11

3.1K 334 160
                                    

son güne üç ay yirmi bir gün kala

"ayrılmışlar."

"öyle mi?"

"aldatma değilmiş, anlaşamamışlar falan filan. inanmadım."

"dünyanın en dedikoducu insanıyla arkadaşım. beni kurtarın."

"buna dedikodu denmez. bilgi aktarımı denir."

"o zaman sen bir flashbelleksin?"

alt dudağını büktü. "denilebilir."

kuru üzümlerden bir tanesini kafasına attım. "iflah olmaz bir dedikoducusun."

kaşları çatıldı. "ben yalnızca arkadaşıma bazı bilgiler getiriyorum. ve sen de o arkadaşsın."

onu duymazdan geldim. "sence üzülmüş müdür?"

"sanmıyorum. anlaşarak ayrılmışlar, selin öyle dedi."

"tüm okul onu ve sevgilisini mi konuşuyor cidden?"

"hayır bebeğim, onu ve eski sevgilisini."

"aman ne büyük gelişme."

"arkanda."

"efendim?"

yüzü kızardı. dişlerinin arasından, "enişte bey diyorum, arkanda," dedi gözlerini ayıra ayıra.

siktir ama ya.

"ne zamandır orada?" dedim fısıldayarak.

"sanırım en başından beri."

"merhaba hanımlar."

başımı kaldırınca gülümseyerek bana bakan onu gördüm. gülümsemeye çalıştım ama nafile. boku yemiş gibi hissediyordum. neyse ki beni ele verecek bir konuşma gerçekleştirmemiştik. sanırım.

"merhaba," dedi esin. bense sustum.

üçüncü bir sandalye çekti ve yuvarlak masada bana daha yakın olan yere oturdu. ardından cebinden bir sigara paketi çıkardı. harika. negatif yönler kutucuğuna ilk kez bir tik atıyordum. neden içiyordu ki?

sigarayı öylece dudağının arasında bekletti. bir dakika. bu çok tanıdıktı.

"nasılsınız?"

"iyiyiz bora, sen?"

"ben de iyiyim, ııı..."

"esin."

"memnun oldum."

"ben de."

ona bakmaktan kendimi alamıyordum. yeniden bakıştık.

"augustus," dedim dudağının arasında duran sigaraya bakıp. geldiğinden beri ilk kez konuşuyordum.

bana ışıldayan gözlerle baktı, sigarayı dudaklarından çekti ve güldü. "inanılmaz."

"bu metaforu nerede görsem tanırım," dedim gülümseyerek.

alt dudağını ısırıp bana bakmaya devam etti. ardından düşük bir ses tonuyla gözlerime bakarak konuştu. "öldürücü şeyi dişlerinin arasına alıyorsun ama ona seni öldürme gücünü vermiyorsun.*"

"muazzam," dedim hazla. bu adama hayran olmamak gibi bir ihtimal olamazdı.

"belçim hanım, gün geçtikçe sizinle iyi anlaşabileceğimize olan inancım artıyor."

yanaklarım kızaracaktı, hissediyordum. "teşekkür ederim efendim, böyle düşünmeniz beni mutlu etti."

baktı. baktım. o saniye sanki kalbimiz aynı anda atmıştı.

xxx

*aynı yıldızın altında, sigara metaforu

lütfen beni tut boraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin