Kendime dair hatırladığım tek şey adımdı. Onun bile doğruluğundan emin değildim. Herkes Kim Taehyung diyordu fakat adım gerçekten de Kim Taehyung mu? Bir önceki yaşantım da neydim ben? Kimdim? Benim bir ailem var mıydı? Kendimde hatırladığım tek şey kocaman bir boşluktu, bu dünyaya gönderilirken adeta içimde olan he rşeyi söküp almışlardı. Hayatım yapboz parçası gibiydi ve ben sürekli bir parçasını birleştirmek için çabalarken, kendimi çok daha fazla dibe batmış hissediyordum. Tamamlanmak için bir parçam eksik ama bu parçamın ne olduğu hakkında tek bir bilgim bile yok.
Bedenim bile bana mı ait, diye düşündüğüm çok zaman oldu. Dışarıdan bakıldığım zaman oldukça yakışıklı bile görünsem, bu bedende içime sinmeyen, her aynaya baktığımda nefret etmemi sağlayan bir şeyler vardı. Bakışlarımda daima sahip olduğum karanlık ifadenin bile ne anlama geldiğini bilmiyordum. Vücudumda ilk zamanlar kontrol edemediğim fakat şuanda kontrol etmek dahi istemediğim bir güce sahiptim. Yeryüzünde ve gökyüzünde olan bütün şeytanlar bedenimde toplanmış, ben onları atmaya çalıştıkça her biri benim vücudumda, benim dışımda gelişiyor gibiydi. Beynimde kontrol edemediğim ve sürekli bana baskı yapan, beni istediği kalıbın içine sokan fakat oradan asla çıkmama müsaade etmeyen, varlıklar.
.....
Yüzüne yaklaştıkça burnuma daha yakından dolan kokusu, beynimin en ince damarlarına kadar işliyor ve onu arzulamama engel olamıyordum. Derin nefes almasından dolayı, yukarı aşağı hareket eden göğüsleri, dizlerimde karıncalanmaya sebep olurken, mideme kramplar giriyor gibiydi. Gözlerine baktığım zaman, korktuğum o uçuruma beni davetkar bir şekilde çağırıyor ve ben sanki kendi rızam varmış gibi, o çukura düşmek için can atıyordum. Bu ben değildim, bundan emindim. Dedim ya ben gay değilim. Gözlerinin derinliklerin de beni yakmaya hazır olan ateş, beni içine çekiyor ve beraber yanalım diye bağırıyordu. O dudaklarını, dudaklarımın arasına almamak için her ne kadar zorlansam bile, geri bir adım atmış, bu sefer yalnızca dudaklarımı boynuna yaklaştırmıştım. Bedenim ondan uzak fakat yüzümün her bir milimi, yüzüne ve boynuna oldukça yakındı.
"Her kimsin, nesin bilmiyorum ama bir daha karşıma çıkmaya cesaret etme!"
Ondan uzaklaşıp, sırtımı döndüğüm zaman zor bile olsa yalnızca bunları demiştim ona. Karşıma çıkmasını istemiyor olmam, yalnızca kendimden dolayıydı. Onu tekrardan görürsem, kendimden nefret bile edebilirdim. Kendi benliğimin dışına çıkıp, asla umrumda olmayan bütün kuralları, bütün günahları onunla işleyebilirdim.
Kafamda çok fazla soru vardı ona dair. Bunların arasında en önemlisi, beni nasıl gördüğü ve benim neden onu gördüğüm zaman gözlerimin dolduğu? Onun gözlerinin içine odaklandığım anda, kalbimde hissettiğim bu sızı farklı bir şeydi. Senelerdir onu bekliyor ve özlüyor gibiydim. Daha önce hiç görmediğim bu insanoğlu, benim belki de yüzyıllar sonra, canımı yakmıştı. Belki de daha çok, en çok o yakacaktı ve ben buna izin vermezdim.
Biraz önce Jimin'le beraber gittiğimiz bara tekrar dönmüş ve kendimle alakalı sorulara cevap aramaya başlamıştım. Bu soru "acaba ben gay miyim?" ve bunun için bir kadınla yatmam lazımdı. İlk önce en alt kata inip, biraz kafamı dağıtmam gerekiyordu.
"V, seni burada görmek ne kadar güzel" yanıma gelen sarışın kadın, aradığım yanıtlara hızlı ulaşmamı sağlayacak gibiydi. Daha önceler de bu kadınla belki defalarca yatmıştım ve hiç birinde zevk almamıştım. Aslında ben duygu hissetmezdim, bunun için bir çok yolu dener fakat hepsinden olumsuz cevap alırdım. Birine karşı sevgi beslemez, acımaz ve asla üzülmezdim. Dünyada bildiğim ve yaşadığım tek duygu, kin tutmak ve acı vermekti. Bunu tabi ki de en güzel şekilde ben yapardım. Kime nasıl acı vermek istiyorum buna emin olmam yeterdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
World Of Gods | Taekook
FanfictionVe sen Jeon Jungkook, bu fani dünyada bütün kötülükler arasında parlayan mavi ışığımsın. ⚪Taekook ⚪ TAMAMLANDI 11.05.2020 ! Yetişkin içerik !