AYDIN MAHALLESİ

BÖLÜM 20

Keyifli okumalar dilerim☄️

◾

Ağzımın içini talan eden dilini damağımda hissettiğimde göğsünün üstünde duran elimi yavaşça gömleğinin yakasına götürdüm, uyuşan parmaklarım kumaşı can havliyle kavradı.. Şu an aklım, başım hariç her yerimde dolanıyor olabilirdi.. Kasıklarımda o kadar tatlı bir sızı vardı ki, böyle susamış gibiydim.. Dinçer'in kalçamda duran eli hoyratlaştı, parmakları arasında kavradığı etim acımıyor, aksine çok çok farklı şeyler hissettiriyordu. Avucundan tüm vücuduma yayılan sıcaklıkla ikimiz, alev alevdik..

İki kürek kemiğimin ortasından aşağı doğru süzülen koca avucu tekrar ince belimi buldu, beni içine sokmak istiyormuş gibi kavrayıp kendine çektiğinde dudaklarından ağzımın içine dökülen derin inlemeyle kendime gelir gibi oldum.. Tanımadığımız bir adamın evinin tuvaletinde, kalçam lavaboya yaslıyken, üstelik üstüme abanan dev bir Dinçer'le...

Beynimdeki hiçbir işlev şu anda yerine getirilmiyordu, alt dudağımı dişlerinin arasına alıp hafifçe ısırdığında sanki daha çok ısırmak istiyor ama yapamıyormuş gibi ısırdığı yeri uzun uzun öptü.. Öpüşü ıpıslaktı, elleri her yerimdeydi.. Onu nasıl kontrol edeceğimi bilmiyordum, daha kötüsü kendimi nasıl kontrol edeceğimi de bilmiyordum..

Bana göre çok, çok zor olan bir gayretle başımı geriye çekmeye çalıştığımda üstüme doğru daha çok abandı... Koca bedeni, boynumu sürekli geriye atmama sebep olan aceleci dudakları ve ne yapacağıma karar veremediğim acemi hareketlerimle bir kukla gibiydim sanki... Dudaklarımı oynatamıyordum bile.. Çeneme, yanaklarıma sürekli batıp kaşındıran sakallarının verdiği hoşluk, aklımı kaybettirmek üzereydi..

Derin bir inlemeyi daha göğsünden dudaklarıma doğru salan Dinçer, dudaklarımın üstüne sertçe bir öpücük kondurduğunda ben hala karşılık veremiyordum.. Öylece lavaboya yaslanmış, ellerim iki yakasında, ondan aldığım güçle ayakta duruyordum.. Kalbim her an kaburgamı terk edip seke seke merdivenleri çıkabilirdi.. Her bir uzvum titrerken Dinçer'in kaba nefesleriyle havalanan göğsüne yaslı göğsüm de içinde yanan bir ateş varmışcasına yanıyordu..

Zor bela dudaklarımız birbinden koptuğunda boynum, geriye eğilmekten dolayı olsa gerek sızım sızım sızladı... Elleri ve benden hala ayrılmayan ateş gibi bedeniyle Dinçer ise, arzuyla kapanmış gözlerini hiç açmadan bana ecel terleri döktüren dudaklarını boynuma indirdi.. Ama sorun şuydu ki ben en çok boynumdan huylanırdım..

Ateş kadar sıcak, ıslak dudağı boynumdaki bir noktaya temas ettiğinde içimdeki bütün organlarım yer değiştirdi sanki... "Yapma Dinçer," dedim adeta miyavlayan bir sesle... Yanağıma batan saçları tenimi kaşındırıyor, boğazımla sürekli temas haline olan sakalları ise tırnaklarımı onun tenine geçirme isteğimi arttırıyordu.. "Öpme artık, gidelim."

Ağzından çıkan, ürkütücü bir sesle dudaklarını taparcasına tenime bastırmaya başladığında az kalsın inleyecektim.. Ardı ardına tenimin üstüne bıraktığı sıcak nefesi ve ıslak dudaklarıyla dünya başımda döndü, döndü, döndü.. Nefes almakta zorluk çekiyordum,  tüm benliğimi dudaklarıyla sömürmüş gibiydi... Durmadan öpüyor, ıslak dili tenimde izler bırakıyordu.

"Sana ne zaman doyacağım?" sesi fısıltı gibi sessiz fakat bir yeni bileylenmiş bir bıçak kadar keskindi, "Çok güzelsin, çok..." başını boynundan çekip, kısık gözleriyle gözlerimi buldu.. İki avucu da belimdeydi şimdi, iki avucu da titriyordu.. Öpmekten kızarmış dudakları, dağılmış saçları ve hala istekli olduğunu belli eden, kor gibi yanan hareleriyle Dinçer.. Az önce ilk öpücüğümü verdiğim Dinçer.. O kadar öfkeli ve kendinden geçmişti ki kalçamı yasladığım mermer olamasaydı üstüme verdiği ağırlıkla düşecektim.. Hareket edemiyordum..