Bölüm 16

175 68 26
                                    



Çok sevgili okurlarımmm bölümü bu kadar geciktirdiğim için hepinizden özür diliyorum...
Umarım çok çok çok severek okursunuz🤩

Sevgilerimle...

Hiç muhtaç olmayacakmış gibi sevgisiz,
Hiç vicdan  yokmuş gibi merhametsiz,
Hiç yaşlanmayacakmış gibi yaşıyoruz ...
Sonuç mu?
İlgisiz kalmış çocuklar,muhtaç yaşlılar,sevgisiz insanlar..!
Böyle mutluyum sanıyorsun ya aslında değilsin .
Bil istedim..!
Ama henüz çok geç değil!
Vaktin varken "seviyorum" diyebilirsin.
Vaktin varken iyilik yapmayı deneyebilirsin.

Alarmın çalması ile uyanıp hızlıca hazırlandım.Kimseyi uyandırmamak için parmak ucunda yürüyerek kendimi evden dışarı attım.Arabanın içinde beni bekliyorlardı.Herkese selam verip en arka koltuğa oturdum.Tüm gün sıkılacağıma emin olduğum için yanıma kulaklık ve kitap almayı ihmal etmemiştim.

Yol boyu beklediğimden daha çok eğlenmiştik.Sabah namazı için gittiğimiz caminin mimarisi ve kokusu müthişti.Araba da herkes kaynaşmış sohbet etmişti.
Önce şehir merkezi gittik.Sahil ile tarihi cezaevi arasında bir mekanda kahvaltı yapıp cezaevini gezdik.Ürpertici ama bir o kadar da etkileyiciydi.Bir zamanlar gerçekten burada yaşamış insanların olması düşüncesi bile berbattı.İçerisinde çekilen dizilerin afişleri de vardı.Ardından küçük bir tur attık merkezde.En ilgini çeken şey trafik lambasının olmaması ve buna rağmen trafikte şoförlerin gayet kibar ve kurallı hareket ediyor olmasıydı."Tam yaşanılacak şehir" diye geçirdim içimden.Ama sonra vazgeçtim.Ben İstanbul'a aşıktım.Oradan başka bir yerde mutlu olamazdım.

Merkezdeki gezimizi bitirip öğle namazını kıldık.Artık rotamız Erfelek'ti.

Erfelek tam bir doğa harikasıydı.Üst üste bir sürü şelale vardı.Arabadan inip şelaleye geçerken ince bir ırmak üzerinden geçmiştik.Suyu soğuk ve ferahtı.İlk şelale bizi oldukça etkilemişti.Merakla diğerlerine bakmaya karar vermiştik.Ama tahta ya da taştan bir yol yoktu ve toprakta tırmanır gibi yürümemiz gerekiyordu.Şu noktadaki dram ise benim beyaz ayakkabı giymiş olmamdı.Merakım temizlik sevgimi yendi ve şelalere bakmak için diğerlerine eşlik etmeye karar verdim.Geri indiğimizde ayakkabılarım koyu gri ile siyah arası bir renk almıştı ve çok fazla yorulmuştuk.Ayrıca çok acıkmıştık.Ece'nin erkek arkadaşı Ahmet tırmanmaya başlamadan oradaki bir mekanla konuşmuş ve ızgara yaptırmıştı.Onu git gide gözüm tutuyordu.Tam yemeğe oturacakken mekanın önünde bir "Range rover" durdu.İçinden ineni gördüğümde şaşkınlıktan ağzım açık kalmıştı.Hayır bu olamazdı.

-Selamın aleyküm gençler.Afiyet olsun.Yetiştim mi?

Ahmet oturduğu yerden kalkıp onunla tokalaştı.

-Yok hayır tam zamanında geldin.Bende seni arayacaktım.

Ne? Geleceğini biliyor muydu yani?

Ece de uzaktan selam verdikten sonra bize döndü.

-Akşam Ahmet ile konuşurken Seğmen'le arkadaş olduğunu öğrendim.Sonra telefonla konuşup Seğmen'i gelmeye ikna etti.

Ahmet lafa atladı.

-Ben ikna etmedim o dünden razıymış.

Ne olursa nasıl olursa olsun gelmesine sevinmiştim.Masa tam bir şenlik alanına dönüşmüştü. Kahkahalar havada uçuşuyordu. Ahmet ve Seğmen'in kolejden arkadaş olduklarını ve anılarını dinledik.Ece,Ahmet'e aşk ile bakıyordu.Burcu olmadan çok sıkılacağıma emin olarak çıktığım bu seyahat hayatımın en eğlenceli günlerinden birine dönüşmüştü. Yemeğin ardından toplu birkaç resim çekinip ikindi namazı için cami aramaya koyulmuştuk.Tabii artık iki araba olduğumuz için daha rahat sığmıştık arabalara ve yol birlikte daha eğlenceliydi. Namazların ardından Sinop'un burnunu öven Seğmen'e uyup tekrar merkeze döndük.Sora sora burnu bulduk.Gerçekten görülmeye değerdi. Birkaç saat burada kaldık.Kimi resim çekiniyor kimi bir şeyler anlatıyor kimi üşümüş arabanın içinde oturuyordu.

Tam Tahıllı MutlulukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin