#23

4.6K 188 31
                                    

Arya'dan

Bileklerimi ovuştururken bir yandan da duvarın dibinde oturan Emir'e bakıyordum. Sonra aklıma yine yaşadıklarım geldi.

Gözlerimi açtığımda birinin omzunda taşınıyordum. Ağzım ve ayaklarım bağlıydı. Ellerimi oynatmaya çalıştım ancak onlar da bağlıydı. Beni taşıyan adam uyandığımı fark etmiş olacak ki konuşmaya başladı.
"Demek uyandın. Patron seni uyanık istiyordu zaten"

Ben senin patronuna..!

Adamın elinden kurtulmak için çırpınmaya başladım. Ama çok sıkı tutuyordu. Tekme atayım bırkasın desek, kafa üstü düşerim ve bunu da pek istediğim söylenemez. Ben çırpınmaya devam ederken adam tekrar konuştu.
"Kes çırpınmayı."

Ben adamı dinlemeden çırpınmaya devam ettim. Bir yandan da bağırmaya çalışıyordum. O sırada fark ettiğim şeyle birnin beni görme ihtimalinin olmadığını fark ettim. Çünkü okulun arkasındaydık.Adam spor salonunun doğru ilerliyordu. Bense hâla çırpınmaya devam ediyordum.

Spor salonunun arkasındaki kapıdan girdikten sonra birden sırtım, soğuk ve sert mermer zeminle buluştu. Beni yere atmıştı!

Kafamı yere çarpmaktan son anda kurtarmıştım. Adam yanıma eğildi ve sertçe çenemi tutup kendine çevirdi. Yüzünde kar maskesi vardı.
"Bak ufaklık. Patron seni ona getirmemi istedi, ancak sana zarar veremeyeceğimle ilgili hiçbir şey söylemedi. O yüzden, uslu dursan iyi olur."

Çatık kaşlarla adama baktım. Ardından bacaklarımı kendime çekip hızla adamın bacağına tekme attım. Adam geriye doğru düştü ve bacağını tutup inledi. Birden ayağa kalktı ve bana döndü.
"Seni küçük kaltak."

Karnıma yediğim sert tekmeyle iki büklüm oldum. Adam birden saçımdan tutup beni sürüklemeye başladı. Tüm gücümle bağırıyordum ve çırpınıyordum. Çırpındıkça canım yanıyordu ancak umursamıyordum.

Adam beni basketbol salonuna getirmişti. Beni sürüklemeye devam ederek eşya dolabının önüne getirdi bıraktı. Tekrar önüme geldi ve diz çöktü.
"Şimdi, şöyle olacak ufaklık. Ben seni bu eşya dolabına koyacağım ve önüne de şu top rafını çekeceğim. Sende uslu uslu burda oturup beni bekleyeceksin. Seni şu anda götüremem, çünkü kameralar var ve tek çıkış kapısının önünde de güvenlik bekliyor. Bu yüzden okulun kapanmasını bekleyeceğiz. Güvenlik en son çıkan kişi. Ve çıkmadan önce okulun elektirik şalterini kapatıyor. Ve sadece okulun içindeki kameralar çalışıyor. İşte o zaman geri geleceğim ve seni alacağım. O zamana kadar, burda bekleyeceksin. Uslu dur. Durmazsan, kötü şeyler olur."

Adam bunları dedikten sonra kolumdan tutarak ayağa kaldırdı ve dolabın kapısını açtı. Beni içeri fırlattı. Yine sırt üstü düşmüştüm, ama bu sefer kafamı çarpmaktan kurtaramamıştım. O sırada cebimdeki telefonum titredi. Adam yanıma geldi ve elini cebime sokarak telefonumu çıkarttı. Ayağa kalkıp kapının girişinde durdu. Telefonumda şifre yoktu. Bu da telefonu kolaylıkla açabilmesini sağlamıştı. Telefonda bir şeyler yaptıktan sonra bana döndü.
"Anlaşılan arkadaşların seni merak etmiş." Dedi. Ve telefonu kapının kenarına attı.

O telefona bir şey olduysa..!

Adam pislikçe sırıtarak kapıyı kapattı. En son duyduğum şey, demir rafın sürüklenmesi ve uzaklaşan ayak sesleriydi.

Yerde öylece yatarken karnımda hissettiğim acıyla iki büklüm oldum. Çok sert tekme atmıştı ve gerçekten acıyordu. İşte o an gözümden iki damla yaş firar etti. Ne kadar öyle durdum bilmiyorum. Ama en sonunda bir şeyler yapmam gerektiğini fark ettim. Dikelmeye çalıştığımda karnıma şiddetli bir acı saplandı.

Yine de karnımdaki acıyı umursamadan oturur pozisyona geçtim. Kapıya sırtım verecek şekilde döndüm. Ayaklarımla kendimi yerde sürüyerek kapıya doğru gittim. Sırtım kapıyla buluşunca durdum. Sırtımı iyice kapıya yasladım ve ayaklarımdan destek alarak ayağa kalktım.

Biraz gerileyerek kapıya doğru koştum ve omuz attım. Tekrar, tekrar ve tekrar denedim. Ama olmuyordu ve omzum artık acımaya başlamıştı. Son kez geriye ilerledim ve hızla kapıya doğru koştum. Sertçe omzumla vurdum. İlk önce hafifçe bir gıcırtı ardındansa büyük bir gürültü duydum, ve birkaç top sekme sesi. Sanırım rafı devirmiştim.

Kapıyı ittirdim ancak açılmadı. Sanırım kapının önüne düşmüştü. Sinirle burnumdan nefes verdim. Tekrar kapıya yaslandım ve aşağı doğru kaydım. Yere oturdum ve kapıya tekme attım. Çok hafif bir gıcırtı duyulmuştu o kadar. Tekrar tekme attım. Yine hafifçe bir gıcırtı duyuldu. Az da olsa, dolabı biraz ittirebiliyordum. Böyle giderse kapıyı açabilirdim.

Tam tekrar kapıya tekme atacaktım ki bir kapı sesi yankılandı. İçeri biri girmiş olmalıydı. Ayak sesleri bu tarafa doğru yaklaşıyordu. O adam olabilirdi. Ama başka biri de olabilirdi.
O adamsa, sanırı dayak yemeye hazırlanmalıydım.
Eğer başka biriyse, işte o zaman kurtulmuştum.

Sesler biraz daha yaklaşıp durduğunda, ayaklarımı kendime çekip tekrar tekme attım. O demir rafın  yerde sürüklenme sesini duydum. Ayaklarımla kendimi biraz geri sürükledim. O sırada kapı açıldı.

Gördüğüm ilk şey, karşımdakinin bacakları olmuştu. O sırada bir ses duydum. Onun sesini.
"Arya?"

Bu Emir'di. Şu anda içimde çok büyük bir rahatlama hissi oluşmuştu. Bunun iki sebebi vardı. İlki, gelen kişinin o adam olmaması. Diğeri, birinin beni bulmuş olmasıydı.

Emir bana şaşkınca bakıyordu. Bu hali gerçekten komikti. Sonra gözüm, sahanın arka kapısından giren kişiye kaydı. Ağzım bağlı olmasına rağmen bağırmaya, Emir'i uyarmaya çalıştım. Tam yanıma eğilecekken, o adam onu içeri itti. Ardından kapıyı üzerimize kapattı. Ardından zincir sesi duyuldu

Harika(!) Şimdi ikimiz de burda kaldık.










Herkese merhaba arkadaşlar! Nasılsınız? Umarım iyisinizdir ve yeni bölümü beğenmişsinizdir :)
Bu bölümde, Arya'nın başından neler geçtiğini öğrenin istedim :) Sonraki bölümde görüşmek üzere!

Melekler ÇetesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin