son güne on beş gün kala
"o neydi öyle?"
esin'in yüzüne bakmadan öğrenci kartımı okuttum. "tartıştık demiştim?"
"sana gülümsemedi. bunu ilk kez görüyorum."
"çünkü tartıştık esin." gerçekten bu konu üzerine konuşmaya mecalim yoktu ama esin'e duracağa benzemiyordu.
"saçmalıyorsunuz. ikinizde çok feci bir şekilde saçmalıyorsunuz."
kampüse doğru sert adımlarla yürürken onu duymamaya çalışıyordum çünkü haklıydı. yaptığım şeyin tam bir saçmalıktan ibaret olduğunu biliyordum.
onları havuzda gördükten sonra eve döndüğümde bora'yı aramıştım. beni her zamanki nazik ve sabırlı haliyle alttan almıştı. ama işi abartıp onun yakınlarında olmasını istemediğimi söylediğimde sabrını taşırmıştım. sevim'in kötü biri olmadığını ve ona karşı bir şeyler hissetmediğini bilmem gerektiğini söylemişti. kısacası ona güvenmediğimi düşünmüştü.
ama tam aksine ben bora'ya gerçekten güveniyordum. yalnızca amacım onu başkalarından sakınmaktı. ki bunun çocuksu bir kıskançlık olduğunun ben de farkındaydım. ve farkında olmam bir işe yaramamış, bora'yla aramız istemesem de limoni olmuştu.
şimdilerde ise beni okula bırakıyor, sonra tek kelime etmeden kampüse giden diğer yola sapıyordu. bana kırgındı. bense gurur yapıp vicdanımı susturmaya çalışıyordum. ama muhtemelen bu gurur meselem o kadar da uzun sürmeyecekti.
"böyle mi olacaksınız yani?"
"hayır."
"ne olacak peki?"
"bir süre böyle kalacağız sanırım."
"seni iki taraflı şaplaklamak istiyorum."
"bir tokat iyi gelebilirdi aslında," deyip esin'e dönerek gülümsedim. göz devirdi.
"adamın kalbini kırmışsın."
"biliyorum. ama o da sevim'den azıcık uzak durabilir. bunu istemek hakkım değil mi? tamamen iletişimi kesmesini istemedim ki." evet, vicdan rahatlatma çabam tek kelimeyle vasattı.
bir kez daha göz devirdi. "nerede benim mantıklı ve akıllı belçim'im? aşk seni mantıksız bir insana dönüştürmemeli."
somurttum. "mantıksız değilim ki."
"ama bu yaptığının hiçbir mantıklı yanı yok."
hiçbir şey söylemedim. kampüse, hatta fakülteye gidene kadar esin de konuşmamıştı. ki bu inanılmaz bir şeydi, esin konuşmadan beş dakika duramazdı. harika. sevgilimle tartıştığım için en yakın arkadaşımla da limoni olmuştum.
"iyi dersler," dedim yere bakarak.
"iyi dersler," deyip arkasını dönen arkadaşımın sırtına bulutlu gözlerle baktım. of ya.
"bunu düşürmüşsün." fakülteye gireceğim sırada arkamdan seslenen bora'ya hızlıca döndüm. elinde bana aldığı ve her zaman çantamın kenarına bağladığım fuları tutuyordu. gözlerindeki ifade karman çormandı. üzgün, kırgın, kızgın ve biraz da rahatsız bakıyordu.
bir adım atıp ona yaklaştım ve uzattığı fuları yavaşça elinden aldım. "teşekkür ederim." sesim içime kaçmıştı ve gözlerine bakamıyordum. birkaç saniyeyi öylece harcadık.
"o zaman, iyi dersler." arkasını döndü ve birkaç adım attı.
"bora?"
adımları durdu ve omzunun üzerinden bana baktı. "efendim?"
dudaklarım aralandı. kelimelerimi bulamadım. bana öylece baktı. gözlerimden yüzlerce şey geçtiğine yemin edebilirdim. ama o bunu görmezden geliyordu.
"görüşürüz, diyecektim."
gözlerini bir kez kırptı. ardından nefesini üfledi. "görüşürüz."
ve arkasını dönüp gitti.
xxx
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lütfen beni tut bora
Literatura Feminina"ben yüzme bilmem." gülümsedi. "bir şey olmaz. su sığ. gel hadi." önüme düşen saçımı geriye ittim. çekingen gözlerle yüzüne bakıyordum. "şey, o zaman... lütfen beni tut bora." xxx İthaf: İleride aşık olacağım adama. xxx 280719 - 220919