Chapter 13

957 87 49
                                    


Jin gittikten sonra önce Suga ile birbirimize bakmış, daha sonra sesten dolayı yanımıza gelen Jimin ve Jeongguk'a bakmıştık. Jin güçlerimizi alıp gitmişti ve daha kötüsü şuanda peşimizde ölüm melekleri vardı, üstelik böyle bir zamanda güçlerimizi almıştı. Kendince sebepleri haklı bile olsa, güçlerimize en ihtiyacımız olan bu zamanda yaptığı tamamen aptallıktı ve bunu ona ödetecektim. 

Suga ile birbirimizden destek alıp yerden kalkmaya çalışmış ve tekrar yere düşmüştük. Güçlerimiz alındığından olsa gerek, ikimizde kendimizi aşırı zayıf ve halsiz hissediyorduk. Jeongguk ve Jimin ellerini ayağa kalkmamız için destek amacıyla bize uzatmış ve ikimizde aynı anda gözlerimizi devirerek ayağa kalkmıştık. 

Koltuğa oturup, bacak bacak üstüne attığım zaman Suga'ya dönmüş "Bu neydi şimdi?" Demiştim. Beynim olanları anlamamakta ısrarcı davranıyordu, algılarım tamamen kapanmıştı ve sürekli olarak belki almamıştır umuduyla güç denemesi yapıyordum. Koltuğun kenarında olan bardağı kendime doğru çekmeye çalışıyor ve bardağı yerinden bir milim bile hareket ettiremiyordum. Defalarca denemiş ve her seferinde başarısız olmuştum. Başarısız oldukça kendime sinirleniyor ve ayağa kalkıp önüme ne geliyorsa kırıp döküyordum. Sinirden yalnızca bağırıyor ve küfür ediyordum ki bu bile sinirlerimi yatıştırmıyordu. 

Suga bana göre daha sakindi. Anlamsızca beni izliyor ve Jimin beni sakinleştirmek için ayağa kalkmaya çalıştıkça, bileğinden tutup onu geri oturtuyordu. Her ne kadar bir bildiği var diye düşünsem bile yoktu, onunda bir bildiği yoktu yalnızca şaşkınlıktan böyle tepkisizdi. 

Etrafta olan bir çok şeyi kırmış ve hala sinirimi atamamıştım ki Jeongguk'un kolumu tutup beni silkelemesiyle biraz bile olsun kendime gelir gibi olmuştum. "Sakin olur musun? Bunun şuanda kimseye yararı yok, otur ve mantıklı bir karar alalım, düşünelim V, lütfen!" 

Gözlerime değen içten bakışları bir anda sakinleşmemi sağlamıştı. Öylesine huzur verici bakıyordu ki bana, şuanda olan her şeyi unutup sakince yerime oturmuştum. Jeongguk'ta benimle birlikte oturup, elimi tutmuş ve hafif bir tebessüm etmişti. "Neden böyle bir şey yaptı?" Suga ve bana, sorusuna cevap arar ifadeyle bakıyordu. 

"Venezia'da olanlardan dolayı." Suga sonunda sessizliğini bozmuştu. "Saçma ama, sonuçta gücümüzü kullanmadık ve bunun ne gibi suçu olabilir? Ayrıca o kim ki benim güçlerimi alabilir?" 

"Unutma ki o bir tanrı ve istediğini yapabilir." Suga'ya gözlerimi devirerek bakıyordum. Jin'in tanrı olduğunu unutmuş ve hala egosundan dolayı saçma konuşuyordu. Jeongguk'un yanından kalkarak Suga'ya bakmış ve gözümle kalkmasını işaret etmiştim. "Jin gücümüzü aldığına göre onun evinde kalmamız saçmalık olur, yüzsüz olmaya gerek yok. Başka yere taşınmamız lazım." 

"Saçmalama! Buraya hiç bir ölüm meleği giremiyor ve unutma ki ikisinin de hayatı tehlikede. Ayrıca ha siktir! Gücümüz bile yok." 

"Farkındayım, siktir et. Ben bir yolunu bulurum, benim dağ evime gidelim. Orası sakin, orada düşünürüz bir şeyler." 

Suga ilk etapta dediklerimi onaylamamış bile olsa, biraz düşündükten sonra burada kalmanın yanlış olduğunu idrak etmişti. Eşyalarımızı toparlayıp, benim dağ evime gitmeye karar vermiştik. Orada Suga'nın da dediği gibi tehlikede olacaklardı ama bir şekilde bir yolunu bulmam lazımdı. Namjoon'dan yardım istemem lazımdı ama ona sesimi nasıl duyurabilirdim bunu bilmiyordum bile. Beni bulmasını beklemekten başka çarem yoktu, en azından Jimin ve Jeongguk'u koruması gerekiyordu. Bir şekilde güçlerimizi almanın yolunu bulacaktım ama öncesinde bu evden gitmemiz lazımdı. 

...

Dağ evine gelip, eşyaları salona attığımız gibi Suga ile birlikte kapıda konuşmak için dışarı çıkmıştık. Jimin yiyecek bir şeyler hazırlarken, Jeon'da havanın soğukluğundan dolayı şömineyi yakmaya çalışıyordu. Jin'in evine taşınmadan önce burada Jimin ve Jeongguk ile birlikte kalıyordum, bu yüzden dolabın tamamı yiyecekle doluydu. En azından bunlar bir kaç hafta bizi idare edebilirdi. 

World Of Gods | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin