Medya: Rammstein - STIRB NICHT VOR MIR (DON'T DIE BEFORE I DO)
Ek olarak şunu da dinleyebilirsiniz:
Ramin Djawadi - Exit Music (For a Film)Daha önceden de söylediğim gibi, bu bölümü 3. Tekil kişi ağzından yazacağım.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~İki gün olmuştu, arkadaşları kaybolalı. Tahmin ediyorlardı hepsi, az çok ne olduğun. Burak ve Emir, bu süre boyunca kavgayı bir kenara bırakmış ve birlik olmuşlardı. İkisi de istiyordu Arya'yı bulmayı.
O gece ne olduğunu kimse bilmiyordu. Melis, Arya'nın uzun bir süre boyunca gelmemesinden dolayı endişelenmiş, ona bakmak için lavaboya gitmişti. Ancak onu orada bulamamıştı. İki gündür de ona ulaşamıyorlardı. Kameralara bakmayı denemişlerdi, ancak kayıtlar silinmişti. Hepsinin aklında tek bir isim beliriyordu. Ali Rıza.
İkinci günün sabahında, Arya'nın ailesinin yanına gitmeye karar vermişlerdi.
Şu anda da evin önünde durmuş, kapının açılmasını bekliyorlardı. Kapının açılmasıyla Burak, yere eğmiş olduğu başını kaldırarak evin yardımcılarından biri olan kadına baktı.
"Nasıl yardımcı olabilirim?"
Kadının sorusuyla Melis hafifçe gülümsedi.
"Biz Atakan abiye bakmıştık. Eğer buradaysa bizi içeri alabilir misiniz?"
Kadın onları bir süre süzdükten sonra kenara çekilip geçmeleri için yol verdi.
"Geçin içeri."
Ne suratsız bir kadın, diye düşündü Melis.
İçeri geçip oturma odasının olduğu yere doğru ilerlemeye başladıkları sırada, kulaklarına dolan tartışma sesleriyle ikisinin de kaşları çatıldı.
İlerlemeye devam edip tam oturma odasının girişinde durduklarında Yasemin ablanın bağrışı odada yankılandı.
"O herif o mesajı atalı iki gün oldu! İki gün! Ve sen bana hâlâ sabretmem gerektiğini söylüyorsun!"
Tam o sırada birbirleriyle bakışları kesişti. Burak ve Melis, onların ne mesajından bahsettiklerini düşünürken Atakan ve Yasemin de, onların konuşmayı duymuş olduklarından dolayı paniklemişlerdi.
Bu belki de, bazı gerçeklerin açığa çıkma zamanıydı.Bu sırada, başka bir yerde, kendine geldiğinden beri bağlı olduğu sandalyeden etrafına bakınan Arya vardı. Elleri ve ayakları oturduğu sandalyeye zincirlenmişti, ancak ağzı bağlı değildi.
Ne kadar süredir burada olduğunu bilmiyordu. Belki birkaç dakika, belki birkaç saat, belki de birkaç gündür...
Odanın ortasındaki tahta bir sandalyede oturuyordu. Dört yanı camsız ve çürümekte olan duvarlarla kaplıydı. Bir metre kadar ötesinde demir bir kapı vardı. Tepesinde bir tane ampul yanmaktaydı. Onun dışında odada başka hiçbir şey yoktu.
Uyandıktan sonra, ilk önce nerede olduğunu anlayamamıştı. Sonrasında yavaş yavaş başına gelenler gelmişti aklına. Defalarca kez çekiştirmişti bileklerini, zincirlerden kurtarmak için. Ancak hiçbir işe yaramamıştı.
Şu anda da oturduğu yerde, buradan nasıl kurtulabileceğini düşünüyordu. Zincirlerden kurtulsa bile, demir kapının kilitli olup olmadığını bilmiyordu. Ya da kapının diğer tarafında birinin bekleyip beklemediğini...
Balo geldi aklına. Acaba onu bulamayınca endişelenmişler midir? Gerçi bu da soru muydu onun için? Tabi ki endişelenmişlerdir.
Tam her şey yolunda gidiyor derken, sürekli kötü bir şey yaşamak zorunda mıyım? Diye düşündü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Melekler Çetesi
Teen FictionBir kız düşünün. O kız, öyle bir kız ki, on iki yaşındayken kardeşiyle beraber başına gelen kokunç olaydan sonra bile ayaklarının üzerinde durabilen. Öyle bir kız ki, kayıp kardeşini bulmak için pek çok şey yapan. Öyle bir kız ki, kalbi kö tülük içi...