son güne yirmi sekiz gün kala
"her şey tamam mı?"
elimdeki hediye paketlerini de dolabın içine koyup kapakları kapadım. "tamamdır. olcay'la konuştun mu? geliyorlar mıymış?"
esin boşalan kolileri iç içe koyarken bana baktı. "yirmi dakikaya burada olacaklar."
gülümsedim. "harika."
bugün bora'nın doğum günüydü. elbette bir parti düzenleyeceğimi tahmin etmişti ama tahmin ettiğinden çok daha güzel bir iş çıkarmıştık. esin'in dedesinin yazlığı parti için çok uygun bir yerdi. büyük bir havuzu ve herkese yetecek kadar geniş odaları vardı. bora'nın annesini, kardeşlerini, liseden en yakın arkadaşlarını, yüzme takımındaki arkadaşlarını, kısacası sevdiği herkesi çağırmıştım. mutlu olacağından emindim.
öğlen saatlerindeydik. çoktan herkes gelmişti ve salona toplanmış bora'yla olcay'ı bekliyorduk. heyecandan elim ayağım birbirine girmişti. gerçekten mutlu olmasını istiyordum ve bunun için çok uğraşmıştım. mahvolmaması için elimden gelen her şeyi yapmıştım. bu kendimi iyi hissetmeme neden oluyordu.
en sonunda anahtar sesini duyduk ve herkesin sessiz olmasını istedim. kimse çıt çıkarmıyor yerinde oturuyor ya da benim gibi ayakta bekliyorlardı.
"abi saçmalıyorsun şu an. göz bandı nedir ya? lisede miyiz?"
salonun girişinde göründüler. kırmızı göz bağından yakınan bora'yı, olcay omuzlarından yönlendiriyordu. sırıtmadan edemedim. sonucu gördüğündeki tepkisini çok merak ediyordum.
"iki dakika sabret. dur böyle şimdi. heh. açıyorum, hazır mısın?"
"eh, hazırım."
olcay'ın bora'nın göz bağını çözmesiyle bora'nın gözlerini açması bir oldu.
"süüüüürpriiiiiz! iyi ki doğdun bora!"
kalabalığın en önünde ben vardım ve gözleri ilk benimle buluştu. sonra hızla herkesi taradı. suratında şaşkın bir gülümseme vardı. yerimde duramayıp hızlı adımlarla ona yaklaştım ve boynuna sarıldım.
"iyi ki doğdun bora." kulağına fısıldadığım bu cümleyle kollarını sıkıca belime doladı.
"canım. teşekkür ederim."
"ne demek," deyip geri çekildim ve herkesle selamlaşması için ondan ayrıldım. gözleri ışıldıyordu. böyle mutlu olduğunu görmek bile benim için yeterliydi. fazlasına ihtiyacım yoktu.
pastayı kesmesi için salona getirdiğim sırada bora'yı annesiyle konuşurken gördüm. annesinin gözleri bana değince gülümsedi. aynı sıcak gülümsemeyle ona karşılık vermiştim ve ne konuştuklarını deli gibi merak etmiştim.
bora masanın başına geçip bıçağı eline aldı ve hepimizin üzerinde gözlerini gezdirdi. "teşekkür ederim. gerçekten burada olmanız benim için çok anlamlı. her ne kadar artık doğum günleri için fazla yaşlı olsam da," derken güldü, biz de ona eşlik ettik, "bugün benimle olmanızdan dolayı çok mutluyum."
"her zaman kardeşim!" olcay'ın bağırışı hepimizi güldürdü. bora pastayı kestikten sonra herkese ikram ettik. bir süre topluca sohbet ettik. aradan zaman geçince esin'e işaret verdim.
istediğim şarkı odanın içine dolunca gülümseyerek ayağa kalktım. tekli koltukta oturan bora'ya ilerleyip elimi ona uzattım. "dans edelim."
bakışları yüzüme kilitlendi. elimi tutup ayağa kalktığında ve yüzüm göğsüne denk geldiğinde bile bakışlarını gözlerimden ayırmadı. şarkıya ayak uydurmaya başladık.
ellerimi ensesinde birleştirmiştim ve yüzüm göğsüne yaslıydı. burada uyuyabilirdim. ve asla uyanmak istemezdim.
"bunların hepsi senin fikrindi, değil mi?" diye sordu kulağıma doğru. gülümsedim. sorusunu yanıtsız bırakmıştım.
"bunun benim için çok anlamlı olduğunu bilmeni istiyorum. sana sahip olduğum için çok şanslıyım."
başımı kaldırıp yüzümü yüzüne doğru çevirdim. "ben de öyle."
aşık olduğum gülümsemesi suratında parıldadı ve dudakları alnımla buluştu. gözlerimi kapatmadan edemedim. bayılıp düşmem an meselesiydi.
"annenle ne konuşuyordunuz?"
kaşları hafifçe çatıldı. "ne zaman?"
"pastayı odaya getirdiğim sırada."
biraz daha düşündü. sonra hatırlamış olacak ki gülümsedi. "hiç."
kaşlarımı çattım. "ya! söyle işte. annen bana bakıyordu. benimle ilgili, değil mi?"
sırıtıyordu. pislik. "söylemem."
"nedenmiş?"
"utanırsın."
"ya bora! daha fazla merak etmeme sebep oluyorsun."
ensesinde birleştirdiğim ellerimden birini tutup beni etrafımda döndürdü. sonra bir eli belimi diğer eli sıkıca elimi tuttu. bana pislik gülüşüyle bakıyordu. "seni çok beğenmiş."
alt dudağımı ısırdım. "gerçekten mi?"
"gerçekten. çok nazik ve iyi bir kız olduğunu söyledi. ve çok güzelmişsin."
yüzümü yeniden göğsüne gömdüm. neyse ki yüzümde eser miktarda fondöten vardı. kızarıklığımı belli etmemesini umuyordum. güldü.
"sana demiştim."
"mutlu oldum," dedim yüzüne bakmadan.
"seninle olmama izin verirmiş. ailenle tanışmak istermiş-"
"tamam. tamam. sus."
güzel bir şarkıyı andıran gülüşü kulaklarıma dolduğunda gülümsedim. hep böyle gülsün istiyordum. ve aynı zamanda o gülüşün sebebi olmak istiyordum.
xxx
548734938 yıl sonra bölüm attım... tamam, vurmayın...
sizi seviyorum. finale az bir zaman kaldı. kemerlerinizi bağlayınız lütfeeeen.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lütfen beni tut bora
ChickLit"ben yüzme bilmem." gülümsedi. "bir şey olmaz. su sığ. gel hadi." önüme düşen saçımı geriye ittim. çekingen gözlerle yüzüne bakıyordum. "şey, o zaman... lütfen beni tut bora." xxx İthaf: İleride aşık olacağım adama. xxx 280719 - 220919