Yaşadığım yüzyıl boyunca belki binlerce kez ölmeyi denedim, bunun için tanrıya yalvardım ama her seferinde, her denememde başarısız oldum. Tam tersi daha güçlendim, daha kötüleştim ve çok daha fazla acı çektim.
Bundan belki aylar önce bana "V ileride ölmek istemeyeceksin, hatta bunun için tanrıya yalvaracaksın." Deselerdi, buna zerre inanmazdım. İnanmadığım gibi söyleyen kişinin de canını alırdım ama bugün, tamda şimdi, ben ölmemek için tanrıya yalvarıyordum. "Lütfen yaşamama izin ver, yüzyıllardır olduğu gibi şimdide buna izin. Beni Jeongguk'tan ayırma."
Evet ilk defa yaşamak istiyordum, onu yalnız bırakmamak için, onu bütün bu kötülüklerin arasında bir başına bırakmamak için. O bensiz yapamazdı, o bana çok fazla alışmış ve onu bir gün asla bırakmayacağıma kendini inandırmıştı, onun inancını asla ama asla boşa çıkaramazdım ve bugün ölmeyecektim. Bana bugün ölüm yoktu.
Gözlerim kapalıydı, her ne kadar açmak istesem de bunu yapamıyordum. Yıldızların aydınlattığı bu gecede, gecenin karanlığında, her şey benim için çok daha karanlıktı. Gözümü açmaya çalıştıkça, göz kapaklarım yemin etmişcesine kımıldamıyor ve beynimin içinde olan sesler beni delirtmek istercesine bir an olsun susmuyor. Bütün vücudum her zaman olduğu gibi benim dışımda hareket ediyor ve ben buna ne kadar engel olmak istesem bile beynim bana "Bu senin kaderin, bunları yaşamadan ölmeyeceksin." Diyor. Ne demek istiyor? Bunu bana diyen beynim mi? Kaderim ne? Neyi yaşamadan ölmeyeceğim?
Gözlerimi bir anda hiç bilmediğim bir yerde açıp, karşımda bembeyaz takım elbisesiyle duran Jeongguk'u gördüm. Beynim bana oyun mu oynuyordu yoksa ben iyileştim mi? Biraz önce dayak yemiştim ama şimdi nasıl burada olabilirdim? Üstelik hava aydınlıktı ve yazdı. Güneş ışıkları gözlerime vurup, görüşümü kapatıyor fakat güneşten çok daha parlayan o varlık karşımda bana doğru gülümseyerek adım atıyor. Sağa sola bakıyorum, nerede olduğumu anlamaya çalışıyorum ama anlayamıyorum. Algılarım kapanmış, bütün vücudum titriyor ve en önemlisi göğsüm ağrıyor. Sahi göğsüm neden ağrıyor benim? Göğsümden darbe almadım ben, neden ağrıyor?
Biraz ileri gidiyorum Jimin ve Suga el ele, gülümseyerek bana bakıyorlar. Onların bu kadar yakın olmalarına ne zaman izin verdim ben? Gözlerimi kısarak onlara bakıyorum, Suga çok iyi. Bütün yaraları iyileşmiş, oldukça kendinde ve sanki hiç dayak yememişiz gibi , hiç bir yara izi yok. Jimin bana gülümsüyor ve Suga'ya daha fazla yaklaşıyor. Nispet mi yapmaya çalışıyor bana?
Arkadan seslenen birilerini duyuyorum, beni çağırıyorlar başımı çevirip bakıyorum, Jin ve Namjoon yan yana bana gülümsüyor. Neredeyim? Buraya nasıl geldim? Herkes neden mutlu bu kadar? Bana ne oluyor?
Düşünmeye başlıyorum ama anlayamıyorum. Jeongguk yanıma geliyor gülümseyerek elimden tutuyor ama hiç bir tepki veremiyorum. Benim şuanda heyecandan delirmem gerekirken ben yalnızca elime Jeongguk'a bakıyorum. Çok kısa bir an Jeongguk'a dönüp "Neresi burası?" Diye soruyorum ama cevap vermek yerine gülümsüyor. Sahiden ben neredeyim?
Kulaklarımda aşina olduğum ses, bu sefer farklı bir tona sahipti. Ağlamaktan sesi çatlamış ve muhtemelen uzun süredir uykusuzdu. Onu tanıyorum, ses tonunun bana ne anlatmak istediğini en iyi ben bilirim. O belki de benim kaybettiğim diğer yarımdı, bunu anlıyorum. Sırf bunu anlamak için aşık olmaya gerek yok veya uzun süre zaman geçirmeye. Bir insanın gözlerine kısa süre baktığınız zaman bile onun sizde ki yerini çok rahat anlayabilirsiniz. Ruh eşiniz veya acınız olduğunu anlamak için, uzun süreler geçirmeye gerek yok.
Benim başımda durup, çatlamış sesine rağmen hala dinlenmeden, bıkmadan, usanmadan beni bekleyen kişi, ruh eşim Jeon Jeongguk'tan başkası değildi. Çoğu zaman benim gibi sorunlu bir varlıkta ne bulabilir diye düşünsem bile, bir bakışı, içten bir gülüşü bana varlığımı unutturuyordu. Yer yüzüne neden geldiğimi, nasıl geldiğimi, ve amacımın ne olduğunu, diyorum ya varoluş sebebimi unutturuyordu bu insanoğlu bana.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
World Of Gods | Taekook
FanfictionVe sen Jeon Jungkook, bu fani dünyada bütün kötülükler arasında parlayan mavi ışığımsın. ⚪Taekook ⚪ TAMAMLANDI 11.05.2020 ! Yetişkin içerik !