•Kelebek Etkisi•

1.5K 134 97
                                    


"Kelebek etkisini duydun mu? Bir kelebek doğru yerde, doğru zamanda kanatlarını çırparsa binlerce kilometre ötede bir kasırgaya neden olabilir."

R•

"Kamer." İnce, tanıdık bu ses kulaklarımı bir ilahi dinliyormuş gibi hissettirdi. O kadar yumuşaktı ki bir pamuktan daha zarifti bu yüzden bana kadifeyi anımsatıyordu. "Uyan kardeşim." dedi yine aynı ses. Bu sefer bir bekleyişten öteye gitti bu ses tonu. Sanki beni yukarı çıkartıp sonra aşağı itecekmiş gibiydi. Korkutucu değil, intikam almak istiyordu sanki.

Saç diplerim ölüyordu, kafam da iki taşın arasına alınmış da eziliyor gibiydi. Gözlerim o kadar acıyordu ki sanki birbirine yapıştırılmış hatta dikilmiş gibiydi. Açarsam kanayacaktı ve ben bu acıdan ölecektim. Gözlerimin işte tam olarak bu kadar acıdığını hissediyordum. Dudaklarım ise kanıyor gibiydi ve sanki ağzımda bir dolu kan varmış da açarsam dökülecekmiş gibi sımsıkı birbirine kenetlenmişti. Bacaklarım ve ellerim ya yoktu ya da felçliydi. Onları hissedemiyordum.

"Neden gözlerin bu kadar acıyor?" diye sordu yine o tanıdık ses. "Saç tellerin neden yılana dönüşmüş? Tenin neden bu kadar beyaz ve ağızın neden kanlarla dolu? Peki gözlerin... Ne saklıyorsun onlarda? Gözlerini kim dikti ki böyle hareket edemiyorsun? Uyandığını biliyorum. Peki kalbin ne alemde? Hala var olduğunu hissediyor musun?" O zarif ve kadifemsi ses, acının ötesine geçti. İçim yanmaya başladı, sanki ateş yutmuştum. Ağzından bu sorular dökülüyordu fakat asıl amacı soru sormak değildi. Acılarımı hatırlatmaktı.

"Biliyor musun gördüğün ve bildiğin şeyleri insanlara söylemeliydin. Yardım istemeliydin, acıda bırakmamalıydın o insanları. Neden biliyor musun? Çünkü biz cidden yaşamak istiyorduk, sadece kurtarılmayı bekliyorduk. Sen, bilmene rağmen gelmedin. Ölmemize izin verdin." Yutkundum. Gerçekten böyle miydi?  Birilerinin ölmesine izin mi vermiştim? "Evet izin verdin." dedi.

Ben... ne yapmıştım böyle? Bilemem rağmen susup, bir şeylerin kendiliğinden hallolmasını mı beklemiştim? Kötü birinden farksız mıydım? Peki bunca zaman çektiğim acıları aslında kendime ben mi yaşatıyordum? Ben bunları yapmıştım. Acıyı kendim yaratmıştım ve bunu ateşten daha kötü bir şeyle yapmıştım. Ben bunu o insanların ölmesini izleyerek, bilemem rağmen cahili oynayarak yapmıştım. Bunca zaman söylenenlerin aksini düşünmüştüm fakat yine de kınadığım, insan olmadığını düşündüğüm, eleştirdiğim o insanlardan birine dönüşmüştüm.

"Sen nesin biliyor musun? Sen bu dünyada bilmelerine rağmen susan, kalan insanların acısını önemsemeyen, gözlerini yuman, umursamayan o kötü insanların beden bulmuş halisin. Senin gibiler yüzünden bu dünyada kötülük asla bitmiyor. Senin gibiler yüzünden biz iyi insanlar ölüyoruz."

Bu... oydu.
Derin'di. Onun incinmiş, tiksinmiş ve yanancı sesiydi. O kadar yabancıydı ki bu beni bile bana düşman etmeye yetiyordu.
Kalbimin etrafı o konuştukça sıkıca demir zincirlerle örüldü, o demirler de sıkıldı ve daha da birbirlerine yakınlaşmaya başladı. Sanki bir kalbim olduğunu hatırlatmaya çalışıyordu bu zincir ama aynı zamanda beni öldüremek de istiyordu. Kaburgalarımın altında olan ne var ne yoksa acıyordu. Ben acıyı hissediyordum, Derin ise bana olan nefretini hissettirmeye çalışıyordu.

"Bunların hepsi bir kediyle başladı Kamer. Hatırlıyor musun o siyah kediyi? Hani gözleri büyük ve gri olan o kedi. Mahallenin baş belası ama aynı zamanda gözdesi olan o şişman kedi... Fakat o kediyi bile kurtarma olasılığın vardı. Zehirlendiğini biliyordun. O gün yediği için öldüğü mamayı alıp atmalıydın. Yerine biraz süt götürseydin yaşardı. İşte sen busun! Bir canavarsın, susansın, kabullenensin, acı çektiğini sanansın." Canavar mı? "Evet canavar."

BİN DÜŞMANLI PRENSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin