Chapter 24

536 63 16
                                    

Günümüz 

Jeongguk olmadan, tonlarca küfür ettiğim bir sabaha açtım yine gözümü. Uyumuyordum zaten. Günde belki oda bir saat uyumak istersem uyuyordum. İnsanlar gibi uyku, yemek gibi alışkanlıklarım yoktu fakat uzun süredir dünya da yaşadığım için istemesem bile edinmeye başlamıştım lanet alışkanlıkları. Özellikle Jeon ile birlikte yattığım için sürekli uyumak istiyordum mesela. Onunla birlikte yemek yediğim için, sürekli yemek yemek istiyordum. Onunla duşa girmek, kollarında dinlenmek, kalbinde kalbimi hissetmek. Jeongguk her şeyiyle özeldi. Güzelliğiyle melekleri kıskandıracak kadar güzeldi. Hep söylemişimdir bunu, "Eğer Jeongguk doğa üstü bir varlık olsaydı kesin güzellik tanrısı olurdu." Aksi düşünülemezdi mesela. 

Sürekli onunla yaşadığım anıları gözümün önüne getiriyordum. Canım yanıyordu. Çok yanıyordu hemde. Bunu defalarca dile getiriyordum ama kahretsin ki üç aydır ondan ayrıydım. Onsuz uyuyordum ki uyumak sayılırsa, o olmadan yemek yiyordum, beni gördüğü zaman zayıfladığım için üzülmesin diye. Onsuz duşa giriyordum, yanına gittiğim de ciğerlerini doldurana kadar sevdiği kokumu içine çeksin diye. Jeongguk, her şeyiyle güzeldi ve gücü olmamasına rağmen beni yenecek tek varlıktı. 

Her gün o farkında olmadan onu izliyordum biliyor musunuz? O bunu bilmiyordu. Kimse bilmiyordu. Ben her sabah, her akşam o evimizin kapısından gizli gizli onu izliyordum. Gördükçe kendime küfür ediyordum. Kendime olan nefretim kat ve kat artıyordu. Ona bunları yaşattığım için kendime zarar vermek istiyordum ama yapamıyordum, üzülmesin diye yapamıyordum. Karşısına çıkmak için binlerce nedenim varken, durmak için yalnızca bir tane nedenim vardı. Ona zarar gelmemesi. O kadar çok özlemiştim ki onu artık katlanamıyordum işte. Dayanamıyordum. Özlemi çok ağır geliyordu. O evden giderken son bakışı aklıma geldikçe çıldıracak gibi oluyordum. Bütün sinirlerim aynı anda harekete geçiyor, sağa sola öfkeyle saldırıyordum. Acımı dindirmek adına yapmam dediğim şeyleri bile yapmıştım ama aklımdan bir saniye bile olsun onun bakışlarını atamamıştım aklımdan. Şu anda ona sarılmak için her şeyimi feda edebilirdim. Ona tekrar sarılmak, kokusunu içime çekmek, o her zaman kendimi kaybettiğim yandığım dudaklarını öpmek adına her şeyi yapabilirdim. Yapamıyordum. Yapmak istedikçe durduruluyordum. Jin tarafından. Sahiden size o gün neler oldu, ben neredeyim anlatmadım dimi? Aklım o kadar Jeongguk'a ait ki, aklıma bile gelmedi anlatmak. 

...

Jeongguk'u zor bile olsa banyoya girip, kendini oraya kilitlemesine ikna etmiştim. Oradan çıkmaması gerekiyordu ki zarar görmesin. Sözde kardeşim olan doğa tanrısı Kihyun, beni almak için görevlendirilmişti. O daima tanrısına sadıktı. Eğer beni almak için geldiyse, buradan beni almadan gitmezdi biliyordum. Beni korkutan da buydu. Gücümle veya aklımla kaçabileceğim bir varlık değildi, her bakıma benden üstündü ve beni hiç sevmezdi. O tanrılar dünyasında kalıp, dünyaya inemediği için ve ben dünya da yaşadığım için nefret ederdi benden. Kıskanıyordu galiba beni ama sikimde değildi işte. Ne o, ne de o sadık kaldığı tanrısı. Sikimde değillerdi.

Gözlerime uzun uzun baktıktan sonra, sinsi bir gülüş takınıp, "Gidelim." Demiş ve arkasını dönmüştü. Peşinden gideceğime emindi ama o işler öyle değildi işte. Gitmeyecektim. Kendimden emin bir şekilde, "O tanrına söyle, gelmiyorum!" Dedikten sonra hızlıca bana dönmüş, gözlerime öfkeli bir şekilde bakmaya başlamıştı. Her ne kadar korksam bile bunu belli etmedim, etmemek adına ellerimi sıktım, gözlerimi kaçırdım ama korktuğumu belli etmedim. Unuttuğum ayrıntı vardı ki, o bunu anlayacak kadar zekiydi. "Uzatma V!" İrisleri yavaş yavaş kararmaya başlamıştı. Sinirleniyordu belliydi. Umurumda değildi ama sinirleniyordu. "Taehyung!" Dedim, net bir dille. "Benim adım Kim Taehyung!" Kahkaha attı. Söylediğime neden güldüğünü anlamasam bile, sesli kahkahaları bütün odayı dolduruyordu. Sinir bozucu piç. 

World Of Gods | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin