Asık yüzümü Sakura'ya çevirdim omzumu dürtmesiyle. Dakikalardır gözümü etrafta gezdiriyor ve sesli olarak dile getirmesem de -çünkü hiçbir anlamı yoktu, kimse beni duyamazdı- yüz ifademle şu an ne kadar mutsuz olduğumu gayet net belli ediyordum.
Boş gözlerimle Sakura'nın hareket eden ağzını izledim. Dudak hareketlerinden anlayabilirdim belki ne dediğini ama kırmızı dudaklarını görür görmez aklım başka yere gitmişti işte.
"Hım?" diye mırıldandım anlamadığım için ama onun da beni duyduğunu sanmıyordum. Bunun üzerine beni yakamdan tutup çekti ve eğilmeme sebep olup aramızdaki boy farkını kapattı. Şimdi o kırmızı dudakları kulağıma değiyordu. Bu sefer de sesini duyabilmiş ama bana çarpan nefesi ve şu anda bu salak partide olmak yerine evde, baş başa olsaydık yapabileceğimiz şeylerin hayali yüzünden algılayamamıştım.
"Tamam mı?!" diye bağırdı bir kez daha kulağımın dibinde. Söylediği kelimelerin basitliğinden olsa gerek bu sefer anlayabilmiştim. Ama tamam olan neydi, bilmiyordum.
"Tamam falan değil." dedim o yüzden. Zaten büyük ihtimalle hoşuma gitmeyecek bir şey söylemişti. Bu gece hiçbir şey hoşuma gitmiyordu çünkü.
Bu dediğim onu şaşırttı. Benden hafifçe uzaklaşıp gözlerini birkaç kez kırpıştırarak baktı bana. Şimdi de yeşil gözlerine odaklanmıştım ve bunu tekrardan dudaklarına bakıp dikkatimi dağıtmamak için yapıyordum.
"Ne var ki bunda? Alt tarafı fotoğraf çekileceğiz." Tam şarkının bittiği zamana denk geldiği için anlayabildiğim sözlerine tek kaşımı kaldırdım. "Biz mi?"
"Hayır ya," diyerek ofladı. "Kızlarla çekileceğiz ama seninle de çekiliriz..." Ve sonrasında yine şarkı girmişti devreye.
"Sikeceğim şu şarkıyı da..." diye söylendim. Sanırım artık Sakura da rahatsız oluyordu ki yüzünü buruşturdu. Uzanıp tekrar kulağıma yaklaştı. "Gidiyorum ben, gelirim on-on beş dakikaya." Sonra cevap vermeme izin vermeden benden uzaklaştı hızlıca. Bana da arkasından dar eteğinin gözler önüne serdiği kalçasını izlemek ve önümdeki kokteyli yudumlamak kalmıştı.
Dudaklarımın arasında duran pipeti dişledim ve sinirle çıkarıp masaya attım. Artık direkt bardaktan içecektim. Başka türlüsü kesmeyecekti çünkü beni.
Şu anda tüm akademinin katıldığı bir partideydik. Evet... 'Hoş geldin Sakura' partisi... Sakura'ya sürpriz olması gereken bir partiydi ama nasıl olduysa partiyi düzenleyenlerden biri haline gelmişti. Tenten bana böyle bir sürpriz yapmayı teklif ettiğinde Sakura'ya iyi geleceğini düşünerek kabul etmiştim. Ama kesinlikle böyle bir şey olacağını düşünmemiştim. Kendi aramızda -eski sınıfımızdan bahsediyorum- öyle biraz eğleniriz sanmıştım. Olayın büyümesine ve hatta Sakura'ya gitmesine kim sebep olmuştu bilmiyordum ama Ino'dan şüpheleniyordum.
"Kız arkadaşın için verilen partide bu kadar suratsız olman iyi bir şey mi?" Hadi ama... Gerçekten de müziğin sesini kısmak için tam zamanını bulmuşlardı. Bir saattir kafam patlıyordu benim zaten, bir on dakika daha dayanabilir ve Neji'den bu şekilde kurtulabilirdim oysaki.
"DUYAMIYORUM." diye bağırarak şansımı denedim yine de. Parmağımla kulağımı işaret ettim. "ÇOK SES VAR. HİÇ ANLAMIYORUM, GERÇEKTEN." Ama kendimi role çok kaptırmış ve gereğinden fazla bağırmış olmalıyım ki bize yakın olan herkesin gözlerini üzerimde hissettim.
"Sesi kıstılar, Sasuke. Aptal gibi görünüyorsun." dedi Neji, bana gerçekten de aptalmışım gibi bakarak.
Nasıl olsa çoktan rezil oldum düşüncesiyle tekrar açtım ağzımı. "O KADAR ÇOK MARUZ KALDIM Kİ HÂLÂ KAFAMIN İÇİNDE ÇALIYOR NEJI, SONRA KONUŞURUZ."