Yer: Hastane
Düşme sonrası ambulans ile hastaneye taşınıp direk yoğun bakıma alınmıştı Ceren. Jin yoğun bakım kapısında duvara yaşlanmış bir şekilde duruyordu. Bir yandan nasıl böyle bir duruma izin verdiği için kendine kızıyordu diğer yandan bebeklere zarar gelir diye içi parçalanıyordu. Beklemek zordu.. ya kötü bir haber gelirse.. ya her şey daha kötü olursa.. saniyeler birbirini kovalıyor gibiydi ama zaman o kadar yavaş geçiyordu ki.. acı daha da derine işliyordu. Koşarak kendisine doğru gelen annesini görünce hemen yaslandığı yerden doğrulup annesinin kollarına bırakmıştı kendisini. Başını annesinin boynuna gömerek değerli göz yaşlarını damla damla akıtıyordu. Annesi destek vermek adına sırtını sıvazlıyordu. Tek bir kelime etmeden... Yoğun bakımdan çıkan doktoru görünce Jin'in babası hemen yanına yöneldi. Endişeli bir şekilde o soruyu yöneltti.
- Gelinim nasıl? İyi mi durumu?
Jin'in annesi hemen ortaya atılarak;
- Ya torunlarım? Onlar nasıl iyi mi?
Doktor : Sakin olun lütfen. Gelininiz hayati tehlikeyi atlattı sayılır ama ikizlerden birini kaybetme riskimiz var... Ve bu durum anneyi de tehlikeye sokabilir. 12 saatlik gözlem sonucu daha net bir şeyler söyleyebilirim. Şimdilik geçmiş olsun.
Jin, doktorun gitmesinin ardından elini yumruk yaparak duvara vurdu.
Annesi duvara vurduğu elini tutarak öpücükler kondurdu ağlayarak.- Oğlum, yapma.
Jin dolan gözleri ile annesine baktı. Bu gözler hem sinir hem de duygusal yüklüydü. Titreyen bir ses tonu ile.
-A-anne, be-benim... suçum... Şu an bir çocuğum tehlikedeyse bunun tüm sorumlusu benim...
Annesi onu sakinleştirmeye çalışarak.
- Oğlum...kaderine karşı gelemezsin..
Hem iyi olacak çocuğun ben eminim. Sende inan buna.••••••••••
Telefona gelen ikinci bildirim sesi ile Jimin bir anda Jungkook'un elinde telefon olan bileğini tuttu. Mesajı hemen açıp baktığında mesajda.
" Bazı şeyler için çok geç Park Jimin. Sevdiklerini koruyamadın. "
Bu mesajın ardından dünyalar başına yıkılmış gibi hissediyordu. Dilara kararlı bir ses tonu ile.
- Karokala gidelim. Hadi hemen.
Hepsi onu onaylıp evden hızlıca çıktılar. Karokala gidip ifade verdikten sonra hepsi evde tekrardan toplandı. Dalgın bir şekilde Jimin koltukta oturuyordu. Gözü bir yandan telefondaydı. Mesaj gelsin diye bekliyordu. Ama içinde bir yandan kötü bir his vardı. İçi içine sığmıyordu. Namjoon dizine elini koyup.
-Jimin-ah! Sadece biraz bekle. Ona bir şey olmayacak emin Ol.
Jimin hâlâ sakinleşememiş bir şekilde Namjoon'un gözüne öfke dolu vakti. Namjoon öfkesini gözlerinden okuyunca elini dizinden geri çekti.
-Tamam.
Nisa: Polisi tekrardan bir arasak mı?
Dilara umutsuz bir ses tonu ile.
-Aradık ya kuzum..
Nisa üzgün bir ses tonuyla.
-Bir daha arasak ne olur ki?
Jungkook: ailesine haber vermeyecek misiniz?
Jimin sert bir ses tonuyla araya girdi.
- Hayır. Şimdi değil.
Jungkook karşı gelerek.
- Kızınızın cenazesini almaya gelebilirsiniz mi diyeceğiz?
Jimin öfkeli bir şekilde oturduğu yerden kalkıp eline telefonunu aldı.
-JUNGKOOK KAPA ÇENENİ!
Gözleri dolan maknae alt dudağını sarkıtmıştı. Çünkü hyungu ona ilk defa bu kadar sert ve kırıcı davranmıştı.
Namjoon, Kook'un üzüldüğünü farkedince hemen devreye girdi.-Jimin, öfkeni ve sinirini insanlardan bu şekilde çıkaramazsın. Bizde üzgünüz en az senin kadar. Bizde korkuyoruz ama bu tavrın yanlış.
Jimin bir şey söylemeden odadan çıktı kapıyı sertçe kapatarak.
Nisa : Off cidden!
Kook yanında oturan hyunguna sarıldı ağlayarak.
■■■■■
Ceylan havanın soğuk olması sebebiyle camdan dışarı izlemek için oraya yakın koltuğa oturmuştu. Düşündüğü tek an Yoongi'nin dudaklarını dudaklarına değdirdiği andı. Karşılık vermeli miydi? Bilmiyordu... sonuçlarını bilmediği bir şeye tekrar başlamak onun için çok zordu. Aslında biliyordu sonucunu bir önceki gibi olacaktı belki de... ya da olmayacak mıydı.? Mutluluk bu sefer bulur muydu onları? Böyle derin düşüncelere dalarken telefonuna gözünü kaydırdı. Bir bildirim...Mesaj ya da bir arama... gelemezmiydi...
Koltuktan kalkıp mutfağa doğru ilerledi. Koltuğun üzerinde duran telefonu titriyordu.. gelen bir arama vardı. Elinde bir bardak su alıp ofsya doğru ilerken titreyen telefonunu farketti. Suyu masaya koyup telefonuna doğru koştu. Eline alıp direk açtı kim olduğuna bakmadan.
-Alo?
+Merhaba.
-Yoongi..?
+ Rahatsız etmiyorumdur umarım?
-Yok, hayır. Nasılsın?
+ Biraz özlem dolu.. sen?
- Ö-özlem?
+Hıhım..
- Neden özlem yani? Niçin? Kimi yani?
+ Aradan geçen saatler onu özlememe sebep oluyor hatta saniyeler...
- ....
+ Sana söylemem gereken birşey var.
- Di-dinliyorum.
+.........
■■■■
Jimin kaldığı otele geri dönüp yatağın üzerine oturmuştu. Bir yandan gözünden akan yaşları silerken diğer yandan kendi haline konuşmaya çalışarak telefonda beraber çekildikleri resimlere bakıyordu.
-A-arzu... biliyorum yaşıyorsun. Kalbim bunu söylüyor... O bunu yapmaz diyor bırakmaz diyor sevdiğini... seni bulacağım hiç merak etme.. hatta bulup yanımdan bir saniye ayırmayacağım hatta bir salise.. Lütfen bırakma beni.. tutun benim için... hayallerimiz için..
Ekranda beliren kardeşinin numarası ile telaşla açtı telefonu.
- Efendim..?
Jihyun: A-abi..
- Bir şey mi oldu?
Jihyun: abi, hastanedeyiz..
Jimin yataktan apar topar kalkarak.
- Ne oldu? KİM NEDEN?
Jihyun: Annem...
■■■■■■
Kapkaranlık bir depo, hareketsiz bir biçimde yatıyordu orada. Üstü yırtık içerisindeydi. Belli belirsiz bir şekilde nefes alıyordu. Elleri ve ayakları bağlıydı tıpkı ağzı gibi... Ağlamaktan akan siyah boya yanağına doğru çizgi şeklinde inmişti. Gözlerini zorla açmaya çalışmıştı. Çok yorgundu açabilmek için. Sadece bir cam vardı. Ama oda kapalıydı. Rutubet her yeri kaplamıştı sanki.
Bağlı olan ellerini zoraki kaldırmaya çalışarak ağzında ki bandanayı çıkarmaya çalıştı.. çenesine kadar indirebilmişti. Yorgun bir ses tonu ile ağzından çıkan tek bir kelime olmuştu..- Ji-jimin...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORE'DE 3 ÇILGIN TÜRK 2
Diversos1.kitabin bölüm sınırını tamamlamış bulunmaktayız :) 2.kitap ile sizlerleyiz. . Korede bulunan 3 türk ve onların başından geçen olayları anlatmaktadır.. #idol sıralamasında 8. Sırada (05.08.18) #crazy sıralamasında 8. Sırada (08.08.2019)