•Siyah Kar Tanesi•

1.2K 110 130
                                    


git başımdan ben sana göre değilim
ölümüm birden olacak seziyorum
hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim
git başımdan istemiyorum
benim yağmurumda gezinemezsin üşürsün
dağıtır gecelerim sarışınlığını
uykularımı uyusan nasıl korkarsın
hiçbir dakikamı yaşayamazsın
git başımdan ben sana göre değilim
benim için kirletme aydınlığını
hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim

Elimi sertçe bıraktığında, sinirle nefesini dışarı verdi. Bıraktığı nefes buharı kararmış havada öylece dağılırken bana bakmıyordu. Yüzündeki ifade gerilmiş, çenesi kasılmış, vücudu ise dik bir hal almıştı. Yeşil gözleri hala kararmış bir şekildeyken dişlerini sıktı ve kesik kesit nefes almaya başladı. Bakışları benim dışımda her yerdeydi. Gözlerimi ondan ayıramıyordum çünkü ani bir bağırışta sıçramak istemiyordum.

Bir anda gözleri bana döndüğünde gözlerimi aniden açarak başka tarafa döndüm. İnşallah beni görmemiştir diye düşünürken yüzümde hiçbir ifade oluşturmadım. Şu an aşırı sinirliydi ve kesin kavga edecektik.

"Gözlerini benden kaçırman sana kızmayacağım anlamına mı geliyor?" diye sordu sesini sert çıkmasını engelleyemeyerek.

"Senden gözlerimi falan kaçırmadım." dedim hala Efkan'ın arabasının siyah aynalarına bakarken. Tam o anda suratımı gördüm. Iy bu nasıl bir sıfattı böyle? Ne çeşit bir özgüven içerisindeydim de bu şekilde çıkabiliyordum?

"Kamer hala kaçırıyorsun bu beni sadece sinirlendiriyor." dedi sinirle. Onu es geçip daha çok tipime odaklandım. Saçlarım falan çok garip duruyordu. O da benim ne yaptığımı merak ediyor olacak ki bana doğru yaklaştı. "Sen ne yapıyorsun?" diye sordu bana doğru yaklaşıp siyah aynaya bakarken. Kaşları çatılmış bir bana bir aynaya bakıyordu.

"Tipimin iğrençliğine bakıyorum." dediğimde gözler bir süre daha suratımdan dolandı ve hayret edercesine suratıma bakmaya devam etti. Sonra birden bire kafamı ona doğru çevirdi ve suratımı avuclarının içine aldı. Yanaklarımı sıkıştırarak ona odaklanmam için suratıma baktı.

"Şimdi bana odaklan tamam mı?" diye sorduğunda ellerini biraz daha bastırdı ve yanaklarım tamamen sıkıştığında dudaklarım dışa doğru büzüldü. En azından yüzüm şu an üşümüyordu. Kafamı yukarı aşağı salladığımda bir süre suratıma öylece baktı. Sert bakışları yumuşamaya başladığında kaşlarım çatıldı.

"Böyle sana bağırıp, çağıramam." dedi kendi kendine ve ardından yanaklarımı sıkan elleri gevşeyip iki yanına düştü.

"Sana geleceğim demiştim ve geldim." dedim hala yaptıklarımdan pişman olmayan bir tavırla.

Dudakları hayret edercesine açıldı fakat sonra kapandı. Ellerini kaldırıp alkış tutarken kaşlarımı çattım. "İyi bok yedin Kamer, ee arşa erdin mi?" diye sorduğunda bu sefer ben göz devirdim. Bunu yapınca sinirle çenesini kastı ve hızla arabasının önünden yürüyüp arabasının sürücü koltuğunun kapısını açtı ve kendini içine attı. Ben öylece arkasındam bakıyordum. 'Ne yapıyordu bu?' diye düşünürken bir anda arabasını çalıştırdı ve arabasını çalıştırıp gaza bastı. Gözledim fal taşı gibi açılırken bir anda beni tek başıma sokağın ortasına bıraktı.

Efkan gitmişti.

Efkan beni burada bırakıp öylece gitmişti.

"Dengesiz!" diye bağırdım öylece arkasından. "Dengesiz öküz!" Beni nasıl öylece bırakıp giderdi ya? Cidden dengesiz bir öküzden farksızdı!

Etrafıma bakındım. Kapkaranlık dar bir sokakta tek başıma kala kalmıştım. Sokağın sonuna doğru bakışlarımı diktiğimde taksilerin geçtiğini gördüm yani caddeye çıkıyordu. Oraya kadar yürümeli miydim yoksa burada durup gelmesini mi beklemem gerekiyordu?
Beni bu yerde bırakmazdı o yüzden soğuk kaldırımların birine oturmaya karar verdim. Ha diyelim ki beş dakika içinde gelmezse beklemez çeker giderdim.

BİN DÜŞMANLI PRENSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin