17| ne istiyorsun hyung , ölmemi mi?

2.3K 219 83
                                    

Beğeni ve yorumlarınızı eksik etmeyin papatyalarım🌼

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Beğeni ve yorumlarınızı eksik etmeyin papatyalarım🌼

Kazadan sonra okula gitme zamanım gelmişti. Eve dönmemin ardından üç gün geçmiş ve üç gün boyunca dinlenmiş ve eve gelen arkadaşlarımla zaman geçirmiştim. Annem, Jong Hyun, arkadaşlarım... hepsiyle ilgilenmeye ve iyi olduğumu göstermeye çalışmıştım. Annem kazadan sonra perişan hale gelmiş ve git gide o da benim gibi iyileşmişti. Sanki ben değil de o yaralanmış ve ölümden dönmüş gibiydi. Bu yüzden bu üç gün boyunca gülümsemeye ve iyi görünmeye çalışmıştım. Sadece bir kişiyle hiç bir şekilde iletişim kurmamıştım.

Yoongi.

Odasının önünde onu dinlememin ardından yine onun için hiç bir şey ifade etmediğini anlamış ve onun ağzından duymuştum. Bu yüzden onunla tek bir kelime bile etmemiştim. Yemek yerken yanımda oturduğunda, ailecek salonda oturduğumuzda, arkadaşlarımızın gelmesiyle onun da bizimle oturduğunda... hiç birinde onunla tek bir kelime bile etmemiştim.

Ki o da bunu pek önemsiyor gibi değildi.

Bir kez oda katımızın lavabosunda yarım ağız benimle konuşmaya çalışması ama bir cevap alamaması onu, zaten gönüllü olmadığı bu işten sıyrılmasını kolaylaştırmıştı. Bundan hiç bir rahatsızlık duymuyor oluşu beni ufaktan sinir etse de umursamıyordum.

Yani umursamıyordum işte.

"Yoongi, seni bekliyor. "

Annem yanağıma sulu öpücüklerini bırakırken bir yandan da söyleniyordu.

"Dikkatli ol tatlım, eğer bir sorun olursa abine haber vermeyi unutma."

Yarım ağız gülüp göz devirdiğimde annem kaşlarını çatmıştı.

" Hadi ama, yapma böyle."

Saçlarımı okşayıp beni açık olan kapıdan dışarıya yönlendirdi. Hemen ileride yine aynı şekilde, altında lüks aracı gözünde o saçma gözlükleri ve dağınık saçlarıyla bekliyordu.

Bir kaç adım atıp arkamı döndüğümde kapıda beni bekleyen anneme el sallayıp içeriye girmesini bekledim. Girdiğinde arabaya sessizce yerleşip emniyet kemerimi taktım. Onunla hâlâ en ufak bir iletişimde bulunmak istemiyordum. Onun benden, benim de ondan uzak durmam en iyisiydi. Böyle daha iyiydim.

Araba evden çıkmış ana yola girdiğinde ortamdaki hafif kısık sesli müziği boğuk sesiyle bölmüştü.

"Çok sessizsin." Derin bir nefes verdim.

İstediği bu değil miydi? Sessizdim, belli belirsizdim, onu rahatsız etmiyordum...

Cevap vermedim.
Koltukta biraz daha yayılıp kafamı önümüzdeki radyoya çevirdim. Çalan kısık sesli slow şarkı sıkmıştı, böyle şeyleri sevmezdim. Biraz doğrulup elimi radyoya uzattığımda, elimin üzerindeki beyaz parmaklar kasılmama neden olmuştu.

FIGLIASTRO ℘ yoonkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin