Karşımda belki de asla gelmesini tahmin etmediğim, gelmesinden daima ürktüğüm varlık, adımlarını bana doğru atmaya başlamıştı. Etrafında dönmekte olan kara bulutlardan kim olduğunu seçemiyor bile olsam, vermiş olduğu aura beni en derinlerime kadar etkiliyordu. Hiç bir zaman korkmayan ben, şuanda korkudan dizlerimin titrediğini hissediyordum. Üstelik bu korku benimle alakalı değildi, çünkü ben zaten ölümsüzdüm. Bu korku tamamen Jimin ve Jeon'dan kaynaklıydı. Yanımda korumam gereken ve belki de en çok değer verdiğim iki fani vardı ve onlardan birinin tek saç teline dahi zarar gelse, karşımda ki kim olursa olsun bir an düşünmeden ruhunu alırdım.
Karşımda bana doğru yürümekte olan varlığın belirsizliği sürdükçe, dizlerim çok daha fazla titremeye başlıyor, kalp atışlarım bir fani gibi hızlanıyordu. Belki bir dakikadan az bir sürede kafamda, karşımdakinin kim olduğuna dair teoriler üretmiş ve en son emin olmuştum. Tabi ki buna emin olmamı, kendisini bana göstererek Suga sağlamıştı.
"Vav! Havalı bir girişti ha?" tam karşımda pişkin pişkin gülerken, yanından bir an olsun ayırmadığı yardakçısı Hoseok'la beraber, bana imalı bakıyordu. Onun gelmesini tabi ki bekliyordum fakat bu kadar kısa sürede beklemiyordum.
"Lucifer?" başımı önüme eğmiş ve elimle selamlarken, tam yanında olan Hoseok'a bakarak "Bay yardakçı" dedim. İstediği anda, istediği yerde belirmesine rağmen böyle bir giriş seçmeyi tamamen beni ürkütmek için yaptığına emindim. Daha önceler de yanıma hiç bir zaman böyle gelmediğinden dolayı, kafamda kurduğum belki binlerce varlıktan, hiç biri çıkmamıştı. Bu benim çok daha fazla huzursuz olmamı sağlamıştı, çünkü şuanda burada olmasının tek sebebi, Jeon Jeongguk'tu.
"Seni buraya hangi rüzgar attı diye sormama gerek olduğunu düşünmüyorum!" Çünkü neden geldiğinden emindim.
"Ah ah V!" bir yandan eliyle alkış tutarken adımlarını, yanımda olan Jimin'e doğru atmaya başlamıştı. "İki tane faniyle aynı evde kalıyorsun demek?"
Koruma içgüdüsüyle, Jimin'i kolundan arkama çekmiş, Suga'ya bakışlarımı sabitlemiştim. "Bu seni alakadar etmez!"
"Tabi ki etmez. Beni alakadar eden kısımı sen çok iyi biliyorsun." Jeon Jeongguk'tan bahsediyordu. Buraya gelmesinde ki tek sebep oydu. Bir an duraksayıp, Jeon'un olmadığı fark edince aniden Jimin'e dönerek "Jeon nerede?" dedim. Jeon yoktu ve Jimin biraz önce bunu söylemek için gelmişti. Jimin başını bilmediğini anlatmak amacıyla salladığı esnada, elimi boynumda olan kolyeye uzatmış ve Jeongguk'un nerede olduğunu hissetmeye çalışmıştım. Çok kısa bir an, kolyeden sinyal alamadığım zaman, endişelerim artmış bile olsa, merdivenlerden saçını dağıtarak inen Jeon'la içim biraz bile olsa rahatlamıştı.
"Evindeyim diye tuvalete de mi gidemem?" Ne olayın ciddiyetinden, ne Suga'nın buraya neden geldiğinden habersizdi.
"Kolyen neden boynunda değil?"
"Cevap basit, tuvaletteydim ve güvenmiyorum sana her an gelirsin"
Doğru, eğer imkanım olsa her an yalnızca onun yanında olurdum.
Merdivenlerden inerken bir yandan bana, bir yandan tam karşımda duran Suga ve Hoseok'a bakıyordu. Onları daha öncelerde hiç görmediği için, arkadaşlarım sanmış ve tanışmak amacıyla elini Suga'ya uzatmıştı. Suga'yla tokalaştıkları esnada ani bir hareketle, üzerinden olan tişörtten kendime doğru çekmiş "Onlar arkadaşlarım değil. Yanımdan bir saniye bile ayrılma!" demiştim. Onun paniklememesini sağlamam gerekiyordu, tam da şuanda fakat o beni kendi kadar iyi tanımaya başlamıştı bile. Mimiklerimden bile durumun ciddiyetini anlayıp, sertçe yutkunup başını sallamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
World Of Gods | Taekook
FanfictionVe sen Jeon Jungkook, bu fani dünyada bütün kötülükler arasında parlayan mavi ışığımsın. ⚪Taekook ⚪ TAMAMLANDI 11.05.2020 ! Yetişkin içerik !