Ortak salondan geçerken ekrandan liderlik durumuna baktım ve tekrar ikinci olduğumu görüp memnuniyetle gülümsedim. Sabah kahvaltıya giderken ekranda neredeyse bütün sınıfın ismini görmek beni şok etmiş ve aynı zamanda üzmüştü. Bir anda sınıfın neredeyse hepsinin üçüncülüğü paylaşıyor olmasının tek açıklaması, birinin yeteneğini bağıra bağıra söylemiş olmasıydı. Ama böyle bir şey olmamıştı. Bu yüzden bütün gün moralim bozuk gezmiş ve neyi kaçırdığımı düşünmüştüm. Bu konuya baya bir kafa yormam üstüne bir de ekranda ismi yazmayan ve sinirle etrafta dolanan Kiba'yı fark etmem benim de her şeyi anlamamı sağlamıştı. Akamaru'yla sınıfta iletişime geçen Kiba ve Kakashi sensei'in bu durumla ilgili söyledikleri sayesinde herkes Kiba'nın hayvanlarla konuşabildiğini fark etmişti. Ben ise tam bir aptaldım. Her şey gözümün önünde olmuştu ama ben bunu çok geç görmüştüm.
Şimdi ise Kakashi sensei ile konuşmuş, odama dönüyordum. Liderlik durumunun çok hızlı değişmesi güzeldi. Bütün gün bozuk olan moralim ikinciliğimin geri gelmesiyle düzelmişti. Tabii Naruto'yla hâlâ aynı puana sahiptim. Bu yüzden ikimiz de ikinciyken, birinci yine 25 puanla Shikamaru'ydu. Kiba hariç diğer kalan herkes ise 5 puanla üşüncüydü. Ama sıralamanın böyle kalacağını sanmıyordum. Yavaş yavaş herkes bir şeyler bulmaya başlıyordu ve eminim aynı bana da olduğu gibi herkes puan kazandıkça daha da hırslanıyordu. O yüzden ilk üçteki konumumu koruyup koruyamama konusunda biraz endişeliydim. Kakashi sensei ile de bu endişemi paylaşmıştım. Kakashi sensei bana iyi ilerlediğimi, şu anlık bana yardımcı olacak bir yeteneğim olmadığı halde çoğu kişinin önüne geçtiğimi söylemişti. Gerçekten de öyleydi. Eğer böyle devam edersem yarışmayı kazanabilirdim. Ama beni endişelendiren başka bir şey daha vardı. Kendi gücümü bilmemek canımı sıkıyordu. Ya yarışma sonuna kadar öğrenemezsem diye düşünüyordum sürekli. Ayrıca benim gücümü benden çok merak edenler vardı.
"Itachi, şu kız Sakura Haruno değil mi?"
Kendi ismimi duymamla yerimde durdum. Doğru duymuştum değil mi? Sakura Haruno demişlerdi.
Merak edip arkama döndüm. Ses arkamdan gelmişti. Sarı, uzun saçlı bir çocuk bana doğru yürüyordu. Yanındaki kişiyi geride bırakmıştı.
"Sonunda seni yalnız yakalayabildik." dedi tam önümde durmuşken.
"Beni mi arıyordunuz?" dedim kibar olmaya çalışarak. Bu çocuklar üst sınıflardan olmalıydı. Diğeri de yanımıza ulaşmıştı. Gözlerimi sarışından çekip onun üzerinde gezdirdim. Bir dakika, bu çocuk Sasuke'ye çok benziyordu.
Sarışın olan soruma gülerken kaşlarımı çattım. Komik bir şey söylediğimi düşünmüyordum.
"Sakura." dedi gayet samimi bir şekilde. Ama bakışları hoşuma gitmemişti. "Herkes seni arıyor."
Yine her şey yeteneğimle ilgiliydi değil mi? Daha benim bile bilmediğim lanet olası yeteneğimle ilgili.
"Ne istiyorsunuz?" dedim. Belli etmemeye çalışıyordum ama çocuğun tehlikeli bakışları beni korkutmuştu.
"Sadece merak ediyorum." dedi. Bana biraz daha yaklaştı ve çenemi tutup kafamı kaldırdı. Yüzümü inceliyordu. Ve bu fazlasıyla rahatsız ediciydi.
"Yeteneğin kadar güzelliğin de merak uyandırıcı Sakura."
Sırıtışı büyümüştü. Yutkundum. Gerçekten gözlerinde başka bir şey vardı ve bu beni deli gibi korkutuyordu.