..."Désolé d'être en retard" (geciktiğim için üzgünüm) dedi genç kız, nefesini düzene sokmaya çalışıyorken.
Beyaz gömleğinde küçük yırtıklar vardı. Kan lekeleri eteğine de bulaşmış, saçları dağılmıştı.
Pek de hafif olmayan makyajının aktığı belli oluyor, okyanus mavisi gözleri parıl parıl parlıyordu.
"J'ai trouvé un chat blessé sur le chemin."
(Yolda yaralı bir kedi buldum)Çok derin ya da kadınsı olmasa da etkileyici konuşması, ince bir ses tonu vardı.
"Et il était tellement désespéré "
(Ve ona yardım etmek zorundaydım)Gözlerindeki korku ve endişenin ardında ki merhamet duygusunu, ancak derin bakanlar fark edebiliyordu.
"je devais l'aider."
(Üzgünüm)Mademoiselle Lambert, sadece sıcak bir gülümseme sundu.
"Lütfen yerine geç, Lenka. Teneffüs de müdire hanıma geç geldiğini söylersin."
Genç kızın yüzündeki endişe ifadesi yavaş yavaş yok olurken, dudakları hafifçe yanlara doğru kıvrılmaya başladı.
"Çok teşekkür ederim Mademoiselle!"
Ön sıralardaki yerine geçmek üzere, hızlı adımlar attı.
Gözleri, ona ve üzerindeki kan lekelerine bakmakta olan kızıl gözler ile buluştuğunda, kalbindeki çarpıntının hızlandığını hissetti.
Dudakları titremeye, gözleri buğulanmaya başlamıştı bile fakat belli etmemesi gerektiğini biliyordu.
Eteğini düzeltme gereği duymadan sıraya oturmuş, yanındaki çocuğa bakmamaya özen göstererek çantasından defter ve kitap çıkartmaya başlamıştı.
"Dediğim gibi, bu sene zaman sizin için önemli. O yüzden, sizi derslere bende boğmak istemediğimden, bu sene farklı bir uygulama yapacağız."
"Hafta da 6 saatimiz var. Bu 6 saatin, 3 saatinde hızlı bir şekilde konuları işleyeceğim. Geriye kalan 3 dersimizin, 2 dersinde sizi serbest bırakacağım. Test çözmeniz, ders çalışmanız için. Geriye kalan son dersimizde ise, sizinle istediğiniz konular üzerinde tartışacağız. Tabii, fransızca olarak. Dili konuştukça daha iyi yapacağınıza eminim."
Öğrencilerin neredeyse hepsi, bu fikri kabul ettiğine dair tepkiler vermiş, başları ve sözleri ile onaylamıştı.
Mademoiselle Lambert, öğrencilerini seviyordu. Ve onlara, sadece fransızca değil, hayatı öğretmeye çalışıyordu.
Genç ve güzel bir kadındı. Kendisine gelen pek çok teklifi reddetmiş, bekar kalmayı değil de, hayatını öğrencilerine adamaya karar vermişti.
"O halde, bugün sizinle tartışmak istediğim konulardan birisi ile başlamak istiyorum"
Gençliklerinin, ona göre en güzel olan zamanlarının, ders çalışarak geçirmelerini sevmiyordu. Ona göre, bazı şeyleri yaşamaları gerekiyordu.
İnsanları kurtaran süper kahramanların kurgularını okumalarını değil, birinin kahramanı olmalarını istiyordu. Aşk acısını çeken insanların filmlerini izlemelerini değil, aşk acısını yaşamalarını istiyordu.
Ona göre hayat, insan için bir sınav değildi. Ona göre hayat, bir tür dersti. Ne öğrenmek istediğinizi seçtiğiniz bir ders. Not tutulamayan, tekrardan işlenilemeyen, kalma olayının olmadığı, geçmek zorunda olduğunuz bir ders. Öğretmeni olmayan bir ders.
Ve Mademoiselle Lambert, bu hayat denen dersin büyük bir bölümünü işlemişti. Diğer insanların tecrübe olarak adlandırdığı pek çok bilgiyi biliyordu.
Bu yüzden öğretmen olmak istemişti aslında. Kendisinin sonradan öğrendiği o bilgileri birilerine aktarmak istiyordu. Birilerine faydalı olabilmek istiyordu.
Kendisinin bazı şeyleri çok geç fark ettiğinin farkındaydı. Pişmanlıkları, hataları, günahları vardı ve bunların affedilmeyeceğinin farkındaydı.
Bu yüzden öğrenciler edinmek istemişti. Onlara temiz kalabilmeyi öğretmek istiyordu.
"İlk konumuz, günah."
"Günah ve günah duygusu. Bana bundan bahsedin biraz. Bir de siz gençlerin ağzından dinlemek istiyorum bu konuyu."
Havaya kaldırılan el ile, Mademoiselle Lambert gülümsemiş ve kafasıyla söylemesini işaret etmişti.
"Siz yaşlı değilsiniz ki Mademoiselle!"
Esmer tenindeki gülümsemesi genişleyip, büyük bir gülücüğe dönerken bir el daha havaya kalkmıştı.
"Evet, Lenka. Bir de seni dinleyelim."
"Mademoiselle... size günah tam tanımını yapamam belki fakat, günah duygularından bahsedebilirim."
İlgisini çeken bu kız öğrencinin, güzelliği ve zekasıyla doğaüstü olduğunun farkında olan öğretmenlerden birisiydi Mademoiselle Lambert.
"Günah duyguları? Bizi neyin beklediğini merak ediyorum. Lütfen devam et Lenka"
"Pekala... öncelikle, günah din tarafından yasaklanılan şeyler olarak bilinse de, ben günahın insanlara anne-babası veya onlara bakan kişi tarafından verilen öğütler çerçevesindeki, yanlışlar olarak görüyorum."
"Bunu biraz daha açmam gerekirse... örnek vererek ilerleyeceğim. Eğer bir çocuğa küfür kullanmanın günah olduğunu söylerseniz, bu çocuk büyüdüğünde bunun günah olduğunu hatırlayacak ve küfür kullanmaktan korkacaktır. Veya bir kız çocuğuna kendini göstermenin günah olduğunu aşılarsanız, o kız büyüdüğünde istediğini giyinmenin günah olduğuna inanacaktır. Ancak, bunların öğretilmediği bireyler kendilerini her hangi bir günah işliyormuş gibi hissetmeyecektir"
"Ne kadar doğru bilemem fakat ben günahı böyle tanımlıyorum. Günah duygusuna gelirsek... bence günah işlenmeye kalkışıldığında, işlendiğinde ve işlendikten sonra herkes farklı duygular hisseder."
"Bunu şu şekilde açıklayabilirim... bir kişiye göre alkolün en büyük günah olduğunu düşünelim. Bu kişi, alkol içmenin her zaman yanlış ve günah olduğunu bilirse, veya dindar olursa, alkol almadığı sürece kendini pek de günahkar hissetmeyecektir. Eh, bu da onun kendini rahat hissetmesini sağlayacaktır."
"Fakat zamanla bu onu kısıtlamaya başlayacaktır. Alkol alan pek çok insanı görecek ve onları kınamaya başlayacaktır. 'Ne kadar da iğrenç bir insan' sonra, zamanla kustuğu bu kin ve öfke, kınama, yerini imrenmeye bırakacaktır."
"O bireyde elbette alkol içmek isteyecektir. Bu evre de kalırsa, ne mutlu ona. Çünkü günahkar olmayacaktır, kendince. Ama bunun ilerisinde, deneme vardır."
"Sonrasında imrenmeleri nedeniyle, o alkol alanların yanında bulacaktır kendini. Onların nasıl içtiklerine bakacak, nasıl bu kadar rahat olduklarını sorgulayacaktır. Büyük ihtimalle de, onlar gibi olmak istediği için kendini günahkar birisi gibi hissedecek ve kendinden büyük bir tiksinme duyacaktır. Onların yanından ayrılırsa ne mutlu ona. Fakat büyük ihtimalle ayrılmayacaktır"
"Ve alkolü tüketecektir. Bunun günah olduğunu hatırlaması bir kaç saniye sürecek, kendisinden tiksinecektir. Ama iş işten geçmiştir."
"Alkolün dilinde bıraktığı o tat, boğazından aşağı inen o sıvı, kanına karışan o madde ve günahı ona büyük bir haz verecektir. Önce kendinden tiksinecek, evet ama sonrasında, 'bir kere günah işledim zaten, bir daha işlesem ne fark eder' diyecektir. Aldığı alkol miktarı artacak, günahı unutmayacaktır belki ama takmayacaktır. Her hatırladığında ve pişmanlık duyduğunda bu düşünceleri bir kenara atacak, kafasındaki sesi susturacaktır."
"Bu örnekte çok belli değil belki, fakat..."
"Herkes bir gün günahlarının bedelini öder."
"Tıpkı benim gibi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Her Şeyin Başladığı Yer / Victory Kickoff
FanfictionHer şey, Kota'nın "Death Game" isimli bir oyunu oynaması ile başladı. Her şey, Ouzou'nun sokakta gördüğü bir kızı takip etmesi ile başladı. Her şey, Ryuuji'nin geceleri konuştuğu yıldızını kaybetmesi ile başladı. Aslında her şey, üç kardeşin aşık...