2| daha önemli işlerim vardı.

3.9K 281 65
                                    

Annem ve karşımdaki adam karşımdaki iki kişilik oldukça spor ve modern görünen koltukta oturmuş kendi aralarında bir şeyler konuşuyorlardı ben ise o arada annem yüzünden biraz önce yeltendiğim ama icraata koyamadığım ise döndüm ve evi söyle bir al...

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Annem ve karşımdaki adam karşımdaki iki kişilik oldukça spor ve modern görünen koltukta oturmuş kendi aralarında bir şeyler konuşuyorlardı ben ise o arada annem yüzünden biraz önce yeltendiğim ama icraata koyamadığım ise döndüm ve evi söyle bir alıcı gözü ile süzdüm. Evin içi şuan sadece salonda olmamıza rağmen oldukça spor tarz ve lükstü. Her şeyi beğenmiş ve kafamda bir hesap yapıp bu eşyaların değerlerini hesaplamaya çalışıyordum. Ama daha sonra bunun benim matematik bilgim ile olmayacağına karar veriyor ve vaz geçiyordum. Gerçekten bu günden sonra annem ve benim bu malikanede yaşayacağımız düşüncesi hem garip hissettiriyordu hem de seviniyordum.

Kendim için değil. Ben erkeğim ve annem elinden geldiğince benim bütün ihtiyaçlarımı karşılıyordu fakat bu annemin tek başına zorlanmasına ve yorulmasına neden oluyordu. Bu ev, bu hizmetçiler, bu şoförler... hepsi anneme hizmet edecekti bundan sonra ve bu annemin bunca zamandır hakettiği şeylerdi.

Annem ve ben bu eve asla para için veya biraz önce saydığım herhangi bir şey için gelmemiştik. Annem babamdan sonra ilk kez bir adamdan bahsetmişti ve bu onun hakkıydı. Babam öleli yedi sene oluyordu. Bunca yıldır tek başına göğüs germişti her şeye fakat artık yanında bir adam olacaktı. Ve şu anki bakışlarına bakılırsa sevdiği bir adam olacaktı.

Daldığım düşüncelerden Jong Hyun denen adamın derin bir nefes vermesi ve benim saydığıma göre bu sekizinci olacaktı ama kolundaki saate bakması çıkarmıştı. Annemle konuşmaya başlayalı çok olmamıştı fakat tam sekiz kez kolundaki saate bakıp kaşlarını çatmıştı. Beklediği biri ya da zaman falan mı vardı merak etmiştim. Fakat merakımı dışarıya vurmama gerek kalmadan çalan zil ve Jong Hyun 'un nihayetinde rahatlama ile inen kaşları beklediği biri olduğu tezimi doğruladı fakat merakım yine de dinmedi. Kimi bekliyordu ki bu gün için?

Zil ile anneme baktığımda annem ağzını oynatarak bana bir şeyler söyledi fakat hiç-bir şey anlamamıştım. Birkaç kez daha tekrarlasa da anlamayacağımı farketmiş ve yuzümdeki salak ve şaşkın ifadeyi silmiş ve oturduğum koltukta biraz daha dikleşmiştim. Sonuçta gelen kişiyi birazdan görecektik.

Ben rahat bir tavırla etrafı süzerken kapının kapanma ve bize doğru gelen adım seslerini dinliyordum. Koltuktaki rahat tavrımı biraz daha sürdürmek isterdim fakat Jong Hyun koltuktan kalkarak annemin elinden zarif bir sekilde tutup kaldırdı. Annem karşısındakine zarif bir gülümseme sunup bana döndüğünde ben de yavaşça ayağa kalktım. Ne oluyordu da herkesi ayağa kaldırmıştı bu adam?

Arkadan gelen yavaş adım sesleri kesildiğinde annem arkamdaki bir noktaya bakıp gülümsedi. Fakat Jong Hyun için bunu söyleyemezdim. Sinirli görünüyordu fakat bunu gizlemeye çalışır gibi bir yanı da vardı. Yüzüne bu sefer sıcak falan olmayan ve oldukça yapmacık bir gülümseme yerleştirip sağ elini annemin beline yerleştirdi. Annem de huzursuz bir kıpırdanma ile karşılık vermişti. Bir şeyden veya birinden utanırcasınaydı.

Ben annem ve Jong Hyun un hareketlerini gözlemlerken adım sesleri hemen sol tarafımda benden birkaç metre uzakta kesildi. En sonunda annem ve Jong Hyun'dan gözlerimi alıp adım seslerinin sahibine baktım.

Gördüğüm manzara ile kaşlarım çatılmıştı. Karşımda neredeyse benimle yaşıt beyaz tenli hafif gri tonlarında saçlara sahip , üzerinde sarı ve lacivert tonları ağırlıklı garip şekiller olan bir gömlek ve yırtık bir kot olan hafif kısa ve zayıf bir çocuk vardı. Parmaklarında bulunan birkaç yüzük ona ayrı bir hava katarken ayaklarındaki beyaz spor ayakkabıları üzerindeki tarzı sade bir şekilde tamamlıyordu. Gözleri oldukça küçük ve buna burnu ve pembe dudakları da eşlik ediyordu. Yüzü neredeyse pürüzsüz ve oldukça bakımlıydı. Tanrısal bir varlık gibi duruyordu ve bu benim hiç de hoşuma gitmemişti çünkü yüzündeki ifadeye bakılırsa bunu o da gayet iyi biliyordu ve bunu bilmek bir yerlerini biraz kaldırmış gibi duruyordu.

Gözlerini sırasıyla önce Jong Hyun'da , annemde ve son olarak da ben de gezdirdikten sonra birkaç adım daha ilerledi. Orta sehpanın hemen yanına gelip hafifçe annem ve Jong Hyun 'un önünde eğildi. Bana dönmemişti bile.

Annem de hafifçe eğildiğinde Jong Hyun' un yüzündeki memnuniyet artıyordu. Biraz rahatlamış görünüyordu ve bu beni neşenizde rahatlatmamıştı. Neler olduğunu pek anlamamıştım ve bu canımı sıkmıştı. Ben de kendi kendime göz devirip kendimi koltuğa tekrar bıraktım. Neden boş boş ayakta duracaktım ki? Karşımdaki pek de saygıyı hak edecek birine benzemiyordu açıkçası.

"Geciktin."

Jong Hyun tekrar koltuğa kendini bırakırken tıslamıştı. Annem de yüzüne mümkünmüş gibi biraz daha gülümseme ekleyerek Jong Hyun'un hemen yanına zarifçe oturdu.

"Üzgünüm, daha önemli işlerim vardı."

O da aynı Jong Hyun gibi tısladığında annemin yüzü anında düşmüş ve bunu fark eden Jong Hyun'un yüzü aniden değişmiş ve sinirli bir hâl almıştı. Jong Hyun kendine hakim olup derin bir nefes verdiğinde gri saçlı olan benim yanımdaki boşluğu eş geçip hemen koltuğun arkasındaki holü salona bağlayan iki basamaklı merdivene yöneldi.

"Bundan sonra en önemli işlerin annen ve kardeşin olmalı Yoongi."

Jong Hyun'un söylediği cümle Yoongi denen çocuğun biraz önce son sözü söylemiş gibi giderken gayet kendinden emin olan adımlarını bir bıçak gibi kesmişti. O değil de, o adam biraz önce ne demişti? Annen ve kardeşin..

Biraz önce Jong Hyun'un Yoongi denen çocuğa kurduğu cümlede bizi kasdederek annen ve kardeşin demişti. Ne yani? Jong Hyun'un bir oğlu vardı ve o oğul bu muydu? Hadi ama anne bunu bana söylemeliydin!

İçimden anneme isyan ederken biraz önce adım sesleri bize doğru gelirken sessizce bana bir şeyler söylemeye çalıştığı anlar aklıma gelmişti. Galiba biraz önce ondan bahsediyordu fakat bu onu haklı çıkarmazdı. Bana daha önceden de söyleyebilirdi. Üvey baba yetmiyormuş gibi bir de üvey kardeş istemiyordum.

Yoongi yavaşça arkasına döndüğünde ben de halıya kaymış olan bakışlarımı üzerine diktim.
Ellerini cebine yerleştirip yüzüne sahte bir gülümseme yerleştirdi.

"Bir gün olursa neden olmasın?"

Söylediği son cümle ile bana döndü. Küçük gözleri üzerimde gezinirken stres olmuştum ve oturuşumu düzeltmiştim. Ayakkabılarımdan saçlarıma kadar heryanımı kısa bir anda alaycı bakışlarıyla izledikten sonra buna alaycı gülümsemesini de eklemişti.

Jong Hyun sertçe koltuktan kalktığında annem onu bileğinden yakalayıp sessizce uyardı.

"Lütfen, Ona biraz zaman ver."
O da kalktığında Jong Hyun başını sakince olumlu bir şekilde salladı. Annem hafifçe gülümseyip konuyu dağıtmaya çalıştı.

"Hadi yemeğe geçelim. "

Annem birkaç adım ilerlediğinde Jong Hyun da peşinden sakin adımlarla ilerledi. Buna karşılık önlerindeki Yoongi de hemen sağ tarafımızdaki yemek masasına ilerlemişti. Ben de eksik kalmayıp hızlıca arkalarından ilerledim. Ne kamaşın işlerdi bunlar böyle. Hiç sevmezdim. Gelecektim tek başıma keyfime bakacaktım burada. Nereden çıkmıştı bu gri cüce?

Yemek masasının baş köşesine Jong Hyun onun hemen sağ kenarına annem ve hemen sol tarafına ise Yoongi oturmuştu. Kendimi biraz dış kapının dış mandalı gibi hissetsem de aldırış etmedim ve annemin yanına ilerledim. Tam annemin yanındaki sandalyeyi çekmiş oturmaya hazırlanıyordum ki Jong Hyun'un otoriter sesi beni durdurdu.

"Kardeşinin yanına oturmaya ne dersin Jungkook?"

Merhaba! Jk bebeğimiz biraz zor durumda anlaşılan ;( neyse yorum ve beğenilerinizi bekliyorum.


FIGLIASTRO ℘ yoonkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin