Keyifli okumalar dilerim 🍾Bu bölümü roserosies_'e ithaf ediyorum ❤️
☄️
Kasvetli ve üzerime üzerime gelen koridorda dolanan kahverengi harelerim, pantolonumun kumaşını delecek şekilde dizime geçirdiğim tırnaklarım ve tir tir titreyen bedenimle mavi sandalyede yıkılmış gibi kalakaldım.. Tam arkamda ne zaman haber alıp da geldiğini bilmediğim Dinçer, şaşkınlıktan iri iri açılan gözleriyle arkamdaki adama bakan Verda ve sorgu odasının kapısında dikilen, yüzündeki bıkmış ifadeyi bir türlü saklayamayan Atalay abi...
Titreyen alt dudağımın iç tarafına dişlerimi tüm gücümle geçirerek kendime gelmek istercesine ısırdım, aklım ise kafam hariç her yerimde dolanmaya yemin etmiş gibi.. Başım, tokatın etkisiyle hala dönüyordu, öyle ki bu halimle Dinçer'in öfkesini nasıl kaldıracaktım bilmiyorum. Nefes almaya dahi mecalim yoktu, beş parmağın beşinin de izinin kaldığı yanağım uyuşmuş, çenem hareket ettikçe acıyordu.. Arkama dönüp de Dinçer'in koyu öfkesiyle burun buruna gelmek, her şeyden daha zordu..
Yerimde kıpırdamadım.. Omuzlarım düşük, gözlerimin feri kaçmış bir şekilde karşımdaki Zeynep'e diktim bakışlarımı.. En az benim kadar yorgun ve halsizdi. Üstündeki gri, yarım tişörtü yer yer çamur lekesi olmuş, lacivert hırkası tek omzundan kaymıştı, böyle çok pasaklı gözüküyordu.. Benim de ondan farklı kalır yanım yoktu yani.. Adamın attığı tokatla yere düştüğüm için siyah pantolonumun sağ bacağımda kuruyan çamurlar, ellerimin içinde sargı bezleri daha da kötüsü yanağımda kocaman, morlu siyahlı bir el izi...
"Küçük hanımlar biraz yaramazlık yapmış.." daha önce duyduğuma emin olamadığım ses tonu, gergin ortama durgun suyun içine atılan taş gibi dalga dalga yayılırken başımı çok hafif bir açıyla yana döndürdüm. Atalay abinin çıktığı kapıdan bu sefer, uzun boylu, kalıplı bir adam çıktı.. Polisin yüzünü net görmek istercesine gözlerimi kıstığımda varlığını unutmak için yanıp tutuştuğum Dinçer'in büyük, kemikli eli yılanvari bir edayla sağ omzuma dolandı.. Yemin ederim içimden çok, çok büyük bir parçanın koptuğunu hissettim.. Ödüm olabilir miydi acaba?
Nasırlı, sert eli hırkanın ve tişörtün üstünden beri tenimi uyuşturdu, ona doğru dönmediğim için yanağımın halini görmemişti ama görünce olacaklar nefesimi kesiyordu.. "Birisi de hasar almış ama," odaklanamadığım polis memuru turkuaz rengindeki gözlerini yanağıma çok ufakça değdirip çektiğinde omzumdaki elin soyut ağırlığı altında ezilmekle meşguldüm. "İçerideki zanlının aldığı hasar yanında sinek ısırığı gibi kalır. Dinçer avukatınız, fena benzetti."
Duyduklarıma anlam vermeye çalıştım.. Dinçer, benzetmişti? İçerideki adamı hem de? Oturduğum sandalyede kıpırdamak şöyle dursun nefes almak zor geliyordu artık.. Biri tam şu anda zamanı durursaydı keşke... Varlığını hem somut hem de soyut olarak buram buram hissettiğim adam tam arkamda, ayaktaydı.. Bir eli omzumdaydı, bulunduğu yeri sıkmıyor ama tehdit edercesine parmaklarını bastırıyordu.. Bi adamın parmağı bile insanın üstünde ağırlık yapabilir miydi ya?
"Bana çok tanıdık geliyorsunuz ya.." kendini tutamadan söylediği sözlere bakışları üstüne çeken Zeyno, bir eliyle önüne gelen saçlarını kulağının arkasına sıkıştırdığında dudaklarımı dilimin ucuyla ıslattım.. Boğazım ve dudaklarım kupkuruydu. "Böyle çıkartacağım ama tam olarak isim de veremiyorum." Ateşli dul Müberra teyze, Zeyno'ya her zaman Meraklı Melahat derdi. İşte şimdi neden dediğini anlamıştım, bir kişiyi yaralamış, karakollara düşmüş, yanağıma tokat yemiştim.. Bir de üstüne azrailin kara öfkesini mıh gibi taşıyan adamın baskısı altındaydım, şu kızın düşündüğü şey neydi peki? Bu adamın kim olduğu mu? Ayaklarımı yere vura vura ağlamak istiyordum..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYDIN MAHALLESİ
Teen Fiction"Peki ya sen?!" diye sordum çatallaşan sesimle. Anın stresiyle dudaklarımı yaladığımda gözlerini dudaklarıma indirip bir müddet orada tuttu. Alnında beliren mavi damarı soluk ışığa rağmen fark edebiliyordum. "Sen de çıkacak mısın benim hayatımdan Di...