Artık omuzlarımı geçmiş olsa da bana hâlâ kısa gelen saçımın bir tutamını kulağımın arkasına sıkıştırıp derin bir nefes aldım ve elimdeki kahve bardağına bakmayı kesip karşımdaki Itachi-san'a döndüm.
"Ön elemelerde çok iyiydiniz. Sizinle karşılaşmak beni ürkütüyor." Oldukça dürüst bir şekilde kurduğum cümleye gülümsedi. "Emin ol, o gücünle yenemeyeceğin hiç bir üst sınıf yok."
Beni cesaretlendirmeye mi çalışıyordu bilmiyordum ama geçen hafta gördüğüm karşılaşmalardan sonra korkmamak elde değildi. Yeteneğinin sağladığı üstün avantaj sebebiyle ona getirilen sınırlandırmalara rağmen kusursuz bir şekilde dövüşmüştü Itachi. Sasori iki dakika bile sürmeyen karşılaşmayla rekor kırmıştı. Deidara rakibiyle resmen alay etmiş, eğlendiği dakikaların ardından yalnızca vücudunu kullanarak galibiyet kazanmıştı. Ölümcül bile olabilecek bir yeteneğe sahip olduğundan ona da sınırlama getirildiğini tahmin ediyordum. Yine de neden yeteneğini hiç kullanmamıştı, gerek mi duymamıştı bilemiyordum. Tanımadığım, bazılarının yüzü tanıdık gelse de isimlerini bilmediğim, üst sınıfların bizimkine fark atacak heyecanla, özgüvenle, hırsla geçen ön elemeleri kalbimi ağzımda attırmış, tüm vücuduma bir korku salmıştı. Yine de Gaara kadar ürkütücü olamazlardı. Onlar daha tecrübeli, ne yaptığını bilen kişilerdi ve onların yanında hiçbir duygu beslemediğine artık emin olduğum Gaara, öldürmekten hiç çekinmeyecek, sınır tanımayacak korkunç bir rakipti bence.
"Bu sene şampiyon birinci sınıflardan çıkacak zaten." Sasuke gayet rahat bir şekilde omzuma attığı koluyla yanımda oturuyor, parmaklarıyla yavaşça kolumu okşuyordu. "Senin devrin kapanıyor." dedi ve ağabeyine bakarak güldü. Bu turnuvada en çok istediği şeyin onunla karşı karşıya gelmek, onu yenmek olduğunu biliyordum.
Yine bir hafta sonu gelmişti ve ben bu sefer Sasuke'nin daveti üzerine ağabeyinin evindeydim. Sanırım Itachi'yle ilk normal muhabbetim, ilk olaysız karşılaşmam buydu.
Yaklaşık iki saat önce gelmiştik Sasuke'yle beraber. Ev benimkinin aksine oldukça yakındı ve yirmi dakika içerisinde iki odalı, ufak sayılabilecek, sade eve varmıştık. Bir erkek evi olduğu için beklentilerimi oldukça düşük tutmuştum fakat sanırım önyargılı davranmışım. Benim asla yapamayacağım kadar güzel yemekler ve temiz bir evle karşılamıştı bizi Itachi. Bildiğim kadarıyla o hafta sonuna girer girmez gelmişti buraya. Biz ise Tsunade-sama'yla olan antrenmanım yüzünden anca akşam yemeğine yetişebilmiştik. Biz geldiğimizde hava çoktan kararmıştı.
Kendimi sanki sevgilimin ailesiyle yeni tanışacakmışım gibi heyecanlı hissetmiştim. Gerçi çok da farklı bir durum sayılmazdı. Önceki karşılaşmalarımız pek tanışma içermiyordu sonuçta.
"Merak ettiğim bir şey var." dedim gülerek. Karşı koltukta oturan Itachi, beklediğimin aksine oldukça samimi biri çıkmıştı. Yemeğin başından beri onu soru yağmuruna tutuyordum. Saçma ya da beni ilgilendirmeyen bir konu olup olmamasına bakmadan her sorumu gülümseyerek yanıtlıyordu.
"Deidara ve Sasori'yle arkadaş mısınız? Yani sürekli berabersiniz ama çok da iyi anlaştığınızı söyleyemem. Bir de o gün Sasori'nin bize yardım etmek için karşılık beklemesi falan..."
İleri gidip gitmediğimi anlamak için yüzüne baktım. Hâlâ gülümsüyordu. Cevap olarak kafasını iki yana salladı. Bu daha çok 'karışık' olduğunu gösteren bir sallamaydı.
"Arkadaşız ama ilişkimiz biraz farklı. Deidara oda arkadaşım zaten, en çok gördüğüm kişi o akademide." dedi. Bunu biliyordum. Deidara önümü kestiğinde öğrendiğim bir şeydi.
"Birbirimize hiç benzemiyoruz ama anlaşıyoruz bir şekilde." diyerek bardağını sehpaya bıraktı.
"İkisini de sevmiyorum." dedi Sasuke de. Itachi umurunda olmadığını açıkça belli ederek omuz silkti.