Sabah uyandığımda hissettiğim ilk şey boynuma doğru verilen nefes ve belimdeki eller olunca kaşlarımı çatmış ve zar zor gözlerimi aralamıştım.
Yeni uyanmış olmanın verdiği sersemlikle olduğum konuma başta şaşırsam da göğsüme kafasını yaslamış, yüzünü bana doğru kaldırmış, dudakları aralık Sasuke bana anında dün geceyi hatırlatmıştı. Düzenli nefes alışverişleri uyuduğuna emin olmamı sağlarken gülümsedim.
Dün gece söyledikleri... Çok güzeldi. Düşündükçe kalbim hızlanıyor ve bende çığlık atma isteği uyandırıyordu. İnanması zordu ama gerçekti. Dün geceki pozisyonumuzu asla bozmamıştık. Bir yudum dışında içki de içmemiştim. Şu anın ve dün gecenin gerçekliğinden oldukça emindim. Hayal veya rüya olmadığına emindim.
Duvardaki saate baktım. 11'e geliyordu. Ders olmayan günlerde 9'da olan kahvaltıyı yine kaçırmıştık. Dönemin başından beri yemekhanede yediğimden çok kantinde yemek yediğim için bu duruma şaşırmıyordum.
Zaten şu an bu yataktan çıkasım yoktu. Sasuke'nin etrafımdaki sıcaklığına alışmıştım ve olduğumuz durumu bozmak istemiyordum.
Sasuke'yi uyandırmak istemediğim için hareket etmeden yüzünü incelediğimde araladığı gözleri yüzünden hayallerim suya düşmüş ve mırıldanmıştım. "Günaydın."
"Günaydın." dedi o da. İlk uyandığımda ben de olduğu gibi şaşırmasını falan beklemiştim ama o, oldukça normal karşılamıştı bu durumu.
"Saat kaç?" Bana sorduğu halde kafasını çevirip kendi baktı saate. "İyi uyumuşuz." diye ekledi.
Sonra kollarını benden ayırmış, kafasını kaldırmıştı. Yatakta oturur pozisyona geldiğinde ben de sırtımı yataktan ayırdım ve yatak başlığına yasladım.
Gözlerimi ovuşturmak için elimi kaldırdığım sırada dikkatimi çeken şeyle duraksamıştım.
"Elin iyi mi?" dedi Sasuke, onun gözleri de sarılı elimi bulduğunda. Üzerimdeki kazağın yırtılmış parçası sarılıydı ve garip duruyordu. Pek acıdığı da söylenemezdi. Biraz sızlıyordu ama bu sızı, elimi görmeseydim dün gece bardak parçaladığımı ve elimi kestiğimi bana hatırlatmayacak kadar azdı.
"Açalım mı bunu?" Elimi tuttu ve kendine çekti. "Bir bakalım nasıl olduğuna."
Onu onayladığımda kazak parçasını bir tur açtı. Avucumdan tamamen ayırırken kandan dolayı yapışan kazak biraz canımı acıtmıştı. Sızlanmama karşılık dudaklarını birbirine bastırdı ve parçayı yatağın yanındaki komidine koydu.
"Kazağın tüyleri yapışmış. Temizleyip ilaç sürsek iyi olur. Revirde kimse yoktur ama girmemize bir şey demezler herhalde."
Burnunu kırıştırdı. "Ayrıca alkol kokuyor."
"Sen de öyle kokuyorsun." Ona gözlerimi devirmiştim. Dün gece içtiklerinin haddi hesabı yoktu, benim elime mikrobunu kırması için dökülen alkolün lafını yapıyordu.
"Üzgünüm. Dün gece saçmaladım, farkındayım." dedi derin bir nefes alırken. "Sinirli misin hâlâ?"
Demek sinirli olduğumu dün gece fark etmiş ve unutmamıştı. İyi bir şeydi bu. Ama artık sinirli değildim.
"Yok." dedim gülümserken. "Uyumadan önce sinirim geçmişti zaten."
Yanaklarının hafifte olsa kızarması beni şaşırtırken, dün gece söylediklerini hatırladığını anlamıştım. Peki kızarması? Utanma gibi Sasuke de olmadığını düşündüğüm duyguların varlığını kanıtlayan bu hali bana fazlasıyla tatlı geliyordu.