Chapter 8

1.4K 144 121
                                    

"B-ben varoluş sebebimden, her şeyden nefret ediyorum Jeongguk. Benim canım çok yanıyor" başım Jeongguk'un dizlerindeyken, acıdan yalnızca sesim kısılana dek bağırarak ağlıyordum. Gökyüzünde bağırmamdan dolayı şimşekler çakarken, şimşeğin çıkarmış olduğu beyaz ışıklar, bütün odanın karanlığını silip atıyordu. Jeongguk eliyle saçlarımı okşarken, derin nefes alıyor ve ağlamamak için, güçlü durmak için direniyordu. 

İKİ GÜN ÖNCE

Belki de bugün uyandığım bütün sabahlardan çok daha huzurlu bir sabahtı. İnsanlarla temas etmekten nefret eden ben, bugün kolumda bir faniyle uyanmıştım. Yalnızca kolumda değil, bütün bedeni, bedenimi sarmıştı. Bir ayağı karnımda, başı göğsümde, bedeni tamamen bana yapışıktı. 

Güneş ışıkları çatıda ki camdan, gözlerimi yakarcasına odaya dolarken, gözlerimi hafifçe aralamış ve etrafa bakmaya başlamıştım. Bedenimde hissettiğim ağırlıkla başımı hafifçe önüme çevirmiş ve gözlerimi tam göğsümde uyuyan Jeongguk'a odaklamıştım. Ani bir refleksle, yerimden fırlamış ve Jeongguk'u itmiştim. Tabi ki ayarsız olan gücüm, Jeongguk'u yataktan komple fırlatıp, yere atmaya yetmişti. Acıdan sızlanarak "Ah! Acıdı." dedi. Koltuğun diğer tarafından, pişmanlıktan dolayı dudaklarımı ısırarak ona bakıyordum.

"İyi misin?" 

"Nasıl iyi olabilirim?" bir eliyle omzunu acıyla tutmuş "Çıktı galiba?" demişti. Koltuktan aniden fırlayarak yanına geçmiş ve omzuna bakmıştım. 

"Özür dilerim." Omzu gerçekten de çıkmıştı. Acıyla kıvranıyordu yalnızca. "Gel bakalım." demiş ve elinden tutarak koltuğa geri oturtmuştum. Şuanda çok acı çektiğini anlayabiliyordum en azından dolan gözleri bana bunu göstermeye çalışıyordu. 

"İyileşir mi doktor? Ölecek miyim yoksa?" 

"Şakanın sırası mı? Dur bakalım umarım işe yarar." elimi omzunun çıktığı bölgeye sabitleyerek, gözlerimi yummuştum. Tekrardan gözümü açtığım zaman, gücümün yine ona etki etmediğini gördüm. 

"Jin'den yardım isteyelim." diyerek, yanından kalkmış ve Jin'in odasına gitmiştim. Jin'e durumu anlatıp tekrar Jeongguk'un yanına salona geldiğimiz zaman, koltukta omzunu tutarak bize bakıyordu. 

"V yine bir işe yaramadı. Bana yardım eder misin? Omzum çıktı." Jin Jeongguk'un söylediklerine gülmüş ve yanına oturmuştu. 

"Ne demek işe yaramadım? Sana gücümün etki etmediğini biliyorsun. Daha dikkatli olman lazım!" Ben sitem ederken Jin çoktan Jeongguk'un iyileşmesini sağlamış ve gülerek yanıma gelmiş, omzuma vurmuştu. "Sorun yok, o iyi." demiş ve odadan çıkmıştı. Tekrardan Jeongguk'un yanına oturarak 

"İnsanlarla hatta herhangi bir varlıkla temastan nefret ederim. Ani bir refleksti benimki, özür dilerim." 

"Sorun yok. Özür dilediğin anda geçmişti zaten. Buna alışabilirim galiba." demiş ve gülümseye başlamıştı. Onun o kısacık gülüşü bile, içimi huzurla doldurmaya yetiyordu. Gözlerinin içine gülümseyerek bakarken Jimin çoktan odaya girmiş, bizi öyle gördükten sonra odadan hiç bir şey demeden çıkmıştı. Bir süre gözlerimizi birbirinden ayırmadan, baktıktan sonra elimle kalkmasını işaret ederek "Hadi kahvaltı yapalım" demiştim. Mutfağa gittiğimiz zaman Jimin mutfakta oturuyor, telefonuyla oynuyordu. 

"Kahvaltı yapalım, sonra çıkmam lazım." dedim, bir yandan dolaptan bir şeyler çıkarıp masanın üzerine bırakırken. Jimin hiç bir tepki vermediği zaman Jeongguk ses tonu biraz yüksek ve merak edercesine "Nereye?" demişti. Jimin önce Jeongguk'a gülümsemiş daha sonra bana gülümseyerek "Unutma ki o bir ölüm meleği." demişti. Jimin'in verdiği cevap Jeongguk'u mutlu etmiş gibi gözükmüyordu, en azından bunu omzunu silkmesinden anlıyordum. Bu tavırları hoşuma gitmedi desem, tamamen saçmalamış olurdum. Şuanda o kadar tatlıydı ki içimden yanaklarını sıkmak hatta ısırmak geliyordu. Bunları yapamadığım için ona gülümsemekle yetiniyordum. 

World Of Gods | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin