Chapter 1

5.1K 264 164
                                    

Seul'un en yüksek binasından ayaklarımı sarkıtmış otururken, aşağı baktığım zaman aklımdan geçmekte olan tek düşünce insanların ne kadar aptal varlıklar olduğuydu. Yüzyıllar boyunca aptal ve pasif olan bu insanoğlu, ne zaman bir zorlukla karşılaşsa pes eder kabuğuna çekilirdi. Her zaman duygularıyla hareket eder ve daima yanılgıya uğrarlar. Libidoları sürekli olarak nirvanada, elleri yırtık olan ceplerinde. İnsanoğlunu sevmiyor olma sebeplerim bunlarla kalmıyordu tabiki de, ben güçsüz olan hiç birşeyi, hiç kimseyi sevmem. Dünya var olduğundan beri alışık olan bu sikik düzen, değiştirmek için hiç birşey yapmamaları. Daima güçlü olanın güçsüzü ezdiği yer, dünya. Peki ben kim miyim?

Ben Kim Taehyung. Yer yüzünün ve gökyüzünün, görmüş ve göreceği olan en kötü, en güçlü ölüm meleği. Tanrılar aleminde gücümden korkan sinikler, yer yüzünde varlığımı bilmiyor olmalarına rağmen ismimin geçtiği noktada çekinen aptal insanoğlu.

***

Elime sürekli gelen ölüm kartları ve yoğun iş temposu. Yoğun iş temposu dediğime bakmayın, insanların dünyayla ilişkisini kesmekten bahsediyorum. Sırf bunun için bile insanoğlunun bana minnet duyması gerekirken, yüzümü göremiyor olmalarına rağmen ismimle titriyorlar. Onlar için yaptığım bunca iyiliğe rağmen, daima beni kötü bilecekler sanırım. Ah bu durum beni çok üzüyor demek isterdim ki, aklıma duygularım olmadığı geldi.

Elime düşen anlık ölüm kartıyla tekrar görevime dönmem gerektiğini hissedip, kendimi altmış beş katlı binadan aşağı bıraktım. Bu dünyanın en heyecan verici şeyi olabilirdi, düşünsenize altmış beşinci kattan atlıyorsunuz fakat size bir zarar gelmezken, kendinizi attığınız yer yarılıyor. Yalnız bu sefer yaptığım tek hata muhtemelen ölüm meleği olarak değil, insan olarak iniş yapmamdı. Neyse ki bu durumdan kurtulmam çok zamanımı almadı, ensemde hissettiğim bir el ve tenha bir bina. "Sen ne yapıyorsun aptal" diye bağıran bir Suga.

"Ah seni görmek mükemmel" derken pis pis sırıtıyor olmama engel olamıyordum. Suga'yla ben asla birbirimizden hoşlanmaz, hatta gördüğümüz yerde öldürecek gibi davranırdık. Bu sefer beni kurtarmış olması, şaşırttı. Bu tuhaftır ki en çok zarar görmemi isteyen şeytan, şuanda zarar görmemem için beni kurtardı.

"Senin sikik tavırların yüzünden, sürekli olarak diğer alemde sorun yaşıyoruz. Kendine ne zaman gelmeyi planlıyorsun?"

"Beni ne zamandan beri düşünüyorsun bay Lucifer?"

"Seni düşündüğümü kim söyledi bay orospu çocuğu. Ben kendimi düşünüyorum, hareketlerine dikkat et bize sorun yaşatma!" Demiş ve arkasını dönüp gitmeye hazırlanmıştı.

"Sürekli olarak orospu çocuğu diyorsun bana, annemde gözün olduğunu düşünüyorum." derken piç gülümsememe engel olamıyordum artık. Bana yalnızca kaşını kaldırıp, gözlerini karartmıştı. Saçma çok saçma. Şuanda onu istesem köpek gibi havlatacak güce sahip olduğumu bilmesine rağmen, bana ne hakla böyle davranırdı. Neyse ki bugün şanslı gününde, Tanrı muhtemelen ondan yanaydı, çünkü onunla uğraşacak kadar boş bir varlık değildim. En azından bugün için.

Başımı çevirdiğim zaman, kocaman gözleriyle bana bakan bir çocukla karşılaştım. Yakışıklı. Üstünde siyah deri bir ceket, altında kot pantolon ve uzun bir gömlek. Beni görüyor olmasına imkan olmadığı için, rahatlıkla karşısından geçip gittim. Tuhaf olan şu ki, arkamı dönüp tekrar ona bakmaktan kendimi alamadım ve sanki beni görüyormuşcasına, beni izlediğini hissettim. Dünya üzerinde benim bildiğim haricinde özel güçleri olan kimse yoktu ve adım kadar emindim ki ben bu çocuğu daha önce tanrılar aleminde görmedim.

Başımı anlamsız bir şekilde eğip, gözlerimi kısarak ona kitlendim. Gözlerini bir dakika olsun benden ayırmıyor, hızlı nefes alarak bana bakıyordu. Şuanda yer yüzünde bir insan bedenindeydim, fakat henüz kendimi kimseye göstermiyordum. O zavallı insanoğlu yalnızca ben istersem beni görebilirlerdi, bu aptalın beni görmesine imkan yoktu yani. Üzerinde çok düşünmeden, tek kaşımı havaya kaldırıp, başımı sallayıp uzaklaştım.

World Of Gods | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin