36.Bölüm {ACI}

1.3K 87 11
                                    

Rose (Chaeyoung)

Yoongi, gittiğinde bacaklarım dayanamamıştı ve yere öylece yığılmıştım. Gözyaşlarım, sessiz ama seri bir şekilde akıyordu.

Birkaç dakika öylece ağladıktan sonra yatağın üzerindeki elbiseye yaklaştım. Azıcık olan ışıkta görebildiğime göre bu, Kai ile fotoğraf çektirmek için giydiğim elbiseydi. Elbisenin yanında o gün giydiğim topuklularım, kolyem, yüzüklerim ve saç tokam vardı. O gün sürdüğüm pembe rujum bile vardı...

 O gün sürdüğüm pembe rujum bile vardı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Elbiseyi elime aldığımda o gün yaşadığım şeyler, akın ediyordu beynime. İçimi, dehşet bir korku kaplamıştı.

Yoongi, kızmasın diye eşyaları banyoya götürüp bir çırpıda giyindim. Banyodan çıktığım da, odadaki boydan aynanın karşısına geçtim. Bir yandan ağlıyor, bir yandan saç kurdelemi takıyordum.

Saçımda bitince, üzerimi tamamen süzdüm. Şu an yanına gitmem gerekiyordu ama ayaklarım buna engel oluyordu. Dizlerim, bedenimi tutmakta zorlanıyordu. Korkudan ellerim titriyordu...

Kendimi toparlamaya çalışarak, gözyaşlarımı sildim. Yavaşça kapıya doğru ilerledim. Beynimde binbir çeşit soru dolaşıyordu...

Çalışma odasının kapısı sonuna kadar açıktı. Yavaş adımlarla içeri girdiğimde, etraf yine çok karanlıktı. Odada sadece küçük, kırmızı bir ışık vardı. Her zaman ki gibiydi oda. Soğuk, ürkütücü ve yalnız...

Yoongi, çalışma masasının önünde ki koltukta, erkeksi bir şekilde oturuyordu. Ayakları iki yana açıktı. Siyahlar içindeydi. Elinde ki kadehin içinde kırmızı bir sıvı vardı. 'İçki' dedikleri buydu herhalde. Bir elinde kadeh, diğer elinde fotoğraf kağıtları vardı. Birşeye bakıyordu...

Ben geldiğimde, sinirle elindeki boş kadehi duvara fırlattı. Cam kadehin parçaları, toz misali etrafa yayılmıştı. Elindeki fotoğrafları da masaya attığında o fotoğrafların, benim ve Kai'nin fotoğrafları olduğunu görmüştüm.

Hızlıca yerinden kalkıp, yanıma geldi. Kollarımdan sıkıca tutup, beni duvara yapıştırdı. Dehşetle yüzüne bakıyordum. Sonunda bakabildiğim gözlerin de, büyük bir öfke vardı.

İki elimide, bileğimden kavrayıp başımın üzerinde duvara bastırdı. Canım çok acıyordu ama kalbimin acısı her şeyi susturuyordu. Korkudan gözlerimi kapattım.

"Aç!" diye emretti. İkiletmeden açtım. Korkuyla aldığım nefeslerin, seslerini duyabiliyordum.

Kafasını biraz uzaklaştırıp, üzerime baktı. Bacaklarımı da süzdükten sonra gözleri, belimde takıldı. Sırıttı. Korkunç ve tehlikeli bir sırıtmaydı bu. Çok öfkeliydi...

Duvarda kenetlediği bileklerimi bıraktı. O bırakınca, ellerimi iki yanıma koydum. Hala belime bakıp, sırıtıyordu. Korkuyla yutkundum. Bir elini belime yavaşça koydu. Çekmiyordu, sadece dokunuyordu. "Elini buraya koymuştu değil mi? Sende elini, onun boynuna koydun."

Kai'yle olan fotoğrafımdan bahsediyordu. Belime baktığı için kafası eğikti ve yüzünü göremiyordum. O gün için çok pişmandım. Belki de ona ihanet etmiştim...

Elini belimden çekip, yüzüme bakmaya başladı. Yüzünü eğip, kaldırdığından beri yüzü dehşet bir şekilde değişmişti. Gözlerinin altı birden kıpkırmızı kesilmiş. Alnında ki damarlar daha da belirginleşmişti. Çene kasları çok gergindi ve bana öfkeyle bakıyordu.

İçinde bir yerlerde acı çektiğini biliyordum ve buna çok üzülüyordum. Ona böyle birşey yaptığım için çok suçluyum. Benden, ne isterse yaparım. Cezaların en büyüğünü hakkediyorum...

Birden kafamın biraz yanında, duvara yumruk attı. Ben, korkuyla çığlık atmıştım. Duvara baktığımda, yumruk attığı yerin kırıldığını gördüm. Yoongi'nin eliyse kanıyordu...

'Ne oldu' demeye kalmadan, bir yumruk daha attı. Sonra bir tane daha ve bir tane daha...

Her vurduğunda, duvar daha fazla gömülüyordu. Duvardaki kumlar, yere dökülmüştü. Yoongi'nin eli kanlar içindeydi ve hala vuruyordu. Alnında ki terler yere damlıyordu. Gözümün önünde, Yoongi acı çekiyordu...

Koltuk altlarından ona sarılıp, duvardan uzaklaştırdım. Yüzü dehşet içindeydi. Sinir hastası olduğu içindi. Peki ilaçları nerde? Korku dolu cırtlak sesimle "İlaçların nerde?" diye sordum.

"İlacım sensin." dedi hiç tereddüt etmeden... Sıkıntıyla nefes verdim. Şimdi sakin görünüyordu belki ama hala çok sinirli olduğunu biliyordum. Bu fırtına öncesi sessizlikti...

Çalışma odasının, içinde de boydan bir ayna vardı. Elimden tutup, beni sertçe aynanın önüne getirdi. Kendisi arkamdaydı. Sırtım, göğsünde günlerdir göremediğim huzurun tadına bakıyordu.

Bir eli belimdeydi. Diğer eli boştaydı ama bana, ne yapacağını tahmin edebiliyordum. Şu an engel olmak istesem bile çok öfkeli olduğu için gözü hiçbir şeyi görmezdi. Şimdi de göremiyordu zaten. Canım çok yanacaktı...



🖕🏻🖕🏻🖕🏻🖕🏻🖕🏻🖕🏻🖕🏻🖕🏻🖕🏻🖕🏻🖕🏻

Son, iki bölüm...

Diğer bölümde şeyimsi sahneler olacaktır. Bilginize (Bu sefer ki kesinlikle var. Çünkü son iki bölümde hazır...)

Baekrose'de görüşürüz. Sizi seviyorum...

💕💕💕💕💕💕💕💕💕💕💕

Star Haired// YoonroseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin