son güne iki ay bir gün kala
üzerimdeki siyah mayoya bir kez daha baktım. ellerim yumruk haline geldi ve kendimi sakinleştirmek için üstün bir çaba sarf ettim.
"seksi hatunumuza da bak sen." esin'in dalga geçerek söylediği bu cümle çıplak bacaklarımı ve kollarımı kapatma isteğiyle doldurdu içimi. kaşlarımı çatıp ona memnuniyetsiz bir bakış attım.
"vazgeçtim. gitmiyorum ben."
gözleri iri iri açıldı. yatakta oturduğu yerde zıpladı. "saçmalama! adam seni bekliyor. giy şu elbiseyi çık, defol."
kollarımı göğsümde bağlayıp tek kaşımı kaldırdım. "beni evimden mi kovuyorsun?" oturduğu yerden kalkıp yatağın üzerinde duran yavru ağzı deniz elbisesini üzerime fırlattı ve beni kapıya doğru iteklemeye başladı. "evet, kovuyorum. git ve boğulma taklidi yap," beni kendine doğru çevirip omuzlarımdan tuttu ve göz kırptı. "bir sunii teneffüs fena olmazdı."
pancara dönmeye başlayacağım sırada kolunu çimdikledim. "çok fenasın sen."
"hadi hadi. git artık."
kapının önünde duran mor deniz çantamı almadan önce elbiseyi bir çırpıda üzerime geçirdim. siyah sandaletlerimin bağcıklarını da bağladığımda hazırdım. merdivenden inerken, esin, "bol şans, boğulmayı unutma," diye arkamdan sesleniyordu. deli kız.
apartmanın girişinde bekleyen siyah araba yüreğimi ağzıma getirdi, yeniden. dişlerimi sıktım. kapıyı açmadan önce apartmanın iç kısmına yerleştirilmiş aynaya bakıp sarı saçlarımı son bir kez düzelttim. huh. hadi bakalım.
apartmandan çıkıp merdivenleri inerken özellikle arabanın içine bakmıyordum. ya beni izliyorsa? ya düşüp rezil olursam? ya arabaya binerken kafamı çarparsam?
korkunç senaryolarımla beraber arabanın yanına geldim ve kapıyı açıp çok düzgün bir şekilde (!) oturdum. ve ona döndüm. "merhaba."
yüzünde alışık olduğum o hoş gülümsemesi vardı. "merhaba. hoş geldin," derken koca çantayı kucağımdan alıp dikkatli, bir yandan da hızlı bir hareketle arka koltuğa yerleştirdi.
arabayı çalıştırdığı sırada aynadan yine kendime baktım. harika. pembe yanaklar. yine ateş basmıştı.
"nasılsın?"
"iyiyim, sen nasılsın?"
"heyecanlıyım. ilk kez yüzme bilmeyen biriyle denize gireceğim."
güldüm. "pek heyecan verici durmuyor."
"sana yardımcı olacağım?"
duraksadım. "hıım. bak bu biraz heyecan verici."
vay. canına.
flört ediyorduk. flörtmüşüz gibiydi. ya da uyduruyor muydum? allahım. iyice kafam bulanmıştı.
"günün nasıl geçti?" bir yola bir bana bakması neden hoşuma gidiyordu anlam veremiyordum. benimle göz teması kurmaya çalıştığını fark etmiştim ama o sanki bunu bilmeden yapıyordu.
"sabah erkenden yüzmeyle alakalı ne varsa almak için alışveriş merkezine gittim. bu üzerimdekileri, şu çantayı ve içindeki ıvır zıvırları aldım. biraz yorucuydu ama eğlenceliydi."
güldü. herhangi bir diş macunu reklamında oynaması gerektiğini düşündüm. yahu adamın dişi bile yakışıklıydı.
"seni buna ben zorladığıma göre benden intikam alabilirsin."
"ne? intikam mı? elbette hayır. dediğim gibi, eğlenceli bir alışverişti. ayrıca işime geldi. güneş kremine ihtiyacım vardı," deyip güldüğümde bana eşlik etti. "ee, sen neler yaptın?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lütfen beni tut bora
ChickLit"ben yüzme bilmem." gülümsedi. "bir şey olmaz. su sığ. gel hadi." önüme düşen saçımı geriye ittim. çekingen gözlerle yüzüne bakıyordum. "şey, o zaman... lütfen beni tut bora." xxx İthaf: İleride aşık olacağım adama. xxx 280719 - 220919