•
"Her acının sınırı daha büyük acıdır."
•Gözlerimi açtığım anda nefes nefeseydim. Ve terlemiştim. Karanlık odamda tavana korkuyla bakıyordum. Neredeydim? Odamda. Bir çok şeye şahitlik yapmış bu yer sanki beni koruyacak tek şeydi veya beni düşüncelerle yalnız bırakan tek yer de olabilirdi. Olur ya insan düşüncelerinde boğulur falan, belki ben de boğulurdum. Yalnızlığım daha çok mefes almamı engellerken bunun benim için ne ifade edip etmediğini kontrol etmek istedim. Boğulmuyordum ki eğer boğuluyorsam da ölmüyordum...
Elimi bir an kalbimin alt kısmkna doğru indirdim. Buradan vurulmuştu. Tam buradan vurulmuştu o çocuk. Birinin daha ölümünü görmüştüm. Yine biri ölmüştü ve ben bunu görmüştüm. Gerçi Derin'in ölümünden sonra birini daha görmeyi beklemiyordum fakat görmüştüm. Ve şimdi de hiçbir bağım olmayan bu kişiyi görüyordum. O an aklıma düştü. Derin'in ölümü. Telefonumu yanımdan alıp kilit ekranına baktım.
11 Şubat
Saat 03:46Yataktan bir hışımla kalktım ve ilk iş odamın ışığını açmak oldu. Ellerimi saçımın arasına aldım ve arkaya doğru ittim. Odam bir tane yatak, bir ayna, dolap, halı ve yuvarlak koltuktan oluşuyordu. Çalışma masam falan yoktu. Olsa da oturmazdım zaten. Şu an aradığım bir defterdi. Uzun zaman önce sakladığım ve asla çıkarmadığım defter. Beyaz elbise dolabımın en altındaki çekmeceye yöneldim ve elimi kıyafetlerin arasında gezdirdim. En sonda aradığım şeyi bulduğumda hemen çekip aldım.
Kalın ve siyahlarla kaplı bir defterdi. Sayfaları da siyahtı. Kalemi beyazdı. Açıkçası bu defteri bir daha açacağım aklıma gelmiyordu ama yine açmak zorunda kalmıştım. Bir şeylere yine zorunda kalmıştım. Nefes alamayacak noktaya gelmiştim ama yine de gördüklerimi yazmam gerektiğinin farkındaydım.
Bu defter bir nevi rüyada gördüğüm ölümleri yazdığım defterdi. Her zaman ölen birini görmüyordum ama yine de bu ilk değildi. Rüyamda gördüğüm bu şey ilk değildi.
Bu defteri yazmaya 6. Sınıfta başlamıştım. Minik kedimin ölümünden sonra sadece ağlamış, ve bunu daha önceden bildiğimi yazmıştım. Onun nasıl öldüğünü gördükten sonra her şey başlamıştı. İlk tesadüf sansam da rüyayı daha çok kurcaladığımda aklımı karıştıran şeyler olduğunu fark etmiştim.Ondan sonra tüm hayatım boyunca 6 ölüm daha görmüştüm. 6 kişi farklı farklı öldürülmüştü. İkisi dışında diğer 4'ünü tanımıyordum. Derin'in ölümünü görene kadar rüyamda gördüğüm kişilerin ölümü bana öylesine bir rüya gibi gelmişti. Ama aslında ben 6 kişinin öldüğünü görmüş, onları kurtarmamıştım. Hatta yok saymış, hayatıma devam etmeye çalışmıştım.
Ben yastaydım ama sadece Derin öldüğü ve bunu bildiğim için değil, diğer 4 kişinin öldürüleceğini bildiğim halde hayatıma sanki o rüyaları hiç görmemişim gibi devam ettiğim için. Derin öldükten çok sonra tanıdığım biri daha ölmüştü ve ben bunu da biliyordum. Fakat hiçbir şey yapamamıştım. Açık konuşmak gerekirse psişik güçleri olan biri değildim. Ben ya katildim ya da kurban. Ya da ikisi de.
Hayatımı sanki bir hapishanede geçiriyormuş gibi davranıyordum. Sabah kalkıyor, okula gidiyor, kimseyle konuşmuyor hatta bazen kendime ceza verip gökyüzüne bile bakmadan eve gelip yemek yiyip uyuyordum. Hayat kavramım 2 yıldır buydu.
Yatağın kenarına oturdum ve kalemi elime aldığım an aklıma aniden bir düşünce belirdi.
Ya bu şeyden kurtulmak için birini kurtarmam gerekiyorsa? Belki birini kurtarırsam artık böyle bir şey görmem ve daha fazla acı çekmem.
Bu düşünce beynime öyle bir şekilde kazınmıştı ki o an hiçbir şeyi düşünmek istemedim. Sadece bu düşünceyle hareket etmem gerekiyordu ve beni tatmin etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİN DÜŞMANLI PRENS
Misteri / ThrillerRüyamda, farklı zamanlarda ölen yedi insan görmüştüm fakat ben tek birini kurtarabilmiştim. Efkan Çağlayan. • Geceleri gördüğümüz rüyalara benzer, Tutuştuğumuz lades. Uzak bir yere taşındım. Mezarlığa yakın. Ölüm, Sen beni aldatmazsın. Aklımda. •...