Hiç birşeyin, hiç kimsenin bana ihtiyacı olmasını, hatta ve hatta bana muhtaç olmasını, asla istemiyorum. Normal zamanda egomu tatmin eden bu gibi durumlar, son zamanlar da sabrımı zorluyor, beni sınıyor gibi hissediyorum.
Kendimi uzun bir sessizlik ve kimsesizlikle baş başa bırakmak, gerek dünyadan, gerekse diğer alemden uzak olmak istiyordum. Aslında ben kendimi daha çok bu dönemlerde, depresyona girmiş insanoğlu gibi hissediyordum. Yalnızca içmek, dağıtmak ve olduğumun çok fazla dışına çıkmak.
Var olduğumdan belki yüzyıllardır süre gelen düzende, hiç bir zaman kendim olamamış, hep bir arafta sıkışıp kalmıştım. Bulunduğum araftan belki de çıkmazdan her ne kadar kurtulmak istesem bile, çabaladıkça dibe batmış, her bir çabamda daha derinlere inmiştim. Bu benim istediğim, yaşamayı hayal ettiğim hayat değildi.
.....
Jimin'in sesini duyduğum anda, bir anda yanında belirmiştim. Şuanda tehlikedeydi ve benden yardım istemişti. Vardığım noktada tehlikede olmasını gerektirecek bir durum yok, üstelik Jimin de ortalıkta yoktu. Sağa sola bakıp Jimin'i ararken, koltuğun arkasından gelen tıkırtılarla başımı seslerin olduğu yöne çevirdim.
"Sen burada ne yapıyorsun?" Jimin koltuğun arkasına yavru kedi misali sinmiş, korkudan gözlerini kocaman açmıştı. Beni görmesiyle derin bir nefes alıp "oh sonunda" demişti.
Etrafa bakıp, onun oraya saklanmasını gerektirecek sebepleri arıyordum ama öyle bir sebep tabi ki de yoktu.
"Neden oradasın? Bana açıklama yapmaya ne dersin?"
"Ev sahibi." Koltuğun arkasından tamamen çıkmış, bir yandan üstünü silkelerken bir yandan bana olanları anlatmaya çalışıyordu. "Beni evden çıkmam için tehdit ediyor ve bende evde olduğumu görmemesi için buraya saklandım. Aslında hepsi bu."
"Peki ben bu konunun tam olarak neresindeyim?" Gözlerimi kapatmış ve derin bir nefes almıştım.
"Beni kurtaran kısım tam olarak seni alakadar ediyor. Ah Taehyung hayatımı kurtarmış olabilirsin şuanda." Sözünü bitirir bitirmez bana sarılmaya yeltenmiş ve kollarını açarak üzerime doğru koşmaya başlamıştı.
"Hey! Hey! Hey! Kendine gel! İnsanlarla temastan nefret ederim." Ellerimi onu durdurmak amaçlı kaldırmış ve geri adım atmaya başlamıştım.
Evet insanlarla hatta tüm canlılarla, temas etmekten nefret eden biriydim. Bunu en iyi bilen kişi Jimin olmasına rağmen her seferinde benimle temas edip, bana sırnaşırdı.
Bulunduğu yerde duraksayıp, bana kendini acındıran gözlerle bakıyordu.
"Ne istiyorsun benden?"
"Benim ev bulmamda bana yardımcı olur musun?"
Yardımcı olabilecek olmama rağmen, uzun ve yorucu işlerden nefret ederdim. Sırf bu yüzden onunla beraber ev aramaktansa, benim evime gelmesini tercih etmiştim. Eşyalarını bile toplamasına müsaade etmeden, bileğinden çekip onu kendi evime götürmüştüm.
Daha önce Jeongguk'la geldiğim evim.
İnsanlar tarafından görünmeyen, girişi yalnızca düz bir duvar olan, dışarıdan tamamen kapalı fakat içeriden tam bir aile yuvası gibi gözüken evim.
"Voah! Burası senin evin mi?" Jimin etrafta şaşkınlıkla gezerken, bir yandan eşyalarımı milimi milimine inceliyor ve her bir eşyada gözleri biraz daha büyüyordu.
"Anlaşalım. Yalnızca bir gece kalıyorsun çü-" dediğim anda sözümü keserek
"Misafirlerden nefret edersin." Dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
World Of Gods | Taekook
FanfictionVe sen Jeon Jungkook, bu fani dünyada bütün kötülükler arasında parlayan mavi ışığımsın. ⚪Taekook ⚪ TAMAMLANDI 11.05.2020 ! Yetişkin içerik !