Elevator'2 - 22

132 26 14
                                    

Hastanede beklenen uzun saatlere karşı hâlâ ses seda yoktu Mi Hyung'dan.

Kesintisiz karşı duvara bakan Jimin'in yanında, Hyu Ji'ye su vermeye çalışan ama başarılı olamayan Taehyung'un yere yavaşça gözü yaşlı çömelmesi vardı.

Göz odağını duvardan alıp Taehyung ile Hyu Ji'ye bakan Jimin, ayağa kalkmış ve Taehyung'un yanına giderek omzuna dokunmuştu. Buna karşı Taeyung omzunu silkerek Jimin'in elini düşürmüştü.

"Dokunma bana."

"Üzgünüm Taehyung, böyle olmasını istemezdim."

"Bir de isteyecek miydin?"

Bir şey diyemeden bekleyişinin ardına Taehyung devam etti, "Hayatımızdan ne zaman defolup gidersin?"

Hyu Ji bu sözüne karşın Taehyung'a bakmış ve ani bir hareket yapmaması için tetikte durmuştu.

"Ne zaman yok olursun aramızdan? Neden izin vermedin o adamın seni öldürmesine?"

"Taehyung..."

Ayağa kalkıp Jimin'e dönerek devam etti,
"NEDEN KIZIM HA, NEDEN? NEDEN SENİN O PİSLİK CANIN DEĞİL?"

"Taehyung!" Taehyung'u durdurmak adına Hyu Ji'de kalkmıştı ve gitmişti yanlarına.

"Haklısın Taehyung, benim bu pis bedenim hak etmiyordu kurtulmayı, bu pis canım hak ediyordu ölmeyi. Ben böyle olsun istemedim..."

"O ZAMAN NEDEN, NEDEN İZİN VERDİN BU OLANA? NEDEN BU DURUMDA OLMASI GEREKEN SENKEN KIZIM YAŞIYOR SENİN YAŞAMAN GEREKENİ?"

"Keşke zamanı geriye alabilsem Taehyung. İnan, bu sefer o kurşun bana gelirdi."

"BİR ŞEKİLDE ZAMANI GERİYE AL O ZAMAN! O NALET OLASI HERİFİN ZAMANINDA KURTULDUĞU GİBİ KURTAR KIZIMI!"

"Onun ölmesine izin vermeyeceğim Taehyung, emin ol. Eğer bu olursa beni sen öldür."

"Senin gibi bir pisliğin kanını elime bulaştırmam!" dedikten sonra sinirli ve katı suratı ile biraz uzaktaki duvara ilerleyip dibine çömelerek beklemeye devam etti.

Hyu Ji ise Taehyung'a bakmasından sonra Jimin'e dönüp konuştu, "Jimin, şu an kızgın. Ne dediğini bilmiyor, takma kafaya."

Hyu Ji, Jimin'in kolunu sıvazlayıp Taehyung'un yanına doğru gidiyorken Jimin, yerde olan gözlerini Hyu Ji'ye çevirip seslendi,

"Hyu Ji, konuşmamız gereken bazı şeyler var."

Arkasına dönüp Jimin'e bakan Hyu Ji, konuşulacak şeylerin gizli kalması gerekenler olduğunu anlamıştı.
...

"Taehyung'un dedikleri ile Jungkook'un dedikleri neden uyuşmuyor? Ortada ne dönüyor Hyu Ji?"

Bir bekleme odasında oturmuş, Hyu Ji'ye sorularını sormaya başlamıştı.

"Ben bir şey bilmiyorum Jimin. Jungkook sana oyun oynuyor olmalı. O gün konuştuğum kişi Jungkook'tu."

"Yalan söylüyorsun! Hyu Ji bak, doğruları bilmem gerek, anlıyor musun? Bu kadar yüzmüşken denizin ortasında kalamam! Lütfen, doğruyu söyle."

"Sana doğruyu zaten söyledim Jimin, Jungkook'tu konuştuğum. Bir oyun peşinde olmalı."

"Pekâlâ, madem Jungkook'du konuştuğun, neydi amacı? Neden Mi Hyung'u Min Jae'nin kızıymış gibi tanıttırdı sana?"

"Bilmiyorum, seni alt etmek için her yolu deniyor."

"Peki sen neden kabul ettin bunu? Kızını nasıl kullandın?"

"Buna mecburdum Jimin!"

"Neden?"

"Çünkü tehdit ediyordu! 'Eğer dediğimi yapmazsan kızını sonsuza dek kaybedersin ama dediğimi yaparsan en azından kızının yaşadığına şahit olursun.' dedi."

"Ve sen de kabul ettin. Neden Taehyung'a söylemedin?"

"Çünkü üzülmesini istemedim. Düzen kurup döndüğünde belki kaçarız diye düşündüm."

"Tüm olayları daha da karıştırıp berbat hale getirecektin yani. Üstelik kızını bırakıp kaçmak... Bunu düşünmen bile berbat!"

"..." mahçup bir duruşla bir şey demeden kafası eğik bir şekilde bekledi.

"Peki Mi Hyung olan biteni nerden biliyor? Madem ona kendini annesiymiş gibi tanıtılmaman istendi, Mi Hyung bunu nerden bildi?"

"Bunu ben de bilmiyorum."

"Nasıl bilmezsin? Onun her şeyiyle sen uğraşıyorsun!"

"ÜSTÜME GELME JİMİN! KIZIM ŞU AN AMELİYATTA VE YAŞAYACAK MI YAŞAMAYACAK MI BİLMİYORUM! BUNUN ACISI VARKEN İÇİMDE, SENİN BU YAPTIĞIN ZALİMLİK! RAHAT BIRAK BENİ!"

Hızla kalktığı yerinden hızlı adımlarla uzaklaşıp kapıyı açtığı sırada Jimin arkasından bir cümle daha kurdu,
"Eğer başından kızına sahip çıksaydın belki de bu olanlar başına gelmezdi."

Bu söze karşı biraz bekleyen Hyu Ji, arkasına bakmadan ve cevap vermeden odadan çıktı.

Jimin ise yine saçını karışlamış, ne yapacağını düşünen bakışlarını etrafa göndermişti.

"Kim yalan söylüyor, kim oyun oynuyor, kim haklı? NEDEN HER ŞEY BU KADAR KARIŞIK?"

O düşünmeye devam ederken telefonuna gelen bildirim düşüncesinden arınmasını, telefona bakmasını sağlamıştı.

*tanıdığın bir yabancı* size e-mail gönderdi

'Çok yakında her şeyi sana bizzat ben açıklayacağım maviyi seven adam.'

Gözleri büyüyen Jimin, ağzından yine şaşkınlık ifadesini çıkarmıştı,
"Ne..."

Elevator²Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin