61 || party 2

1K 55 114
                                    

O kızı arkamda bırakıp mekana geri girdiğimde kulaklarım öyle uğulduyordu ki müzik sesini, konuşmaları ve kahkahaları bile duyamıyordum. Çok büyük bir tarafım Sakura'nın hâlâ o adamla mı olduğunu düşünüyor, öyleyse de peşinden gidip onu almak, Sasori'yi ondan uzak durması için ikna ettikten sonra -bunun için çok güzel yollarım vardı- sımsıkı sarılmak istiyordu. Onu tekrar kaybetme korkusu öyle ağır gelmişti ki saatlerdir beni görmezden gelmesini bile affedebilirdim. Ama işte bu kaybetme korkusu şu anda adımlarımı yönlendiriyordu. Bizden başkalarının da sırrımızdan haberdar olması demek, bu konunun asla kapanmaması demekti. Ve Sakura'nın kulağına giderse onu kaybederdim. Ona yaşadığı hayatı zehir eder ve benden de kendinden de nefret etmesine sebep olurdum.

Belki de şu anki tüm öfkemi Sasori'den çıkarmalıydım. Bunu yaparsam parti biter, herkes dağılırdı ve ben de daha sakin bir kafayla ele alırdım sorunu. Ama bu sefer de Sakura mutsuz olurdu. O yüzden tüm öfkemi -en azından Sasori'ye karşı olanı- içime attım ve sağlıklı düşünebilmek adına birkaç saniye sanki ortamdaki hava çok temizmiş gibi derin bir nefes aldım. Sonra gözlerim direkt olarak Neji'nin olduğu masayı buldu. En azından bugün bir tane bile olsa güzel bir şey gerçekleşmişti. Güzel şeyden kastım da Naruto ve Neji'yi bir arada bulmaktı, bir de Naruto'yı aramakla uğraşmayacaktım.

Önüme çıkanları ite ite yanlarına ilerledim. Ellerimi masaya vurup dikkatlerini çektiğimde de Neji, "Abin şu sarışın arkadaşının yanına gitti." dedi sanki umurumda olan bir şeymiş gibi.

"Konuşmamız gerek." Ellerimi bir kez daha vurdum masaya. "Hemen, şimdi, acil, önemli."

Neyse ki Neji ciddi olayları hemen kavrayabilen ve nasıl davranması gerektiğini bilen biriydi. Bakışları değişti bir anda ve kaşları çatıldı. Benim acil olarak nitelendireceğim tek bir konu vardı ve o da anlamıştı. Gözlerini etrafta gezdirdi bir süre ve tekrar bana baktı. "Konuşalım burada. Yakınımızda kimse yok, müzik sesinden de ne konuştuğumuz anlaşılmaz." Bunu söylerken masaya doğru eğilip bana yaklaşmış, Naruto'yu da ensesinden tutarak çekmişti. "Yine de sansürle."

Şimdi üçümüz kafa kafaya vermiştik. Neji'nin anladığını bildiğim ve Naruto'nun da anlayacağını umduğum için "Biri daha biliyor." dedim. Neji'nin direkt olarak gözleri irileşmişti, iki kişinin bildiğini öğrenince ne yapacaktı acaba?

"Neyi?" Gözlerimi devirdiğimde Neji benim yerime Naruto'nun ensesine patlattı ve açıkladı. "Sırrımızı, geri zekalı."

"Heeeee..." Naruto'nun anladığına dair çıkardığı sesin ardından onun da gözlerinin büyümesiyle olanları anlatmaya giriştim.

"Bir kız var, yeteneği sayesinde anlamış."

"Nasıl bir yetenek?" diye sordu Neji. Merakla bakıyordu şimdi.

"İnsanların kalan ömürlerini kokusundan mı ne anlıyormuş." dedim yüzümü buruşturarak. Sonra anlamaları için onlara biraz vakit verdim.

"Ve öhö-onun-öhö-ömrünün-öhö-çoktan-öhö bittiğini anlamış, öyle mi?" Neji araya saçma öksürüklerini sıkıştırmasaydı daha az anlaşılırdı özel bir şey konuştuğumuz ama buna laf etmek yerine kafamı salladım.

"Çok afedersiniz, bir şey diyebilir miyim?" Naruto işaret parmağını kaldırdığında ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışarak baktım ona. Söylemesi için beklediğimiz hâlde ağzını açmamıştı henüz.

"Bir şey diyebilir miyim?" diye tekrarladı sonra. Parmağını daha da havalandırmıştı ve ısrarla sallıyordu. Ne yapmamız gerekiyordu, ona söz vermemiz falan mı?

spécial | sasusakuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin