6.

2.4K 135 77
                                    

''Bu gece öğretmenin olduğumu unutacağım.''

Her bir kelimesini bir süzgeç gibi aklındamdan geçirirken böyle bir fırsatın kolay gelmeyeceğinin farkındaydım.Park Jimin, böyle bir fırsat bir daha eline düşmezdi.

''Ne o?Beğenmedin mi?''Diye sordu samimice.Dağılan topuzunu ve uzun kahküllerini  rüzgar esir almışken kendimi toparlayamıyordum.

Kabul ediyordum.Nerdeyse bir buçuk yıldır ona karşı normal olmayan duygular besliyordum.Bu yanlıştı, farkındaydım.Ama duygularıma zincir vuramıyordum.O çok güzel bir kadındı.Büyük dudakları, uzun siyah saçları ve şekilli vücudu ile hayallerimi süslüyordu.

''Tamam arkadaş olalım bu gece.''

Tek kaşını kaldırdı.

''Ama sadece bu geceliğine.Yarın yine okulda aynı mesafemizi koruyacağız.Sadece...şu an desteğe ihtiyacım var sanırım.''dedi topuk seslerinin arasından.Sesi sonlara doğru kısılmıştı.Anlaşılan bugün pek iyi geçmemişti onun için.Sorgulamayacaktım.Zaten kötü hissediyordu.

Onla aynı yolda yürümek bile heyecan verirken arada sırada kaçamak bakışlar atıyordum.Yüzü beyazlamıştı.Dudaklarına sürdüğü cüretkar kırmızı ruju taşmıştı.

Hayır, onu öpmeyi aklından bile geçirme!

Ergenlik arzularına karşı gelerek yola bakmaya çalıştım.Seo Seohyun kendini bana fazla bağlamıştı sanırım.Mekana vardığımızda ilk ben ardımdan o giriş yaptı.Arkalardan bir masa tercih edip oraya geçtik.İki duvarı camlarla kaplı olan resterantın arkalardan cam kenarını tercih etmiştik.Karşı karşıya oturduğumuzda sıkıntıyla çantasını sandalyeye bıraktı.Gözleri benden başka heryerde dolanıyor , mekanı inceliyordu.

İçimden bir ses şu an benle yan yana olmanın rahatsızlık verdiğini söylüyordu.Sonuçta kim gecenin bir yarısı öğrencisiyle yemek yiyen bir öğretmeni doğal karşılardı ki?Ama onun aklındaki tüm şüpheleri yavaş yavaş giderecektim.Ona benliğimi açacaktım.Duygularımı,ona karşı extrem olan hislerimi...her şeyi.

"Mekanı beğendin mi?"diye sordum gülümseyerek.Şaşırdı ve bana baktı.Ardından gülümsedi.

"Evet.Egzotik bir yer."dediğinde pet şişeden bardağıma suyumu doldurup bir yudum aldım.Siyah saçları bu gece ayrı bir parlaktı sanki.Ona uzun uzun bakarken o bana bakmamak için savaş veriyordu sanki.Yan masadan gelen garson bey ile siparişleri verdim.

"İki pizza.Biri domates soslu, mısırlı ve bol mantarlı.Diğeri..."

Seohyun masanın köşesine dalıp kalmıştı."Seohyun Hanım."diye seslendim isteksizce.Kafasını daldığı yerden kaldırıp bir bana bir garsona baktı.

"Ne tür bir pizza istersin?"diye sordum her şeyi bir kenara bırakarak.Kafasını kaşıdı ve ellerini masaya bıraktı.

"Seninkinin aynısından."dedi isteksizce.Bu tavrı canımı sıkıyordu.Onla ne zaman yakınlaşmaya çalışsam çabalarım hep suya düşüyordu.Benden büyüktü, belki bu yüzden beni yetersiz görüyor olabilirdi.Ama benim duygularımı küçümseyemezdi.Bunu yapmaya hakkı yoktu.

On veya on beş dakikanın ardından pizzalarımız geldi.Erkek garson incelikle servis yaparken Seohyun'a döndüm.

"Bir şeyler içmek ister misin?"diye sorduğumda kafasını kaşıdı."Imm...Viski?"diye sorduğunda kendimi şaşırmıştım.Bayan Seohyun ile karşılıklı içmek mi?Herhangi bir extrem spordan bile riskli olabilirdi.Garson siparişi yazdıktan sonra bana döndü.

"Siz ne istersiniz?"diye sorduğunda bu havada bile terlediğimi hissediyordum.

"Şeftali suyu."dedim pek çıkmayan sesimle.Bunu dememle Seohyun'un ağzından bir kahkaha çıkmıştı.Bunu istemeden yaptığı her halinden belliydi ağzını kapatıp yere baktı bir süre.Muhtemelen benim de ona eşlik edeceğimi düşünüyordu.Ama sonradan pişman olacağım şeyler yapmayacağıma söz vermiştim.Bu yüzden ne yaptığı umrumda değildi.Ayık kafayla kalmayı tercih ediyordum.

Love Is Not Over | Park JiminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin