Reika Saionji:
.."ne zamandan beri bu oyunu oynuyorsun?" Yönelttiği soruya cevap vermeden önce elimdeki kahveye parmaklarımı iyice sarmış, ısınmaya çalışmıştım. Hava serindi. hafifçe esen meltem saçlarımı okşuyor, bulutsuz gökyüzü ve dolunay huzur veriyordu.
Oturduğumuz hamak hafifçe sallanıyor, sıkıca sarındığımız battaniye ısınmamız için yeterli geliyordu.
"Reika..." adımı onun dudaklarından duyunca kalp atışlarım hızlanmış, bakışlarımı kahvenin köpüğünden çekip ona çevirmiştim.
Elini yavaşça saçlarıma daldırıp parmaklarının arasından geçirmiş, saçlarımdan kurtulup belime yerleştirmişti. Bedenimi iyice kendine çekip kendine yasladığında, elimdeki kahvenin dökülmesinden korkmuştum.
Öteki eliyle saçlarımı geriye atıp boynumu görünür hale getirip dudaklarını bastırdığında, boynumdan başlayan sıcaklığın giderek arttığını ve tüm vücudumu ele geçirdiğini hissediyordum.
Diğer çiftler gibi sürekli olarak öpüşmeyi, öpmeyi veya öptürmeyi sevmezdi. Romantik akşam yemekleri yemez yada "aşkım balım" gibi sözler kullanmazdık. Birbirimize uzaktık, ama bir o kadar da yakın...
Boynuma bıraktığı öpücükler yavaş yavaş yukarıya çıkmış, yanağımda bitmişti. Alnını alnıma yaslayıp burunlarımızı sürtmüş, sıcak nefesini dudaklarıma üflemişti.
Bedenim uyuşuyor, kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu. Bir büyüsü vardı ve ben bu büyüyü vücudumun her bir santiminde hissediyordum. Hipnoz olmuş gibi ona bakıyorken, fısıldayarak konuşmuştu.
"Seni seviyorum" kalbimin durduğunu sanmış, nefes almayı bile unutmuştum. Gözlerimi kapatıp ona daha çok sokulduğumda, çenesini başıma koymuş ve fısıldamaya başlamıştı.
"Seni sevdiğimi biliyorsun, değil mi?" Saçlarım arasında gezinen eli ile iyice mayışmış, çenesi okşanan bir kedi gibi hissetmiştim.
Başımı evet dercesine salladığımda, hipnoz olmuş gibiydim.
Kollarımdan tutup beni kendinden uzaklaştırdığında, hayal kırıklığına uğramıştım. Ona daha çok sarılmak istiyordum. Kokusunu içime çekmek, kollarının arasında kaybolmak istiyordum ve o bunları bana hem veriyor, hem de elimden alıyordu. Ve bunu öyle mükemmel yapıyordu ki beynimi, kalbimi, uyuşturuyordu.
Gözlerimin içine baktığında, kızıl gözlerindeki alevin söndüğünü görmüştüm. O sert bakışları gitmiş, yerine endişe dolu gözler gelmişti. Dudakları aralanmış, hafifçe aşağı doğru kıvrılmıştı.
"O halde, anlat Reika. Bana her şeyi en baştan anlat." Derin bir nefes alıp verdim. Bilmeye hakkı vardı, değil mi..?
"Pekala, seni Her Şeyin Başladığı Yere götüreceğim."
"Ailemin beni ne kadar sıktığını biliyorsun. 'Her şeyin en iyisi olmalısın, çok çalışmalısın' falan filan... bu baskılar altında, yapayalnız büyüdüm. Hayatın amacı en iyi olmaktı benim için. En iyi olup ailemi mutlu etmeliydim.
Çalıştım, uğraştım, en iyi olmak için elimden geleni yaptım. En iyi okullardan en iyi notlarla mezun oldum. İstedikleri her şeyi yaptım. Piyano çalmayı öğrendim, şarkı söyledim, konserler verdim, modellik yaptım, çocukken başladım hatta."
"Fakat bunlardan sonra... bir boşluğa düştüm. Ne yapacağımı bilemedim. Hayatımın bir anlamı olmadığını düşünmüştüm, yapacak bişey kalmamıştı. Kendimce zirvedeydim ve daha yukarısı yoktu. Tırmanabileceğim bir tümsek, aşabileceğim bir engel yoktu."
"İşte o zamanlar ölmek istediğimi fark ettim. Neden yaşıyordum ki? Ailem benim üzerimden yeterince gururlanmış, yeterince insan beni(!) Dinlemişti. Sadece oksijen israfıydım."
"Fakat... ben o kadar acizdim ki... ölmeyi bile beceremedim. Ve sonra bu oyuna başladım..."
Sözlerimi bitirene kadar beni dinlemiş, göğsüne yatırıp saçlarımı okşamıştı. Arada bir akan göz yaşlarımı bana fırsat bırakmadan silmiş, dudaklarını tenimden esirgememişti.
"Peki, ben? Sensiz yaşayamayacağımı biliyorsun güzelim... beni terk etmek bu kadar kolay mıydı?" Kısık sesle, sanki birinin bizi duymasını istemiyormuş gibi, konuştuğunda burnumu çekip titreyen sesimle yanıtlamıştım sorusunu.
"Oyuna başladıktan 1 ay sonra seninle tanıştım. Pişman olmuştum zaten... bırakmak istesem de yapamadım... sen benim yaşama sebebim oldun Kota... bana yeni bir hayat verdin... ve ben seninle beraber yaşamayı o kadar çok istedim ki..." hıçkırığım ile sözüm kesilene kadar, salya sümük ağlamaya başladığımın farkında bile değildim.
"O kadar çok istedin ki..?" Nazikçe çenemden tutup başımı kaldırmış, yüzünü yüzüme yaklaştırmıştı.
"2 yılda ben... 6 kişinin-" yavaşça dudaklarını benimkilere bastırmış, sözümü kesmişti.
Vücuduma, kalbime, ruhuma... her bir hücreme ilaç gibi gelen öpücüğü ilk defa bu kadar uzundu. Saniyeler değil, dakikalarca kesmeden öpmüştü beni. Ellerini saçlarımdan çekmemiş, esen rüzgarın aramızdan geçmesine izin vermemişti.
Ve ben; o gece yıldızların bile aşkımıza şahit olduğunu, meleklerin şapka çıkardığını tüm benliğimle hissetmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Her Şeyin Başladığı Yer / Victory Kickoff
FanfictionHer şey, Kota'nın "Death Game" isimli bir oyunu oynaması ile başladı. Her şey, Ouzou'nun sokakta gördüğü bir kızı takip etmesi ile başladı. Her şey, Ryuuji'nin geceleri konuştuğu yıldızını kaybetmesi ile başladı. Aslında her şey, üç kardeşin aşık...