Medya: Cennet❣️ tabii ki siz, istediğiniz gibi hayal edebilirsiniz..Keyifli okumalar dilerim 🥂
◾ ◾ ◾
Uykuda bile rahat bırakmayan bir acı hakimdi yüreğime, kendimi huzurlu hissedemiyordum, boğazım yanıyor, avuçlarımın içi buz tutmuşum gibi üşüyordu, uykuda bile, uykuda bile beni alev alev yakan bir olay yaşatmışlardı, uyanmak, hiç bu kadar zor gelmemişti bana... İçimde bir dağ vardı, Dinçer'di, o dağı yıkmak isterdim... İçimde bir fırtına vardı, Yunus'tu, o fırtınayı yerin dibine batırmak isterdim... Göz kapaklarım acıyla titreşti, bütün olanlar yapbozun kayıp parçası gibi teker teker yerleşti zihnime, silah, Yunus, Dinçer, benim ağlayışlarım, çırpınışlarım... Yutkunmaya çalıştım, olmadı.
Boynuma yapışan saçlar tenim iğne batırıyormuş gibi hissettirmeye başladığında gözlerimi yavaşça araladım, en son hatırladığım şey ormanlık alanda Dinçer'in Yunus'u delirmiş gibi dövmesiydi.. Öylesine kendinden geçmişti ki, beni duymamıştı.. Bunca yıldır benden tek bir kelime bekleyen adam, bana sağır kalmıştı.. Beni görmemişti, oysa ki ben vicdan azabından ölmek üzereydim, vicdan azabından nefes alamaz hale gelmiştim... O iki dostun arasını bozan bana olan sevdalarıydı, olsun istemezdim..
Krem rengi tavana boş boş bakmaya devam ederken yastıkta dört bir yana dağılan saçlarıma ellerimi görürdüm... Bedenim, yumuşak bir zemine yatırılmış, ayakkabılarım ve ceketim çıkartılmıştı... Üstüme örtülen siyah pikeyi boşta kalan elimle karnımın üstüne kadar indirdim, gözlerim bilmediğim bu odada gezinmeye başladı.. Krem rengi duvarlar, kahverengi kapının hemen yanında kocaman bir gömme dolap ve sol tarafta bir çalışma masası.. Masanın üstündeki dosyalara ufak bir bakış atarak başımı yastıkta sağ tarafa çevirdim, endişelenmemiştim... Hissiz gibiydim, buranın Dinçer'in evi olduğunu daha ilk saniyede anlamıştım zaten, uyku mahmurluğu hala üstümde olsa bile anlamıştım... Dinçer... İçimde yerini yadırgayan kocaman bir dağdı, o dağa varmak istiyor muydum?
Sağ tarafta ise duvarın yarısını kaplayan büyük bir pencere vardı, bir de karşılıklı konmuş iki adet kahverengi tekli koltuk... Halsiz parmaklarımla saçlarımı yüzümden çekip derin bir nefes aldım, burnuma gelen amber kokusuydu... Tepki vermedim, öylece yattığım yerde salak salak izledim tavanı, yorgundum.. Ruhum yorgundu, zihnim yorgundu, duygularım karma karışıktı.. Gözlerim, ağlamaktan şişmiş, kısık bakıyordu. Ama artık eve gitmeliydim, burada kaç saattir kaldığımı bile bilmiyordum. Annem çıldırmış olmalıydı.
Zar zor yataktan doğrulduğumda üstümdeki pikeyi tamamen yan tarafa ittim. Pencereden göründüğü kadarıyla hava bulutlu ve her an yağmur yağacak gibi kapkaraydı, ağzımın içi kurumaya başlarken derince yutkundum.. Salak gibiydim, halsizdim, hiçbir şey yapmaya gücüm kalmamıştı. Ama bir an önce uzaklaşmalıydım.
Ayaklarımı indirip parkeye bastığımda ellerimle yataktan destek alıyordum, başım çok kötüydü, ara sıra ince sızılarla uğrayan ağrıyla dengem değişiyordu.. Ama güçlü olmaya çalışarak bedenimi yataktan kaldırdım, ufak ve sarsak adımlarım kapıya yöneldi. Keşke kimseyle karşılaşmadan gidebilseydim, keşke, keşke...
"Bol bol dinlenmesi lazım Dinçer," kulağıma gelen sesle bir an durduğumda elimi duvara yaslayarak destek aldım, evde bir kişi daha vardı. "Tansiyonu çok düşmüş, karnı da aç olunca bu bayılmaya sebep verir.. Endişelenecek bir şey yok, ben her ihtimale karşı kan aldım zaten, sonuçları sana atarım." gözlerim koluma gittiğinde, dirseğimin iç kısmında beyaz bir bandın sardığı yeri gördüm, adam söylemese büyük ihtimalle fark bile etmeyecektim.
Aralık olan kapıya daha da yanaştım, "İlaç falan vermeyecek misin?" Dinçer'in duygu barındırmayan sesiyle gözlerimi devirmemek için kendimi zor tutmuştum, sinir oluyordum ona. "Böyle bayılması normal mi?" ama ister istemez, benden bağımsızca hızlı atmaya başlayan kalbime söz geçiremedim.. Benim nefesimi kesen, O'ydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYDIN MAHALLESİ
Teen Fiction"Peki ya sen?!" diye sordum çatallaşan sesimle. Anın stresiyle dudaklarımı yaladığımda gözlerini dudaklarıma indirip bir müddet orada tuttu. Alnında beliren mavi damarı soluk ışığa rağmen fark edebiliyordum. "Sen de çıkacak mısın benim hayatımdan Di...