Jimin'den;
Dizlerimde yatan eşimin saçlarını okşuyordum. Yumuşak saçlarını, çilek kokusu onlara her dokunduğumda etrafa yayılıyordu. Daha önce de böyle olabilirdik değil mi? Saçma sapan sebepler ile incittik birbirimizi.
Boşanma davası? Haha, tam bir saçmalık. Anne ve babası tarafından istenilen bir saçmalık. Benim de annem, babam var değil mi? Onlar neden bu şekilde davranmadı?
Senelerce ailemden ayrı yaşadım, BTS adı altında olan grupta 6 kişi ile birlikte yaşadım. Ailem oldu onlar benim. Tamam, onlarla bile sorun yaşadı Arzu. Ailem, 'bu kızla evlenmeni istemiyorum.' Dese evlenmez miydim? Koskoca bir hayır.
İnsan aşık olacağı kişiyi seçemez ki? Türkiye, hahaha.. bu ismi duyunca aralara giren beni, anlatmıştı Arzu bana. "Seokjin is sick, okey? " bu bilerek yaptığım bir şey değildi kesinlikle?
Belki de bir işaretti, bir türk ile evleneceğimi kim söylerdi bana, hayatta inanmazdım. Tam bir klişe markette tanışmak, dökülen ramen.. hayatımıza bodoslama giren üç kişi.
Herkes mutlu mu? Bu sorunun cevabını kendi adıma vermeliyim sanırım? Evet. Tereddüt etmeme hiç gerek yok, kalbim yalnızca onun yanında bu denli huzura kavuşuyor.. ne kadar anlaşamayan bir çift olsak da..
Zıt kutuplar birbirini çekerdi değil mi? Tartışsak bile sonunda barışıyorduk değil mi? Kim boşanmanın eşiğinden döner ki? Diğer taraf gelmedi diye. Psikolojim gerçekten iyi değil, bu yüzden o da üzülsün istedim. O da benim gibi yansın ve kül olsun ama yine bana gelsin istiyordum.
Arzu, benim gibi değil. Ben vazgeçmem kolay kolay, hırs yaparım. Evlenmemizde o şekilde olmadı mı? Gözlerini kapatmış uyuyordu, sahi o da benim gibi iyi uyuyamadı değil mi? Çok mu beklettim onu? Yavaşça boynunun altına elimi yerleştirdikten sonra diğer elimle aldığım yastığı başının altına uyanmasın diye yavaşça yerleştirdim.
Yüzünü seyre daldım bir süre, zayıflamıştı. Kendine bakmayı bırakmış gibiydi ama yine de güzeldi benim kadınım. Bana aşkı tattıran birini bırakmam saçmalıktan öte bir şey olmazdı. Göz kapaklarına dudaklarımı bastırdım hafifçe.
Eğer ağladıysa benim yüzümden, yara almışlar demektir.. bu yüzden öperek iyileştirmek istiyorum onu. Dudaklarım gözlerinden yukarıya alnına kaydı. Dudaklarımı bir süre orada oyaladıktan sonra rotasını bilmişcesine yanaklarını buldum. Uyanmasın diye çabalarken doyasıya öpmek istiyordum, her bir karesini yüzünün.
Beni bundan nasıl mahrum bırakabilirdi? Benim gibi ilgi manyağı birini nasıl bundan mahrum bırakırdı? Burnununa burnumu sürterken nefesinin düzensizliğini farkettim, uyanıktı işte beni kandırıyordu. Oyununu devam ettirip burnununa bir öpücük kondurdum.
Dudaklarım teninde kıvrılırken dudaklarında durdum, nefesimi dudaklarına verirken kıpraşan göz kapakları gülümsetiyordu beni. Üzerinden kalkacağım anda kolumdan tutup tekrar kendi üzerine çekti. Gözleri hala kapalıydı. Fısıldar şekilde konuştuğunda ağzım şaşkınlıkla 'o' şeklini aldı. " öp beni, sadece öp ve sarıl. Sana muhtacım Jimin, "
Derin bir iç çekip gözlerini açarak devam etti. " Sana, senin sevgine, her zerrene muhtacım Jimin. " baş parmağı dudaklarımı okşarken gözlerim kısılana kadar gülümsedi.
Dudaklarını yavaşlıkla kendi dudaklarıma hapsederken gözlerinin kapandığını gördüm. Gözlerimi kapattım ben de onun gibi. Sadece onu hissetmeye ihtiyacım vardı, onun da beni.
Bizim birbirimizi hissetmeye ihtiyacı vardı. Birbirimize dokunmaya, birbirimize karışmaya, sadece bize ihtiyacımız vardı.
▪▪
Etraf oldukça karanlıktı, sular bazı çukurlarda birikmiş, sadece küçücük bir delikten nefes alıyordu bu küçük kulübe. Soğuktan dişleri titriyordu, buraya nasıl geldiğini düşünmeye çalıştı. Sadece bir anlığına yanından ayrıldığı için ondan nefret etmeye başladı, ona korktuğunu söylemesine rağmen yanında durmadığı için ona nefret beslemeye başladı.
Yanaklarına inen göz yaşları dur durak bilmiyordu, canı yanıyordu. Ağaçtan yapılmış bu kulübede, bir sandalyeye oturtulmuş, elleri arkaya bağlanmış.. ağzında bir bez parçası, sözde konuşmasını engelliyor. Başı dönüyordu, nefret ediyordu bu karanlıktan.
Her şeyi yoluna sokmuşken bir anda kendini bu kokulu karanlık kulübede bulmak, cehennemi bu dünyada yaşıyordu.
Biliyordu onu kurtaracaklardı ama ne zaman? Kendi kendine gülümsedi. Şimdiden özlemişti onu. Bu başlarına gelen bela silsilesinden kurtulmak istedi bir an önce. Sevdiklerine kavuşmak. Göz yaşları onu güçsüz olarak gösterse de güçsüz değildi o.
Kapının açılması ile dikkatini oraya yöneltti, bu karanlık odanın aksine bembeyaz giyinmiş uzun saçlarını arkasında topuz yapmış çaktığı ışık ile yüzünde olan yara izlerini gördüğünde ağzı o şeklini almıştı. Gözleri kocaman olurken soğuk içine işlemeye devam ediyordu.
Adam konuşmadan etrafında bir tür dönüp tam önünde durdu. Çenesinden tutup yüz hizasına getirdi yüzünü. Sırıtarak dudaklarını ıslattı konuşmak için. Sesinden bile iğrelti duydu o an. Yüzünü buruşturdu.
" Yine karşılaştık? Beni özlediniz mi? "
Karşısında savunmasız kalması onu daha delirtiyordu, dişlerini birbirine geçirdi. Öfkeyle soludu, hala yüzüne yakın olan yüze. " Ne istiyorsun, şerefsiz? "
Adam alayla gülerek uzaklaştı ondan. " Sadece izlemeni istiyorum, etrafında mutlu olan bütün insanların bir bir çöküşünü, ölüşünü benimle birlikte izle istiyorum. Nasıl güzel şey istedim değil mi? "
Kaşlarını çatarak tüm öfkesi ile bağırdı. Boynundaki damarlar belli olurken bütün küfürleri gün yüzüne çıkardı. " ŞEREFSİZ, ADİ PİSLİK!!! RAHAT BIRAK BİZİ!!!!! "
[ selam, görüşmeyeli uzun zaman oldu!! Hastanede yazdığım için kontrol edemeyeceğim, biraz hareketlilik katalım değil mi? Hazır mısınız? Sizce kaçırılan kişi kim? Kaçıran kim? Korkmalı mıyız sizce?? 28 oy ve 50 yorum ( nokta atmayalım lütfen ben düşüncelerinizi merak ediyorum sadece. 😘😘 )
İyi günler. 💜😽 sizi seviyorum. 💜
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORE'DE 3 ÇILGIN TÜRK 2
De Todo1.kitabin bölüm sınırını tamamlamış bulunmaktayız :) 2.kitap ile sizlerleyiz. . Korede bulunan 3 türk ve onların başından geçen olayları anlatmaktadır.. #idol sıralamasında 8. Sırada (05.08.18) #crazy sıralamasında 8. Sırada (08.08.2019)