BÖLÜM 27/PART 2

165K 5.7K 5K
                                    

Keyifli okumalar dilerim 🥂

Keyifli okumalar dilerim 🥂

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Dinçer, holün girişinde, tehditvari gözlerini kısmış pusuda bekleyen bir kaplan misali bana bakarken hafifçe tebessüm etmeye çalıştım. Şakaklarımdan tutun da ayak uçlarıma kadar buram buram terlemiştim şu üç saniyede.. Nasıl duymuştu o kelimeyi? Öylesine kısık bir sesle söylemiştim ki! Peki ya Doğukan ve Funda'nın yanında terbiyesiz bir şeyler ima etmesi? Ben tam olarak nelerle uğraşıyordum Allah'ım, görüyorsun.. Yani benim gibi tatlı, masum, asla dedikodu yapmayan yüreği temiz bir kızın bu derece terbiyesiz bir adama düşmesi... Olacak şey değildi ama olmuştu bir kere!

"Tekrar görüşmek üzere Cennetciğim." Funda, kırmızı elbisesinin eteklerinden tutarak ileriye doğru bir adım attığında, gayet neşeli bir sesle devam etti.. Benim içim kan ağlarken o cıvıl cıvıldı, saçından tutup yerde sürüklemek istiyordum, nedensiz... "Kendine iyi bak, nişanıma muhakkak bekliyorum."

"Görüşürüz, ufaklık." Doğukan abi de bana küçük, alaycı bir bakış atıp Funda'nın beline elini götürdüğünde ben sadece başımı aşağı yukarı sallamakla yetinmiştim. Hem utanmış hem bunalmış hem de acıkmıştım. Kaşlarıma kadar gelen kahküllerimi elimle geriye doğru iterek çenemi inatla yukarı kaldırdım. Ben güçlüydüm be, şu an istesem Dinçer'i tekme tokat dövebilirdim. Sonra Elif'i de döverdim, o ne alaka bilmiyorum ama döverdim yani.

Dinçer, sırtını yasladığı duvardan çekerek Funda ve Doğukan'ı yolcu etmek için ağırca bir adım attığında siyah irisleri, hala salonun ortasında mal mal dikilen, bedenimdeydi.. Baştan aşağı, her bir uzvumu ezberlemek istiyor gibi dikkatli olan kara harelerine ters ters baktım. Dağ gibi adam minnacık, savunmasız fakat zeki olan benimle inatlaşıyordu. Cidden başka işi gücü yok muydu ya?!

Onlar gözden kaybolduktan sonra mutfak olarak hatırladığım yere doğru hızlıca adımladım. Sabahleyin sağolsun annem, masadaki bütün yiyecekleri boğazıma lime lime dizdiği için karnım açtı. Aç olunca da başım fıldır fıldır dönüyordu... Güçlü bir gök gürültüsü evin duvarlarına kadar yayılıp beni ürküttüğünde derin bir nefes aldım, yağmurun çatıya, zemine vurma sesi kulaklarıma doldu.. İşte Samsun, tam olarak böyleydi. Bir anda yağmur bastırırdı.. Hele ki yazın başlarında yağan yağmur... Yanımda her zaman bir ceket taşımam bu yüzündendi işte.

Salondan çıkıp holün sağında kalan kahverengi kapıyı titreyen elimle yavaşça açtım.. Dinçer'in ve Doğukan abinin sesi, buraya kadar geliyordu. Ne konuştuklarını anlamasam bile Dinçer'in aceleci, Doğukan'ın ise gayet sakin bir tınıyla konuştuğunu anlayabiliyordum. Mavi kot pantolonumun sıkıca sardığı bacağımı mutfağa doğru atarken çıplak belimden yukarı süzülen soğukça hisle ürperdim.

İlk önce yemek yiyecektim, sonra insan gibi oturup, Dinçer'le birlikte bu akla yatmayan imam nikahını konuşacaktım. Tabi Dinçer ve onunla insan gibi konuşma fikri baya güldürücüydü ama neyse.

AYDIN MAHALLESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin