanırken de hayatıma girerken de biliyordun kalbimde biri olduğunu. Sana bunu açıklamıştım, kaldırabilecek misin diye sormuştum!?" birden bire bağırmaya başlayınca bunu beklemediğimden olsa gerek irkilerek baktım Yunus abiye. Onu hiç böyle görmemiştim. Boğazındaki mavi damarlar belirginleşti ilk önce, sonra Piraye ablaya bakan gözleri acımasızlaştı. Hangisi gerçekti. Sessiz sakin hali mi, yoksa bu hali mi!? "Sana ihanet etmedim! Sen bunu bile bile gelmedin mi bana Piraye?"

"Unutacağım dedin ya Yunus!" diye kendini hırpalar gibi siyah elbisesinin yakalarından tuttu. Dayanamıyordu bu acıya, "Ben sana tutundum, bu lafına tutundum da girdim hayatına?! Bilseydim böyle olacağını, bana cehennem gibi azap yaşatacağınızı, tutar mıydım elini?! Takar mıydım bu yüzüğü?!" parmağını söker gibi çıkarttı altın yüzüğünü, "Baksana sen çoktan çıkartıp atmışsın bile nişanımızı?! Ben çıkartamadım çünkü seni sevdim!" çenemin titremesini bastırmak için dişlerimi sıktım, bu çok fazlaydı.. Hele ki gözlerimin önüne yaşanması...

AYDIN MAHALLESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin