Elevator'2 - 20

126 27 16
                                    

"Taehyung, lütfen söyle bana Mi Hyung ile Hyu Ji nerede?"

"..."

...

"Baba!"

Koşarak Jimin'e sarılan küçük kızın arkasından üzgün bir yüzle bakan Taehyung'u gören Jimin, küçük kıza karşılık vermeyerek konuştu,

"Jung Jae, sana bir şey söylemem gerek."

"Dinliyorum baba."

"Her şeyden önce bana baba deme."

"Ne? Ama sen benim babamsın, neden baba dememi istemiyorsun?"

"Çünkü ben kendimi babaymış gibi hissetmiyorum Jung Jae. Baba olmaya hazır değilim! Sana iş için ortalıkta olmadığımı söyledim ama aslında bu bir yalandı. Ben, baba olmayı istemediğim için kaçmıştım."

Gözleri dolan ve tek tek incilerini dökmeye başlayan kızın yanında Jimin zor da olsa katılığını ortaya koyup küçük kızın sevgisini yıkmaya uğraşmıştı.

"HAYIR! BU DOĞRU DEĞİL!"

Onlar konuşurken Hyu Ji Taehyung'a "Neler oluyor Taehyung?" diye soru yöneltti.
"Kızımıza kavuşuyoruz Hyu Ji."
"Ne?"

"İster inan ister inanma, gerçek bu Jung Jae."

Küçük kız göz yaşlarını silip devam etti, "Bir baba kızına bunu yapmaz. Tamam belki beni istemiyor olabilirsin, bu umrumda değil. Arkadaş oluruz biz de, lütfen bırakma beni baba."

"BANA BABA DEME JUNG JAE! BEN SENİN BABAN DEĞİLİM!"

"HAYIR, SEN BENİM BABAMSIN!"

"İŞLERİ ZORLAŞTIRMA!"

"ZORLAŞTIRAN SENSİN!"

Jimin sakin kalmaya çalışarak dizleri üzerine yavaşça çöktü ve biraz da olsa duygulanan gözleri ile küçük kıza bakarak konuştu, "Bak Jung Jae, doğruyu söylüyorum, ben senin baban değilim. Eğer bir baba istiyorsan..." Taehyung'a bakarak devam etti, "Taehyung amcana koş. O benden daha çok seviyor seni, inan buna."

"Hayır, bir babadan daha çok sevemez bir başkası. Lütfen," Jimin'in boynun sarılıp, "Söyleme böyle şeyler!" diye devam etti.

Jimin ise biraz durup geldiğine inanamadığı göz yaşları ardına kızın kolunu hızla boynundan çekerek ayağa kalktı ve Taehyung ile Hyu Ji'ye bakarak konuştu, "Ona iyi bakın."

"Ne? Hayır baba, BABA!"

Jimin hızlı adımları ile bahçe kapısına ilerliyorken küçük kız arkadan bağırıyordu.

"BANA İYİ BAKACAK OLAN SENSİN! GİTME BABA!"

Arkasından koşuyor, yetişmeye çalışıyordu.
"BABA!"

"Jung Jae!" Taehyung küçük kızın arkasından gidip onu tutmak istediği sırada bahçe kapısının önüne siyahlar içinde bir adam durmuştu.

Jimin duraksamış, kim olduğunu süzen gözleriyle bakmaya başladığında ise siyahlarla kaplı adam konuşmuştu,
"Beni özledin mi, Park Jimin?"

"Bu ses..."

Aşağı eğik kafasını kaldırıp eldivenli elleriyle şapkasını yukarı iterek devam etti,
"Merhaba Park Jimin, ben seni çok özledim."

Yumruklarını anlık sıkan Jimin, "Seni şerefsiz HERİF!" diye bağıran halleriyle önündeki siyahlarla kaplı adama doğru koştu.

O sırada Hyu Ji "J..." demiş, Taehyung olanlara şaşırmış bakışlar atmıştı. Sonrasında Taehyung kızını alabilmek için yürüdüğünde Hyu Ji ona "Taehyung, dur!" demişti. Bunu şaşıran Taehyung ona baktığında "Bekle, silahı olabilir. Ani harekette kızımızı vurabilir." demesiyle duraksayıp siyahlar içindeki bedene göz gezdirmişti. Silahının nerede olduğunu ve ne kadar sürede çıkaracağını hesap etmek için ama silah gözükmüyordu. Bunun için beklemek en iyisi olarak düşündü ama kızı da tehlike altındaydı.
Ne yapacaktı...

Siyahlarla kaplı adam eliyle dur işareti yapmış, Jimin'in durmasını sağlayarak konuşmuştu,
"Asansör oyun oynamayı severdi Jimin, anında atağa geçmeyi değil. Ne oldu Asansörcüğe?"

"Sen nasıl yaşadın piç!"

"A-aa... Yakıştı mı ama şimdi? Beni yaşatan intikam duygumdu Jimin."

"Senin küllerin vardı lan! Küllerini yakarlarken gizliden buna ben tanık oldum!"

"Belki de tanık olduğunu sandın? Her şeyi planladım Jimin, senden daha iyisi oldum. Hafızam kayıptı bir aralar, hatırlıyor musun? Aslında bu oyunumun bir parçasıydı, her şeyin farkındaydım ve senin şu adamın, Min Hyunk, onu kendi adamım yapmıştım. Beni öldürmedi, bunun hepsi bir oyundu. Ve babam... Ah, biliyordum ölüm haberimi duyunca ortaya çıkacağını ama... Min Jae'nin ölmesi planlarım arasında yoktu. Benim amacım senin ölmen, Min Jae'yle de benim evlenme.. Böylece kızımı da güzel şartlar içinde büyütecektim ama sen her şeyi berbat ettin Jimin!"

"Ben mi berbat ettim? Senin yüzünden baban Min Jae'yi öldürdü şerefsiz!"

"Benim yüzümden? Ya sen eskiden böyle değildin Jimin, ne oldu sana?" gözleri bir anda arkasındaki küçük kıza kaymıştı, "Babalık seni değiştirmiş gibi gözüküyor."

Göz açısına girmemesi adına küçük kızın önüne geçip Jungkook'un kendisine bakmasını sağlayarak konuştu, "Evet, böylece insan oldum."

"Hım... İnsan olmak bu mu? Başkalarının üstüne kendi suçunu yıkmak? Min Jae benim yüzümden değil senin yüzünden öldü Jimin, ama sen benim elimde öleceksin."

"Öldür lan, kaybedecek neyim kaldı ki? Kaybedecek hiçbir şeyim yok!"

"Hım... Hiçbir şey mi? Ah, bu olmadı. Kaybedecek bir şeyin olmalı Park Jimin, yoksa seni öldürmekten zevk alamam."

"Görüyorum da, şerefsizliğin dibine vurmuşsun."

"Tüm cümlen bu aynı kelimelerden oluşacak ise lütfen sus, zira fazla banel olmuşsun Jimin. Yaşlılık sana yaramamış."

"Söylesene Jungkook, babanı affedebilecek misin?"

"Ne?"

"Hani senin yüzünden Min Jae'yi öldürdü ya."

"Hâlâ mı Jimin? Hâlâ mı başkasına yıkıyorsun suçunu?"

"Dikkatini çekerim Jungkook, Min Jae'ye sıkılan kurşun benim silahımdan, ben tarafından çıkmadı. Baban bay Jeon, bunu o yaptı."

"Hedefinde sen vardın!"

"Bu neyi değiştirir? Bak sonuca, onu öldüren baban."

"Kes Sesini Jimin!"

"Öldürdü, onu baban öldürdü."

"Sana sesini kesmeni söyledim!"

Kahkaha atmaya başlayarak devam etti, "Baban bir katil. Gizli ajan bay Jeon artık bir katil. Hadi beni geç, senin sevdiğin kadını öldüren kişi öz baban!"

"PARK JİMİN!" diyerek silahı belinden çıkarıp Jimin'e doğrulttu.

Bu duruma karşı küçük kız "BABA!" diye bağırmıştı.

"Neyi bekliyorsun? Zaten öldürmeyecek miydin? O hâlde neyi bekliyorsun JEON JUNGKOOK!"

"Hani benim kaybedecek bir şeyim yok diyordun ya Jimin, ama başkasının seni kaybedeceği var. Bak, arkanda küçük bir beden var."

"Yo hayır! JUNG JAE BURAYA GEL!" diye bağıran Taehyung'un aksine küçük kız Jimin'e yaklaşıyordu yavaş adımlarla.
"Bırak onu, lütfen."

"Aow... Ne kadar duygulu. Kusura bakma minik kız ama," tetiği çekerek devam etti (belki yanlış söylemişimdir adını diye diyorum, şu silahların üstündeki çekilen şey var ya, ondan bahsediyorum), "O bugün son gününü yaşadı."
Ve ateş etti.

"HAYIR!"
.
.
.
"Gözlerim kapalıydı ama yere düşmemiştim henüz. Bir şeyler yanlış gidiyordu. Vurulmuşken neden acı hissetmiyordum? Neden bedenimden dökülen bir damla kan yoktu? Neden hâlâ diri ve ayakta hissediyordum? Neden şu an can çekişmiyor, hastaneye gitme ihtiyacı duymuyordum? Neden hâlâ nefes alıyordum..."

"Mİ HYUUUUUUUUUUNG!!!"

Gelen bağırma sesleri ardına gözlerimi aralamış, etrafa bakmıştım.

"Yo hayır..."

Elevator²Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin