Kız Hyu Ji'nin kucağından indikten sonra Jimin'e baktı.
"Sen, benim babam mısın?"Bir şey diyemiyordu Jimin. Sadece susuyor, kıza bakıyordu.
Bu duruma karşın Hyu Ji atıldı,
"Baban biraz yorgun Jung Jae. İçeri girmesine izin ver. Dinlenince sana yurt dışı maceralarını anlatacak.""Evet! Bana yurt dışında neler yaptığını ve beni bunca zaman neden yalnız bıraktığını anlat baba."
"Baba..."
Küçük kız, Hyu Ji'nin kucağından indikten sonra Jimin'e baktı.
"Sen, benim babam mısın?"Bir şey diyemiyordu Jimin. Sadece susuyor, kıza bakıyordu.
Bu duruma karşın Hyu Ji atıldı,
"Baban biraz yorgun Jung Jae. İçeri girmesine izin ver. Dinlenince sana yurt dışı maceralarını anlatacak.""Evet! Bana yurt dışında neler yaptığını ve beni bunca zaman neden yalnız bıraktığını anlat baba."
"Baba..."
Küçük kız Jimin'e baktı ve Jimin'in verdiği tepkiye karşı şaşkınca bir şey demesini bekledi. Jimin'den tepki gelmeyince iyice meraklanan küçük kız konuşacaktı ki Hyu Ji ondan önce davrandı,
"Ah... Tatlım, babanın yemek yemeye ihtiyacı var. Birlikte masayı hazırlayalım mı?"
"...olur."
"Gel bakalım." diyerek elinden tutmuştu kızın. Mutfağa birlikte gidiyorlardı lakin kız Jimin'e mutfağa gidene kadar uzunca bakmıştı.
Jimin ise salona geçmiş, etrafı süzerek gezinmişti. Her yere dokundurduğu elini sürükleyerek bakıyordu tek tek eşyalara.
"Bu ev, benim almış olduğum bir ev. Amacım Jungkook'a karşı bir oyun oynamakken onun sevdiğim kadınla ilişkiye girmesi..." dişlerini sıkarak devam etti konuşmasına, "Ve o, benim almış olduğum bu cehennem evinde, yangını başlattı!"
Yumruğunu sıkmış, masadaki vazoya vuracakken arkadan duyduğu sesle duraksadı.
"Baba"
Birkaç saniye olduğu pozisyonda durmuş, sonrasında yavaşça kafasını çevirmişti.
Kız sorulu bir yandan şaşkın ve korkak bakışlarını Jimin'e gönderirken Jimin yumruğunu yavaşça bozmuş, küçük kıza düz bir suratla bakmıştı.
"Ah... Evet?"
"Jungkook kim baba?"
Gözleri bir anda büyüyen genç adam, ne diyeceğini bilmeden kıza bakıyordu.
"Aaa..."
Küçük kız bakışlarını Jimin'e gönderiyor, cevap bekliyordu ama Jimin cevap veremiyordu.
"Baksana, senin bana şehir dışı maceralarımla ilgili soruların yok muydu? Gel, onları sor bana." diyerek koltuğa oturdu.
Kız ayakta hâlâ cevap bekler bir şekilde durmaya devam ediyordu.
Buna karşılık Jimin, koltuğa eliyle vurup "Hadi, gel." dedi.Yavaş adımlarla Jimin'in yanına gidip koltuğa oturmuş, aynı bakışlarını gönderiyordu.
"Eee, hangi sorudan başlayacaksın?"
"Ben sorumu az önce sordum, baba."
Eli ayağına giren genç adam, büyük bir yutkunmanın ardına uyduracağı bir yalan düşündü.
"Aaa... Bir arkadaş.""Arkadaş?"
"Evet, arkadaş."
"Yurt dışında beraber mi gezdiniz?"
"Ah, hayır. O..."
"Evet?"
"O öldü... Sen doğmadan önce."
"Öyle mi? O hâlde az önce onu neden andın?"
"Aaa... Ö-Özledim..." bunu söylerken sağ elini arkasında sıkmıştı. "Çok yakın bir arkadaşımdı. Ölmesi beni çok üzdü."
Jimin'in elinin üstüne elini koyup konuştu küçük kız, "Üzülme baba, o şimdi cennette mutludur. Ve onu andığın, unutmadığın için çok daha fazla mutludur. Annemin benim onu andığıma mutlu olduğu gibi."
Düz bir hâlde olan suratını ufak bir gülümse ile değiştiren Jimin küçük kıza baktı ve konuştu, "Buna eminim."
"Annemin yanına gidelim mi baba? Hem sen de arkadaşını görmeye gidersin."
Yine yüzü düz bir hâl alan Jimin, bir anda ayağa kalkıp bağırarak konuştu, "O HERİFİN YANINA ASLA GİTMEM!"
Şaşkınca Jimin'e bakıyordu küçük kız. Jimin'in neden böyle çıkıştığını anlayamamış, üstüne işittiği azardan dolayı gözleri dolmuştu.
"Ben... Mutlu olman için...""BENİ MUTLU ETMEK İSTİYORSAN SADECE SUS!"
Küçük kız artık daha fazla tutamıştı göz yaşlarını. Göz pınarlarından süzülen incileri ardına içten içe, hıçkırarak ağlamaya başlamıştı. Ses çıkarırsa bir kez daha azar işitmekten korktuğuna kendini sıkıyordu.
Bunu gören Jimin, kendine gelerek yaptığı hatanın farkına varmıştı. Endişeli bir hâlde dizleri üzerine çöküp küçük kıza yaklaşarak konuştu,
"Ö-Özür dilerim... Ben seni üzmek istemedim."Kücük kız cevap vermeden sadece bakıyordu.
"Özür dilerim... Lütfen beni affet."
Küçük kız biraz daha baktıktan sonra koşarak mutfağa gitti.
"Ne yaptım ben?"
....."Hyu Ji Unni!" hızla Hyu Ji'nin yanına gitmiş, boyu yetmediğinden bacağına sarılmıştı.
"Jung Jae?" çömelip küçük kıza bakarak devam etti, "N'oldu tatlım? Sorun ne?"
"Ben sadece onun mutlu olmasını istemiştim Hyu Ji unni."
"Tatlım, bana ne olduğunu anlatır mısın?"
....."Sence de bir özre ihtiyacı yok mu?"
Misafir odasında sadece ikisi olacak şekilde konuşuyorlardı.
"Diledim, ama kaçtı."
"Baba olmayı öğren Jimin!"
"Kusura bakma Hyu Ji ama ben bir baba değilim! O benim öz kızım değil. Sadece sevdiğim insanın bana baba olmam için emanet ettiği bir kız çocuğu. Ayrıca düşman olduğum bir adamdan olan kız çocuğu."
"Hey! Seni lanet herif. Min Jae'ye çektirdiklerini Jung Jae'ye de mi çektirereksin, ha?"
"6 yaşındaki bir kız çocuğuna kötülük yapacağımı düşünüyor musun cidden?"
"Sen namı değer 'Asansör'sün, belli mi olur?"
"Asansör olmamın nedeni Jungkook ve ailesi!"
"Hadi ama, bunun acısını Jung Jae'den çıkaramazsın."
"..."
"Ona baba olacak mısın Jimin?"
"..."
"Min Jae'nim emanetine sahip çıkacak mısın? Sana bıraktığı emanete."
"..."
.....
"Jae"
Adını duyan küçük kız, sesin sahibin bakmıştı.
"Evet, baba.""Baban ile anneni ziyarete gitmek ister misin..."
Şaşkınca bakışlarını göndermişti küçük kız lakin bu, bundan sonra duyduğu kadar büyük bir şaşkınlık olamazdı.
"...kızım"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elevator²
FanfictionBu sefer olaylar, farklı bir boyutta... "İntikam zamanı ha, Park Jimin?" ~×~ 1. kitabın devamıdır. Başlama tarihi: 03.09.2019 Bitiş tarihi: 06.02.2020 © sweet-kookiem