12.

1.9K 126 45
                                    


Nerdeyse on beş dakikadır karanlık yolda yürüyorduk Jimin ile.Henüz sohpet başlatmamıştık.İçinde yıldızları bandırmayan bulutlu geceyi izlemeyi tercih ediyordu belki benim gibi.Yağmur yağmaya başlayacak gibi gök gurulduyor , çiğ kokusu şehri sarıyordu.Bu güzel havada tempolu bir şekilde yürümek son günlerde almadığım huzuru bana bahşediyordu.

Kafamı Jimin'e çevirdiğimde elleri montunun cebinde gökyüzüne bakarken gördüm.Kendini en az saçları kadar siyah geceye teslim etmişti belli ki.Yanında nedenini bilmediğim bir şekilde rahat hissediyordum.Bana bu duyguyu iliklerime kadar hissettirdiği için şanslıydım aslında.

Söylenmemesi gereken şeyler vardı.Bunun farkında olarak sustum yeniden.

Ona baktığımı fark etmiş olacak ki kafasını bana çevirdi.Gülümsedi tatlı bir biçimde.Sessizliği bozdum nihayet.

"Bu gece çok güzel.Yıldızlar olmasa bile."dediğimde gözlerini gözlerimden ayırmıyordu.

"Sizin gözleriniz kadar siyah ve güzel değil."

Kafamı çevirdim yola.Bu sözleri fazla iddialı değil miydi?Yani ruhumu okşadığı bir gerçekti ama kendimi bir türlü kaptırmıyordum.Yanlış olduğunu biliyordum.Bu haraketleri beni üzüyordu.

Bir şey demeden ellerimi hırkamın ceplerine götürdüm.Havayı içime çekerken burnumun üstüne düşen küçük bir yağmur damlası gülmeme sebep olmuştu.

"Yağmur yağmaya başladı."dedim gülerken.Jimin havaya bakıp gülmüştü."Evet , yağmur çileştirmeye başladı."iki yanına bakıp durdu.Dükkanların çoğu kapanmıştı.İşlek bir caddede olmayışımız şanssızlığımın göstergesiydi.

Yağmur başlayınca ıslak hissetmeye başlamıştım.Jimin elini montunun cebinden çıkardı ve bir hışımla üstünden çıkardı.Ne yapmaya çalıştığını anlayamadan elimden tutup kendine çekmişti.Montunu ikimizin kafasına siper etmişti.Elleriyle tutuyordu montu düşmesin diye.

Kafamı ona çevirdiğimde ıslanmış saçlarından damlalar akarken bana bakıyordu.Nefes alma sesini bile duyabiliyordum.Bu karanlık gecede birbirimizde ışık buluyorduk sanki.

"Karşıdaki restaurantın altına saklanmamız gerek."

Kafam ile onaylayıp peşinden gittim.Led ışıkları bile sönmüş olan küçük yerin altına saklanmıştık.Montu kafamızdan çekip omuzlarıma attı.Kendisi sadece kazağı ile kalmıştı.Montu omuzlarımdan alıp ona verdim.

"Benim üstümde hırkam var.Sen üşürsün, al şunu."dediğimde kafasını salladı.Etrafına baktı bir süre.Burda bizden başka hiçkimse yoktu.Utanarak kafasını bana çevirdi.Ne diyeceğini merak ediyordum.

"Sizin karnınız ağrıyordur.Kendinizi sıcak tutmanız gerek."

Dediğinde gülmemi tutamamıştım.Kafamı başka yere çevirip nefes aldım.Gülerek ona döndüğümde yanakları kızarmıştı.

"Geçti Jimin.Endişelenemene gerek yok.Asıl sen montu giymezsen üşütürsün."deyip montu omuzlarına attım.Montu giydi zorla.

Önümüzde farları yanan bir araç durduğunda gözlerim kamaşmıştı.Tanıdığım bir arabaydı. Gözlerimi ovduğumda her şey daha netti.Jong suk elinde büyük bir şemsiye ile arabadan çıkmıştı.Bana doğru geliyordu.Jimin seslendi.

"Jong suk hoca değil mi?"diye sorduğunda Jong suk yanımızdaydı.Karşımda durduğunda onu abimin göndermiş olabileceği ihtimalini düşünüyordum.

"Gidiyoruz Seohyun."

"Nereye?"diye sorduğumda saçlarını geriye attı.Jimin ise hiçbir şeyden habersiz bizi izliyordu.

Love Is Not Over | Park JiminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin