18

930 51 35
                                    

"Yine, yine ve yine... Ben geldim, Yıldız'ım..."

Tutunduğu balkon demirinden dolayı teninde hissettiği soğukluk, esen şiddetli rüzgarla birlikte bedeninin titremeye başladığını hissetmişti.

Fakat, aldırmadı. O balkona, bir kere çıkmıştı ve giyecek bir şey almak için geri giremezdi. Saygısızlık olarak görüyordu, Yıldızına hakaret etmiş gibi hissediyordu kendini.

Çoğu zaman anlamsız geliyordu duyguları, onlara göre hareket etmek de. Kimseye duyguları ile yaklaşmıyordu, yaklaşamıyordu. Öyle yetişmişti. Zekası ile konuşulmuştu hep, kimsenin de umurunda olmamıştı duyguları. Onun da.

Fakat, Yıldızı farklıydı. Onunla konuşması zaten başlı başına mantıksızken, o bunu umursamıyordu. Yıldızının yanında, onun huzurundayken, mantık aramıyordu davranışlarında. Bir anlam vermeye çalışmıyordu sözlerine.

Sadece davranıyordu. İstediği gibi, kalbinin emrettiği gibi, iç sesinin söylediği gibi davranıyordu.

Gökyüzündeki milyonlarca yıldızın ışığı, kan kırmızısı gözlerinde parlıyordu. Rüzgarın dağıttığı saçları, özenildiğini belli ediyordu. Ciğerlerine doldurduğu soğuk hava ile burnunun soğuktan dolayı kızardığını anlaması bir kaç saniye sürmüştü.

"Tam olarak 7 yaşındaydım." Fısıltı halinde çıkan sesi, titriyordu.

"Hayatımda kutladığım, ilk ve tek doğum günümdü." Sözleri boğazına dizilmişti birden. Akmamaları için zor tuttuğu gözyaşları, görüşünü yavaş yavaş bulanık hale getiriyordu.

"O günden 1 yıl öncesinde yaptığım başarıların ödülüydü bir nevi. Tüm sınıf arkadaşlarımı çağırmıştım. Büyük bir partiydi. Sayısız hediye almış, ilk defa istediğim gibi davranmıştım. Babam ilk defa o gün bana sarılmıştı... düşünebiliyor musun? Hayalim gerçek olmuştu resmen... fakat." Gözlerinden süzülen gözyaşları, yanaklarında düz bir çizgi halinde ilerleyip yenilerinin eklenmesi ile boynuna doğru gitmişti.

Burnunu çekip, gözlerini silmek üzere yüzünü yere eğdi. Kafasını yeniden kaldırdığında, gözlerinde beliren yıldızın ışığı ile, kalbinde ince, içten ve hüzünlü bir kız sesi duyuldu.

Üzülme Ryuuji...

"Babam bana annemle ilgili hiç bir şey anlatmamıştı. Ona sürekli annemi sormuştum. "O çok mükemmel birisiydi" derdi. "Beni sever miydi sence, Baba?" Diye sormuştum çocukken..." gözyaşları bir kez daha düştüğünde, nemli yanağında farklı bir yol izlemişti bu sefer.

"Sadece "severdi" demişti. O kadar soğuk, o kadar duygusuz söyledi ki... bu söze mi yoksa hissettiğimeme mi inanayım bilememiştim..." gözünde canlanan anılar, kalbini acıtıyordu. Yaşayamadığı çocukluğu, içinde kalan hevesleri ruhunu öldürüyordu yavaşça.

"Okula başladığımda, ilk gün öğretmen herkese ismini, anne ve babasını soruyordu... çok iyi hatırlıyorum o günü. 'Benim annem yok' diyemezdim... utanmıştım bundan. Ağlamak istemiştim o gün. Çünkü herkesin annesi vardı. Ben hariç." Sonra alayla güldü kendi kendine.

" 'annem yok' çıkmıştı dudaklarımdan. 'Yok derken... yani, burada değil. Yurt dışında Judo öğretmenliği yapıyor. Bu yüzden onunla pek görüşemiyorum.' Demiştim bir çırpıda. O gün söylediklerim, benim ilk yalanlarımdı. Ama asla son değillerdi."

"O gün, herkes annemi sormaya başlamıştı. Yalanları dizmiştim birbiri ardına..."

"Ertesi yıl, doğum günü partimde yine annemi sormuşlardı. Gelmedi diyemedim.. "o gelemez" diyemedim... sadece halamı gösterdim. "Annem orada" dedim. Bu söylediğim bir başka yalandı... halam bana ayak uydurmuştu. 'Anne' Demiştim ona, tüm gün. İlk defa birisine anne demiştim.. ertesi gün oyun oynamak için sokağa çıkmadan önce halama yine yalvaran gözler ile bakmıştım. 'Hala..' Demiştim titreyen sesimle. 'Sokaktayken anne diye seslendiğimde cama çık, olur mu..?' "

"İkiletmedi. "Tamam, oğlum." Dedi. O benim ilk annemdi..."

"Yaşım ilerledikçe, babamın 'annen çok uzak bir yere gitti ve bir daha gelemeyecek' cümlesinde ölümden bahsettiğini anlamıştım... bunu kabullenmedim. Annem yaşıyor demiştim hep. Annem yaşıyor ve benim onu bulmamı bekliyor..."

"Babam bana asla baba olmadı. Ona asla kalbimden gelerek baba diyemedim. Demeyeceğimde..."

"Ve yıldızım," sayısız gözyaşı intihar etmiş, dudakları da sesi gibi tir tir titremişti. Tutunduğu balkon demirinden destek alıyordu, bacaklarının onu taşıyamayacağını bildiği için.

"Haklıymışım. Annem ölmemiş. Ben tam umudumu kesip öldüğünü kabullendiğimde, kardeşimi buldum... annemi bekledim. Bilmediğim kokusunu içime çekebilmek için... asla duyamayacağım sesini duyabilmek için... gözlerine bakmak için bekledim. Ona 'Anne' demek istemiştim sadece. Ama diyemeden annem yeniden gitti yıldızım... yeniden gitti..."

Konuşamayacağını anladı. Demiri tutmayı bırakıp yere oturdu yavaşça. Kendine çektiği dizlerinin üzerine koyduğu kollarına akıttı gözyaşlarını. Yıldızının ışığı altında, güneş doğana kadar, yıldızlar kaybolup yeni bir gün başlayana kadar, Tokyo yeniden tempolu bir sabaha başlayana kadar dinmedi gözyaşları.

Her Şeyin Başladığı Yer / Victory Kickoff Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin