- Percy -
Beni anlamakta neden bu kadar zorluk çekiyor hala anlamıyorum. Birine zarar verirken onunla nasıl olabilirsin ki? Ben bunları düşünürken burnuma insan kokusu geldi. Belki de çok uzaktaydı ama uzun süredir avlanmadığım için kokusu sanki yanımdaymış gibi güçlüydü. Jason bana bakıp "Biri buraya geliyor Percy, kim olduğunu bilmiyorum ama tam gaz eve geliyor" dedi. Hızla kokuya doğru koştum, arabayı görünce şaşırdım çünkü araba Bay Chase'in arabasıydı. Hızla eve geri koştum ve bizimkilere haber verdim. O gelene kadar evi toplamayı başardık. En son Teresa bana bir şaka yapmıştı ve ben de onu yakalayıp intikamımı alıcaktım. Ama tabi ki ben bunları yaparken ev darmadağın olmuştu. Teresa hızlı bir vampirdi ama benim kadar değil. Biraz zorda olsa onu yakalayıp benim kafamdan aşağı döktüğü pembe boyanın geri kalanını kafasından aşağı dökmüştüm. Boyanın bir kısmı hala saçımdan çıkmamıştı, diplerinde hafif pembelik vardı.
Sonunda kapı çaldı, olabildiğince yavaş bir şekilde gidip kapıyı açtım. Gözlerinde öfke vardı, sanırım kokuyu yoğun almamım bir sebebi de üstünde Annabeth'in kokusunun da olmasıydı. Hızla içeri geçti, "Ne hakla geri dönüp kızıma bulaşırsın?" diye sinirle bağırdı. "Bay Chase ilk önce ses tonunuzu düzelttin. Ayrıca gelip gelmeyeceğimi kimse sormak zorunda değilim. Üstelik Annabeth'e falan bulaşmadım ben. " dedim, ses tonumu sakin tutmaya çalışarak. Gitme fikrini kafama sokan oydu, şimdi de gelmiş hesap soruyor! "Kızımdan uzak dur Percy, varlığın bile ona zarar veriyor. Sen gidince Thomas ile tanıştı, hem ona zarar vermiyor hem de onu seviyor. Annabeth oldukça kısa bir sürede toplandı, sence sana aşık olsaydı toplanabilir miydi? " diye sinirle devam etti. Ama benim de bir sınırım vardı ve o sınırı aşmak üzereydi. "Annabeth, ailesini düşünen biri ve sırf bu yüzden mutlu rolü yapabilecek biri. " dedim, olabildiğince sakince ama ses tonum pek sakin değildi. "Sanırım ailen sana büyüklerine terbiyeli olmayı öğretmemiş Percy. " dediği anda benim şarteller attı. Zaten susamıştım, bir de üstüne bu mükemmel bir ziyafet gibi görünüyordu. Tam üstüne atlayacaktım ki Piper ve Teresa beni tuttu. Piper bana büyükonuş uygulayarak "Sakin ol Percy, bırak gitsin" dedi. Istemsizce biraz sakinleştim ve "Hemen defol git buradan ve bir daha sakın geleyim deme. Ve eğer bir daha ailem hakkında herhengi bir şey söylersen-" diye bağırdım ama cümlenin sonunda Teresa ağzımı kapattı. Sinirden mi bilmiyorum ama gülerek evden çıkıp gitti, gülmesi beni daha da sinirlendirdi. Piper ve Teresa bu anı güç darbemde beni tutamadılar ve yere düştüler ama bu sefer kapının önünde Jason vardı. Beni tüm gücüyle tutup geri itti. Bağırarak "Onu öldürdüğün zaman ne olacak ha, ne olacak? Annabeth gelip boynuna mı atlayacak? Biliyorum canını yaktı ama yapamazsın, o sevdiğin kızın babası. " dedi. Yavaşça sakinleştim ve salona geçip koltuklara oturdum.
Hazel bana bakıp " Şimdi bize ne olduğunu anlatıyorsun, hemen!" dedi. Iç çekerek " Adadan döndügümüz akşam o herifle konuştum. Bana herkese zarar verdiğimi söyledi. Annbeth'in hem ailesiyle hem de arkadaşlarıyla arasını bozduğumu söyledi. Ayrıca benim yüzümden notları düşmüş. Sizden de bahsetti, benim hatalarımın cezasını siz çekiyormuşsunuz. " dedim. Calypso kahkaha atarak "Sen tam bir aptalsın Perceus Jackson" dedi. Ardından Teresa da kahkaha atıp "Aaa, lütfen Calypso, şapşal aşığımıza laf etme" dedi. Anlamsızca kaşlarımı çattım ve "Neden bahsediyorsunuz siz? " dedim. "Aaa şapşal aşığımız anlamıyor" diye dalga geçmeye devam etti Teresa. Ayağa kalkıp "Lütfen benim ile dalga geçmeyin Bayan İkinci " dedim, şimdi dalga geçme sırası bendeydi. Buraya geldiğinde yarış yapmıştık ve o ikinci olmuştu. "Madem bu kadar hızlısınız Bay şapşal aşık, benim ile ikinci bir yarışa varsındır" dedi. Gülümsedim ve grupça dışarı çıktık. Teresa ve ben yerlerimizi aldık, Piper'ın işaret vermesini bekledik. İşaretiyle tüm gücümle koştum, koşarken tüm nefretimi geride bırakıyordum.
İşin iyi yanı Teresa daha her yeri keşfetmemişti ve bu yüzden beni takip etmek zorunda kalıyordu. Bitmek üzereyken öne geçmesine izin verdim, bu eski bir taktikti. Tam kazanıyordu ki onu geçtim ve ben kazandım. Durup ona bakarak gülmeye başladım. Bana sinirle bakıyordu, sonunda ben gülmeyi kesince "Sonunda susabildin, bi an hiç susmayacaksın sandım. " dedi. Onu gıcık eden gülümsemelerimden birini yaptım ve "Hadi ama Tes, kabul et iyi numaraydı ve sen de bunu yedin" dedim. Üstüme doğru koşmaya başlayınca ben de geriye doğru koşmaya başladım. Yol ayrımıydı ve Teresa da solumdaydı, yani mecburen sağa Annabeth'in evine doğru koştum. Evinin önünde Luke'un arabası vardı. Thalia ile birlikte sarmaş dolaş bir şekilde Annabeth'i bekliyorlardı. Luke'un üstünde siyah bir takım elbise, Thalia'nın üstünde de kırmızı bir elbise vardı. Ona karşı hep bir yakınlık hissettim çünkü kuzenime çok benziyordu. O sırada o salağın arabası geldi, yavaşça park edip onların yanına gitti. Üstünde mavi bir takım vardı, benim kadar olmasa da biraz yakışıklı gözüküyordu. Onları izlemek için durunca Teresa da durmuştu , tabi buna durmak denirse. Onları izlemek için yavaşladığım için dibimdeydi ve ben aniden durunca resmen üstüme çıktı. O sırada kapıdan Annabeth çıktı, tanrım çok güzeldi. Gözleriyle uyumlu bir elbise giymişti. Hafif makyaj yapmıştı ve saçları da salıktı. Teresa beni kolumdan çekiştirip götürmeye çalıştı ama boşunaydı.
O salak da ağzı açık bir şekilde bakıyordu. Tam yanlarına gidecekken Teresa beni tuttuğu gibi geri fırlattı, bakın çekti demiyorum fırlattı. Ciddi anlamda geri uçtum ve bir ağaca çarpttım. Ağaç doğal olarak bana dayanamadı ve büyük bir gürültüyle kırıldı. Kapının önündeki herkes ormana yaklaşıp buraya doğru geldi. Tam koşacakken Teresa beni maalesef tuttu. Ayağa kalkınca beni gördüler, Luke öne atlayıp "Burada ne işin var?" dedi. Gözleri Teresa'ya kaydı, dürüst olmak gerekirse gerçekten güzeldi, hatta nefes kesiciydi. Sorusuna Teresa cevap verdi, "Percy ile biraz avlanmaya karar vermiştik" dedi. Thomas arkadan atlayıp "Annabeth'in evinin arkasında ve ellerinizle mi? " dedi. Bu çocuk gerçekten ölmek istiyor, sanane istediğim yerde avlanırım. Teresa nerden geldiğini anlamadığım tüfeği göstererek "Aslında ben tüfeği tercih ederim ve Annabeth'e gelince o kim bilmiyorum. Açıkçası umurumda da değil. Sadece kaybolduk ve gürültüye gelince nerden geldiğini bilmiyorum" dedi ve omuz silkti. Teresa tanıdığım en iyi oyuncuydu. Ama bizim zeka küpüne bu yetmedi ve "Hayırdır Percy, ağzını kaybettin. Sanırım eski ve yeni sevgilinin karşılaşması iyi bir durum değil" dedi. İstemsizce sinirlendim ve olabildiğince yavaşça yanlarına gittim. "Hakkımda gereken bilmen şeyler var gerizekalı. 1. Asla ama asla bana bulaşma 2. Özel hayatım seni ilgilendirmez ayrıca Teresa benim sevgilim falan değil. Eğer ölmek istemiyorsan bu kurallara uy. " dedim, oldukça net bir şekilde. Her cümlemde biraz daha yakınlaşmıştım. Teresa kolumu tutuyordu ama pek işe yaramıyordu. Annabeth aramıza girip Thomas'ı geriye ittirdi, ardından bana dönüp elini göğsüme koydu ve "Percy lütfen sorun çıkarma, bugünün mahvolmasını istemiyorum. Sonra gel konuşalım olur mu? " dedi, o kadar masumdu ki... Yavaşça kafa salladım, yaklaşıp yanağıma bir öpücük kondurdu. O an aramızın düzelmeye başladığını fark ettim. Eğer kalbim hala atıyor olsaydı yerinden çıkmak üzere olduğunu tahmin edebiliyorum. Onların gidişini izledim ve ardından Teresa'ya sarıldım. "Teşekkür ederim Tes sen her zaman benim birincimsin. Ama o tüfeği nerden buldun? " dedim. "Senin yanındaydı, her ne kadar içi boş olsa da göstermelik iyi gözüküyordu. Eee güzel numaraydı ha? " dedi, benim sırıtışımı taklit ederek. Sonra da koşmaya başladı, peşinden ben de koşmaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vampir Yedili
FanfictionYa yedili (Annabeth yerine Calypso) vampir olsaydı? Yüzyıl boyunca kimseyi sevmeyen Percy, Annabeth'e ilk görüşte aşık olsaydı? * Kitap ile alakası yoktur.