"Yoooo yo! Bunu senden başka biri demiş olamaz! İnanmam buna. MİN JAE SEN YAŞIYORSUN!"
Bir yandan mutlu, bir yandan hâlâ düşünce içinde olan Jimin, mesaja bakarak etrafta salakça dolanmaya başlamıştı.
"MİN JAE YAŞIYOR! MİN JAE YAŞIYO-..."
Bir anlık aklına gelen bir düşünce, tüm bu salakça sevinmiş hallerini durdurmuştu.
"B planım da işe yaramadığına göre, sıra C planımda Park Jimin. Dört gözle öleceğin günü bekle~"
"Ya yine onun bir planı ise?"
Duraksadığı yerde kapıya bakarak devam etti, "Ya da Hyu Ji'nin, o gün telefonda konuştuğu kişi Min Jae ise?"Biraz düşünmesinin ardına odadan hızla çıktığı gibi sandalyede kızının ameliyattan sağ çıkmasını düşünceli ve ağlayarak bekleyen Hyu Ji'nin yanına gitti. Kolunu tutup kalkmasını sağlamaya çalışarak,
"Konuşmamız gereken bir konu daha var Hyu Ji, benimle gel!" dedi."N'apıyorsun Jimin? Bırak kolumu!"
"Benimle gelmen lazım! Sorularım bitmedi! Hepsine cevap istiyorum!"
"Senin soruların bitmez! Ne zaman bir soru sorsan ve soruna cevap alsan o aslında içinin ferahlayacağı bir yanıt değil, aksine kafanı kurcalayacak yeni sorular olmasına neden oluyor! Artık soru sormayı kes... Düşünme..."
"N'asıl düşünmem? Benim hayatımda, bana yapılan bir düzmece var ortada! Bunu çözmez isem n'asıl kurtulurum yanlışlardan ve tehkilerden? Ve... Olmasını istediğim bir şeyin gerçekten var oluşunu n'asıl anlarım?"
"Olmasını istediğin şey ne?"
Hyu Ji'nin ağlamaktan mosmor olan ve şişen gözlerine sessizce bir müddet baktıktan sonra döktü kelimelerini dilinden,
"Min Jae... Hyu Ji, o yaşıyor mu?"Bu sefer suskunca bakan Hyu Ji olmuştu. Ne diyeceğini bilemeden, belki istemeden bakıyordu Jimin'e.
"Hyu Ji lütfen bana doğruyu söyle! O yaşıyor mu?"
Gözlerini kaçırıp yere sabitleyen Hyu Ji, parmak kütletirmiş gibi elleriyle oynamayı ihmal etmemişti.
"Pekâlâ, o zaman şunu söyle. Bebek... Bebek yaşıyor mu? Min Jae hamileydi, doğurdu mu?"
Sessiz kalmaya devam etmesinin ardına Jimin'e baktı ve konuştu,
"Bilmiyorum...""Ne?"
Yine gözlerini yere sabitleyen Hyu Ji'ye karşı Jimin onu omuzlarından tutarak sarsıp konuşmasını sağlamaya çalıştı, "Hyu Ji söyle! Lütfen bildiğin ne varsa söyle!"
Bir müddet sonra onu sarsan Jimin'i ittirip yüksek tonda konuştu,
"BİLMİYORUM DEDİM! BANA SORU SORMA, BİLMİYORUM! BİLMEK DE İSTEMİYORUM, BIKTIM! BENİM KIZIM ORDA YAŞAM İLE ÖLÜM SAVAŞI VERİYOR SEN HÂLÂ BENDEN SORULARINA CEVAP İSTİYORSUN. BİLMİYORUM JİMİN, SORULARININ CEVABI BENDE YOK!""Öyle mi? Neden şu anki göz yaşlarının sebebi kızı için ağlayan bir anneyi değil de sıkışan bir fareyi andırıyor? Neden bağırmanın altında kızına olan korkun değil de doğru bildiğin ama yanlış söylenmesini istediğin sözlerin tonu var? NEDEN ŞU AN BİR ANNENİN KIZINI DÜŞÜNMESİNİN YANINDA KORKAN BİR BEDEN VAR? NEDEN!"
"Bak Jimin... Şu an ne ben ne de sen... İkimiz de sakin değiliz. Bırak, ikimiz de biraz dinlenelim. Hem ben, hem sen zihninin bir müddet dinlenmesine izin versin. Lütfen, rahat bırak beni.."
"Zihninin dinlenmesini istemendeki neden kızına olan üzüntün değil Hyu Ji. Sen bana ne hesap vereceğini şaşırdın, bu yüzden sakin kafayla ne yalan söylemen gerektiğini düşünmek istiyorsun ama ben buna izin vermem. Çünkü ben doğruyu bilmek istiyorum ve öğreneceğim. Söyle bana, bildiğin tüm gerçeği SÖYLE!"
"Sen zamanında söylemiş miydin?"
"Ne?"
"Min Jae'ye yaptıklarını ne çabuk unuttun Park Jimin? Ona oyunlar oynayıp mailler gönderdin, yetmedi resimler gönderdin. Korkuttun, sevdiğini elinden aldın... Hayatını mahfettin! Bunlar da yetmeyip beni de oyuncağın ettin. Oyunlarına beni katıp Min Jae'nin mutsuz olmasında beni de vesile ettin! Şu an ikimiz de cezamızı çekiyoruz ama ben senin yüzünden cezamı çekiyorum Jimin! Bu yüzden sen bir darbe daha yiyeceksin!"
Hırsla konuşan Hyu Ji'nin son cümlesinden sonra ona artık sorulu değil, emin bir şekilde bakan Jimin cevap verdi.
"Söyle"
"Hâlâ söyle diyorsu-"
"HYU Jİ SÖYLE, SON DARBE NE?"
"Ne..."
"Kendi sözlerini işitmiyor musun sen? Söyle!"
"Aa..."
"HYU Jİ SÖYLE!"
Hyu Ji, bir yola girmiş, çıkmazı bulmuş bir araç gibi geri dönmek istiyordu ama arkasında bir araç daha varken bu pek mümkün değildi.
"Evet, kaçamazsın artık."
"Ben... Ben sadece bana yaptıklarından sonra..."
"O sözünden sonra ne yalan atsan inanmam Hyu Ji. Şimdi, söyle."
Hyu Ji ne diyeceğini bilemeden bakışlarını gönderirken Jimin'e, bir ses duyuldu,
(Semadan ksks neyse ciddiyeti bozmayalım, ehem!)"Ben sana söyleyeyim Park Jimin, Min Jae'nin çocuğu hayatta."
Yüzünü gelen sese çeviren Jimin, bunun Taehyung olduğunu görmüştü ama sadece o yoktu görüş alanında.
Taehyung'un bacağına tutunmuş, arkasına gizlenen ve utangaç tavırlar ile Jimin'e bakan bir erkek çocuğu...Ve sonrasında telefonuna gelen mail...
*tanıdığın bir yabancı* sana bir e-mail gönderdi
'Oğluma merhaba de Park Jimin'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elevator²
FanfictionBu sefer olaylar, farklı bir boyutta... "İntikam zamanı ha, Park Jimin?" ~×~ 1. kitabın devamıdır. Başlama tarihi: 03.09.2019 Bitiş tarihi: 06.02.2020 © sweet-kookiem