SINIR : ""95"" OYYY!!!...(OY SINIRI DOLMADAN BÖLÜM GELMEYECEKTİR!!..OY VERMEZSENİZ BİR AYA BİLE ZOR GELİR BÖLÜM VE GERÇEKTEN CİDDİYİM!! ""95"" OYA BÖLÜM!!... 😑)
Utandım...Hem de öyle çok utandım ki söz dinlemez aklımda susmak bilmeyen yüreğimde seni delilerce sevdiğime şahit oldu,öyle ki umut dolu kelebeklerimi senin yüreğinle uçurttum,öyle ki düşlerimde seni tasvir ettim.Masum bir Sevda kök saldı bu kalbe,çırpınışlarım yok olurcasına yeryüzünde kalmayı seçti...Ey Yarların Zalimi Yeryüzü ben sana vuruldum da Uçamıyorum...Yaktın beni yaktın!..
Ve sana söylemek istediğim en güzel söz: henüz söylememiş olduğum sözdür!(Nazım Hikmet)
Akşam olmuş,her şey yerli yerindeydi.Damat beyde birazdan aşiretiyle konakta olurdu.Ben odada sol kulağımın küpesini takma derdindeydim.Üzerimde krem renginde bir abiye ve üzerinde çiçek desenleriyle motife edilmiş güzel bir elbise giymiştim.Boğaz kısmı giyerken biraz zorluk çıkarsa da güzel görünüyordu,omuzlarımdan aşağıya süzülen beyaza yakın bir krem renginde tül vardı ve bunu pelerin diye sayabilirdik.Etekleri en çok hoşuma gitti,hafif bir prenses modeli vardı üzerinde.Giydiklerimle herkes neşeli ve mutlu olduğumu düşünebilirdi,öyleydi de ama yinede içimde bir sıkıntı,giderilmeyen bir soru işareti vardı.Bunu pek anlayamazsam da göz önünde tutmayı düşündüm.
Küpemi takmış ve aşağı inmek için eksik bir şey var mı diye etrafı gözden geçirdim.Oda baya dağınıktı ve bütün dağınıklığın sebebi yabancıydı.Takımlar askılıklarından çıkarılıp yatağın üzerine konulmuş,ayakkabıların teki yerde diğer teki dolabın içinde...Yani şimdi bu kadar dağınıklığa gerek var mıydı Allah aşkına?Erkek milleti şaşmamak lazım!.
Başımı olumsuzca sallayıp odayı hızla ve büyük bir memnuniyetsizlikle terk ettim.Bu dağınık manzarayı ne kadar görebilirdim hiç bilmiyordum,her an ellerim saçıma çıkıp daha yeni zar zor düzelttiğim saçımı yolabilirdi...
İlk kata inip sedirde oturan halka çevirdim yönümü,sabırsızlanmaya başlamışlardı.Hele Mehmet Ağanın yüzü kasılıp gevşemekten bir hal almıştı,Berivan'ın öz babası olmasa da öz babası gibi heyecan içindeydi,açıkcası bu beni mutlu etti.Emine xanıma baktığımda bana umutla bakmaya başladı,bu umutlu bakışlarından bir şey anlamam gerekiyordu ve inşallah bebek konusu değildi.Aklımdan geçirdiğim 'Bebek' sözcüğü tüm zihnimde yankılanmaya başladı,hızla bakışlarımı ondan alıp diğerlerine çevirdim.Rojda ve Fehime abla da heyecanlı ve mutluydu,ne güzeldi ya.En son gözlerine bakmadığım ve bakmaktan çekindiğim korkutuğum kişiyi düşündüm,bakıp bakmamak arasında gidip geldim.Yüzümdeki tebessüm düşünmekten kaybolmuş ve ben her ne olursa olsun ona bakmamayı tercih etmiştim.
"Daye ben bir Berivan'a bakayım"
"Eyi olur güzel kızım."
"Ayy bende senle gelem xanımım(hanımım)"
Bunu diyen Rojda'ya gülümseyerek döndüm,onu başımla onayladım.O biraz daha yakındı odaya ondan yerinden kıpırdamadı.Birkaç daha yeni atmışken kapının çalınmasıyla tüm gözler kapıya çevrildi.
"Eyvah geldiler!Eyi de Berivan hazır mı ki?"
Son cümlemi Fehime ablaya ve Rojda'ya dönerek dile getirmiştim.İkiside bilmediklerine dair başlarını olumsuzca sallarken solumda duyduğum sesle o tarafa yöneldim.
"Açın canım şu kapıyı,kapıda bekletecek halimiz yok ya aşireti!"
Bunu söyleyen yabancının gözleriyle her ne kadar karşılaşmamayı reddederken yine de karşılaşmıştım,hayır başımı çevirmesem ne olacaktı ki?!Mehmet Ağada oğlunu onayladı,el mecbur kapıyı açacaktık.Rojda kapıyı açmak için hareketlenmişti ki onu elimle durdurup gelmemesini söyledim.Sıkıntıyla ve endişeli yüzle kapıya doğru ilerledim,Berivan açmalıydı,diye geçirdim içimden ama gel de ben açayım olmadı ki şimdi bu ya.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KELEBEK ÖMRÜ (TÖRE) {TAMAMLANDI}
RomanceBurası sandığımdan daha ıssız; Önümde yürüyebileceğim bir yol arkamda beni yutacak bir deniz. Hangisine gideceğimi şaşırmış bir martı gibiyim: Balığa mı yoksa simide mi?.Siz olsanız hangisini seçerdiniz?AŞKA mı yoksa o aşkın uğrunda ÖLÜME mi?Önümü d...